T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Din-dışı kutsallık, neo-paganizm ve futbol

Çağımızın sosyal bilimcileri futbolu yeni-paganizm biçimlerinden biri olarak görüyorlar. Futbolun büyüsü, cazibesi ve gücü, din-dışı bir kutsallık, coşku, trans hali, pagan ve barbar aidiyet biçimleri üretebilmesinde gizli. Futbolu anlamlandırabilmenin, bir futbol felsefesi geliştirebilmenin yolu, futbolu, din-dışı kutsallık kavramı ekseninde tartışmaktan geçiyor.

Din-dışı kutsallık kavramını Türkiye'de "dil ustamız" Hakkı Devrim'in yönetiminde yayımlanan (ama Türkçe'si bakımından dökülen) Axis-2000 başlıklı Fransız ansiklopedisinden uzunca bir alıntı yaparak özetleyeceğim. Gerçekten nefis bir şekilde yazılan "din" maddesinin "din-dışı kutsallık" bölümü, Türkiye'de putlaştırılan Fransız laik sosyal biliminin ufuklarını çok güzel ele veren ve Fransızların karikatürü ülkemizin ufuksuz seküler aydınlarını da şaşırtacak / şaşkına çevirecek önemli bilgiler içeriyor. O halde bu uzun alıntıyı birlikte okuyalım:

"Siyaset, bilim ve spor alanlarında dinî denebilecek olaylar ortaya çıkıyor: Rock müziği konserlerinden, siyasî militanlıktan ... bilimsel varsayımlardan futbol maçlarına kadar din, bugün din-dışında kendisini gösteriyor. [...]

Durkheim'a göre [...] 'din, inanmakla... başlar ve ... bir çok inanç çeşidi vardır. Aramızdan birçoğu, ilerlemeye, babalarının Tanrı'ya veya azizlere inandığı aynı saflıkla inanmıyor mu? Toplumun kendini Tanrı yerine koyması veya tanrılar yaratması konusundaki yeteneği, hiçbir zaman, Fransız Devrimi'nin ilk yıllarında olduğu kadar açıkça görülmemiştir. O yıllarda, doğası gereği tamamen laik olan şeyler, ... kutsal şeylere dönüştürülmüştü...'

Max Weber, coşku, bağlılık ve inanma belirtilerini din-dışı alanlarla bütünleştirmek için 'değerlerin çoktanrıcılığı' kavramını ileri sürer. Weber, antikçağ çoktanrıcılığı ile çağdaş değerler arasında bir çok benzerlik bulur. [...]

Böylece, din-dışı kutsallık, şu üç ögeye dayanılarak belirlenebilir: Kollektif bir amaca yönelik değerler, olağanüstü bir kişinin imajı ve yoğun duygularla yüklü bir durum.

Tıp, bilişim, ekoloji ve spor, öteki etkinlikler arasında, halkın tümü için eylem hedeflerini temsil eden anlam dünyalar haline gelmiştir (müzik ve sporun bu hale yeniden geldiğini söylemeliyiz). Bu etkinlikler, hiç kuşkusuz güncellik taşırlar; ama aynı zamanda toplumsal yaşamın 'yönlendirici' alanlarıdırlar. Meselâ tıp, 'düzenleyen ve buyuran' bir ahlaksal ideolojidir; spor, global bir yaşam tarzıdır; bilişim, hakikate yeni bir ulaşma biçimidir; rock müziği, özgül bir kültür üslubudur. [...]

Yeni tapınmalar

Müzik ve spor yıldızları, laik kutsallığın 'aziz'leri haline geldiler. Prometheus'un özlemlerini duymamalarına ve kökenleri bakımından soylu veya tanrısal olmamalarına rağmen bu starlar, çoğunlukla, daha ölmeden önce tapınma konusu oluyorlar. Kişilikleri çevresinde, dinî alana gönderimde bulunan davranışların ortaya çıkmasına yol açıyorlar.

Bob Dylan, 'bir tür karşıt-kültür rüyasının ayinini yapan büyük rahip' olarak niteleniyor ve Diego Maradona, 'futbolun tanrısı' diye kutsanıyor.

Böyle bir idol, kendilerini 'fans' (hayranlar) diye adlandıranların bağnaz davranışların[ın] yöneldiği bir nesne oluyor. Bunlar, idollerinin hayatının bütün ayrıntılarını eksiksiz olarak biliyorlar; onun hareketlerini taklit ediyorlar; onun gibi giyinip taranıyorlar; starla yakın ilişkisi olduğu için çok büyük değer taşıyan fotoğraflarını, fetiş haline gelmiş eşyasını veya kutsal kalıntılarını 'dindarca' toplayıp koleksiyon yapıyorlar ve dokunmak için saatlerce bekledikleri starı karşılarında görünce kendilerinden geçiyorlar.

İşlev benzerliği dolayısıyla laik kutsallaşma dinlerinkine ... benziyor. Nitekim fanatiklerin davranışı, olmak istedikleri şeyle bir özdeşleşmeye dayanmaktadır: Yani bu hayranlar, kendi isteklerini ve korkularını idollerine yansıtmaktadırlar. [...]

Laik kutsallık, gerçek bir aşkınlık yönelişini de geliştirebilir. [...] Dört starın (James Dean, Elvis Presley, Jim Morrison, Claude François) en etkin ve ünlü oldukları bir sırada ölümleri, bir kopuş durumu ortaya çıkarmış ve onların hayranlarından bazıları, starın mezarı çevresinde Hıristiyanlık modeline uyan büyüsel-dinî davranışlarla bir çeşit tapınma yaratarak bu kopuş durumunu ölümü bile reddederek telafi etmeye yönelmişlerdir.

Ölümün reddedilmesi

Bu reddediş, efsanemsi anlatılarda veya söylentilerde ve hatta starla iletişim kurmaya yönelen büyü etkinliklerinde kendini dile getirmektedir. James Dean'in trafik kazasından sonra yaşadığı, bir tımarhaneye veya hastaneye kaldırıldığı söylenmekte, görünmeyen ve var olan bu aktörle iletişim kurmak için ispritizma seansları düzenlenmektedir. Amerikalıların yüzde 10'u için Elvis Presley hâlâ yaşamaktadır; [...] bir Paris gazetesine göre bu oran yüzde 50'dir. Artık 'etsiz-kemiksiz bir melek' olduğu söylenen Claude Farnçois da, öteki dünyadan mesajlar [...] göndermekte ve ispritizma etkinliği sonucunda bazı sevgili kullarla ayrıcalıklı bir iletişim kurmaktadır.

Büyüsel-Dinî uygulamalar

Bunlar, gücü ve etkililiği ölümünden sonra geride bıraktığı kutsal eşyaya yayılmış olan starın keramet ve mucize gücüne tanıklık etmektedirler. James Dean'in kutsallaştırılmış olan otomobili, bir ticaret konusu haline gelmiştir: Bu otomobile bakmak, direksiyonuna geçmek, bir cıvatayı veya başka bir parçayı almak için para ödenmektedir.

Elvis Presley'in adaklarla kaplı mezar taşından kopan küçük bir parça ve üzerinde yürüdüğü halının parçaları kutsal kalıntılar haline getirilmiştir.

Claude François'nın dua edilen ve teselli kaynağı olan mezarına, sakat çocuklar iyileşmek için ellerini değdirmektedirler; mezarın yanındaki çiçekler, starın gerçek veya sonradan yapılmış elbiselerinin parçaları kadar tutkuyla istenen ve aranan şeylerdir; posterler veya ünlü şarkıcının imzasını taşıyan çakmaklar, yerel bir ticaretin doğmasına yol açmıştır.

James Dean'in ilk ölüm yılları, kollektif bir dinî törenle anıldı; 3.000 kişi, aktör şerefine bir dinî hac düzenledi. Elvis Presley'e tapınmada ise, ilâhiler okunmakta, ayin görevlileri (bunlar, Presley'e ayırt edilemeyecek kadar benzeyen kimselerdir) ellerinde mumlarla mezarın önünden geçmektedirler. Bir hayranlar grubu da Club Claude François Forever'ı kurmuştur. Grubun amacı, idollerinin anısını tazelemek, bir kamu tapınması düzenlemek, bu şarkıcının bir fotoğrafını bir İncil'e veya 'fan'ın bağlılığını gerçek bir dindarın ve hatta bir rahibenin Tanrı'ya bağlılığıyla karşılaştırmaktan çekinmeyen 'inananlar'ın sayısını artırmaktır."

Alıntı burada bitiyor. Futbol'u eksene alarak burada söylenenleri yeniden gözden geçirdiğinizde, yeni-paganizm biçimlerinin hangi boyutlarda seyrettiğini kavramakta zorlanmazsınız.


5 Haziran 2002
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED