T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Sınıfta kalanlar

Bir anne şöyle konuşuyor: "Kızımın başının açık veya kapalı olması benim için önemli değil. Devlet de böyle düşünmeli ve kızlarımızın eğitimlerini ellerinden almamalıydı. Ebeveyn olarak bir şey yapamadım. Asıl ben sınıfta kaldım. Koca devlete karşı gelemeyiz. Bir anne olarak ancak dualarımla destek verebildim. Yasağın kalkacağına inanmıyorum."

Feyza'nın annesi bu. Bu yıl Eyüp İmam Hatip'te sınıf birincisi olması beklenirken okula alınmadığı için karnesinde devamsızlıktan sınıfta kaldığı bildirilen Feyza'nın...

Duyguları yıkılmış bir anne.

Böyle 300 anne var, baba var sırf Eyüp İmam Hatip'te... Bir o kadarı Kadıköy'de olmalı, bir o kadarı Kartal'da...

Ankara'ya yürüdüler, Ankara'da kendilerini dinleyecek bir devlet yetkilisi bulamadılar.

Birisi intihara kalkıştı, zor kurtarıldı, İHL'li kız çocuklarından...

Acaba Ankara'ya bir yansıması olmuş mudur bu intihar girişiminin?

Dünkü Zaman'da, Seul'den bir görüntü vardı. Eda ve Seda Sürmeli... İkiz iki kız kardeş, başörtüleri ile Türkiye'de okuyamamışlar, Seul'e sığınmışlardı. Orada büyük ilgi, şefkat gördüklerini anlatıyorlardı, profesörleri her gördüklerinde hal ve hatırlarını soruyor, tüm problemlerinde yardımcı oluyorlardı. Mutluydular orada ama gene de Türkiye'de sorun çözülürse döneceklerdi. Vatan özlemi, aşkı... Orada Türkiye'de böşürtüsü yasağı olduğunu anlatmamışlardı, çünkü bunu hem onlara anlatmaları zordu hem de Türkiye ile ilgili olumsuz bir imaj taşımayı içlerine sindirememişlerdi.

Eda ve Seda'nın duyarlılığını'da bir yansıması olur mu?

Hiç ümit edemiyorum.

Türkiye'nin gerçeği şu: Dün sınava giren 1 milyon 500 bin öğrenciden sadece 175 bini bir eğitim programına girecek, geriye kalan 1 milyon 325 bini açıkta kalacak... Ölen ölür kalan sağlar bizimdir felsefesinin sistemin damarlarına sindiği bir ortamda, üç-beş yüz öğrencinin mağduriyetine gösterilecek bir duyarlılık olabilir mi?

İnsani performansta müthiş bir kayıp yaşanıyor.

"Asıl ben sınıfta kaldım" diyor anne...

Bu sözdeki sarsıcı gücenikliği kim anlayacak Ankara'da?

Ne desin daha başka bir anne kızının gözlerinin içine bakarak?

Acaba diyorum, Eyüp İmam Hatip'te kendilerine "devamsızlıktan sınıfta kaldınız" belgesi verilen üç yüz öğrenci dramatik bir eylem yapsalar, Ankara'da herhangi bir sinir ucu harekete geçer miydi?

Hiç ümitli değilim. Ankara, kaç insan ölüm orucundan ölüm yolculuğuna çıkarken sadece seyretmeyi tercih etti. Ben, bu insanların düşünce çerçevesi ne olursa olsun, insani bir hassasiyet bekledim sorumluluk sahibi birilerinden? Yoo, taviz verilmez bizde böyle durumlarda... Devlet pazarlık yapmaz.!!!

Sayın Başbakan'ın sinir-kas irtibatsızlığı ile bu hadiseler arasında asla bir bağ kurmak istemem. Ama Ankara'da yönetim mantığı ile kalb arasında derin bir kopukluk olduğu konusunda bahse girerim.

Üniversite sınavında herhangi bir eğitim programına giremeyen 1 milyon 325 bin gencin akıbeti ile ilgili bir duyarlılığı var mıdır Ankara'daki sorumluların? Ne olur bu genç çocukların akıbeti?

Nasıl bu soru yıllardan beri cevapsızsa, başörtülü çocukların akıbeti konusunda Ankara'da bir duyarlılık oluşturulabilir mi sorusunun cevabı konusunda ümitli olmak da zordur.

Hani çoban ağaya güttüğü koyunların hesabını veriyormuş:

-Bir kayadan yuvarlandı baş koyun, arkasından yuvarlandı beş koyun, üçünü kurt kaptı, beşini yıldırım çarptı, üçü gitti dereye, beşi gitti bilmem nereye..."

Böyle saymış saymış ve elindeki yoğurt dolu bakracı göstererek "İşte, demiş, bu kaldı koyunlardan geriye..."

Almış ağa yoğurt dolu bakracı, çobanın başından aşağı boşaltmış ve;

-Hesabı bu kadar düzgün olanın yüzü de böyle ak olur...

Ankara'nın hesabı böylesine düzgün seyrediyor!!!

Toplumun her kesiminin başına bir iş geldi. Şu anda her toplum kesimi derin bir problemle kıvranıyor. Ankara'da duyarlılığı sağlayacak organlar felç!

Eskiden olsaydı şairler "Gam değil amma bu mülkün böyle elden gitmesi, gitgide zulmetmeye elde ahali kalmıyor" derlerdi. Ne diyelim şimdi biz?

Demokrasilerde hesabın verileceği ağa halktır. Halk kimin yüzünün ak, kiminin yüzünün kara olduğuna karar verir. Ama bizde başörtüsü hesabı söz konusunda halkın bile hükmü yürümüyor... Devleti halktan bile çok düşünenlerin bulunduğu ülkeyiz biz.

Kahır doluyum, çünkü bu gencecik çocukların gözyaşları belki Ankara'dakilerin insani performanslarını zorlamıyor ama, bizim için tahammülü zor bir gönül yükü oluşturuyor.

O anneye, annelere şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:

-Hayır efendim siz kalmadınız sadece sınıfta, biz hepimiz, Ankara'sı, İstanbul'u, Maraş'ı Antep'i, yazarı, siyasetçisi, siyaseti ve halkı, demokrasisi ile tüm Türkiye sınıfta kaldı... Hatta Avrupası Amerikası ile Türkiye'ye standart üzerine standart dayatıp da, başörtüsünü unutan tüm dünya...


17 Haziran 2002
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED