|
|
Komik, komik, komik...
Ne zaman Bilderberg konusu açılsa birilerinin ağzını kulaklarına vardıran 'komik' bir cümle mutlaka sarf edilir. Bu defa da öyle oldu ve Bilderberg gözlemcilerinin en kıdemlisi, "Türkiye'nin para musluğunu elinden tutan da burada" başlığıyla Kemal Derviş'in bu yılki toplantıya katıldığını bildiren haberinde aynı 'komik' cümleyi kullandı: "Bilderberg'e katıldı, bakalım önü açılacak mı?" Kastedilen, "Bill Clinton Baden Baden'deki toplantıya katıldıktan sonra ABD'ye başkan oldu" cümlesiyle kastedilenin aynısı... Bir toplantıya katıldı diye insanın önü nasıl açılır? Clinton'u Amerikalılar seçmedi mi? Siyasete atılırsa Derviş'in yıldızını Türkler parlatmayacak mı? Bilderberg'in bu olup bitenlerle ne ilgisi olabilir? Komik, gerçekten komik... Hah, hah, hah... Kih, kih, kih... Ne kadar da komplocusunuz... Burada, daha derine gitmeden bir şey söylemek gerekiyor: Bir yerlere getirilecek kişinin kaliteli olması şart. Başka yerlere bakmaya gerek yok; "İleride her düzeyde görev üstlenebilir" diye elinden tutularak Bilderberg toplantılarına götürülmüş nicelerini şahsen tanıyorum; bazısı bulundukları yerde sayıyor, bir çoğu ise o yeri bile kaybetti... Buna karşılık, Bilderberg'e katıldıktan hemen sonra parti lideri, başbakan veya hükümet ortağı olmuş tanıdıklarım var... "Türkiye'den katılımcılar" listesine bakın, onları siz de tanıyacaksınız... Bill Clinton'u ele alalım. Amerika'nın en ihmal edilmiş ufak bir eyaletinin valisiydi Clinton... Demokrat'tı ve partisi en güzel günlerini yaşamıyordu. Clinton aday olduğunda, Demokrat Parti'den çok sağlam adaylar aynı koltuğa tâlipti. Daha da önemlisi, partinin adaylığını kazansa bile, karşısındaki Cumhuriyetçi rakip, bir yıl önce yapılan Körfez Savaşı'nın muzaffer başkanı George Bush'tu... Bilderberg, bu engelleri teker teker aşmasını sağlayan imkânları Clinton'un önüne serdi... Başkanlığının en ciddi krizi Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky ile yaşadıklarıydı, değil mi? Oysa, Clinton'un, etrafında gördüğü eteklere dayanamadığı daha valiliği döneminden belliydi. Seçim kampanyası sırasında, Gennifer Flowers adlı bir valilik çalışanıyla gayrı meşru ilişkisi bulunduğu duyuldu. Medya, Arkansas'ta herkesin bildiği olayı uzun süre gözlerden gizledi; daha fazla gizleyemez hale geldiğinde, Clinton'a en az zarar verecek zamanda ve biçimde ele alındı konu... Bir önceki seçimde, Garry Hart adlı "O koltuğa en lâyık" denilen bir adayın sonunu bir artistle arkadaşlığı getirmişti. Teknesinde çekilmiş fotoğraf Hart için ölümcül darbe yerine geçti. Oysa, Gennifer Flowers'in ilişkiye dair aktardığı ayrıntılar, fotoğraf ve ses bantları bile Clinton'un önünü kesmeye yetmedi... Amerikalılar'ın ne kadar 'milliyetçi' olduğu 11 Eylül sonrasında yeniden anlaşıldı. Vietnam Savaşı'na katılmamış, askere celbi geldiği halde sahtekârlık yaparak görevden kaçmış biriydi Clinton... Seçim kampanyası sırasında, önce, "Bana celp gelmedi" yalanını söyledi. Sonra, "Celp çıkartıldı, ama asker alma dairesi başkanı olan albay, daha celp elime geçmeden beni mahallen görevlendirdi" yalanıyla kitlelerin karşısına çıktı. Albayın dayanamayıp "Yalan" demesine ek olarak, Clinton'un celp eline geçtikten sonra albaya yazdığı uyduruk bilgilerle dolu mektup da bulundu... Ancak, Bilderbergçi medya, utanılacak bütün özellikleri, "Clinton'un artıları" gibi sunmayı becerdi... İnanılır gibi gelmiyor, ama bütünüyle doğru... Herkesin "Bush'un karşısında Demokratlar'ın adayı o olur" diye baktığı kişinin adı Bob Kerrey'di. Her yönüyle Kennedy'i hatırlatıyordu Kerrey, fazlaları bile vardı. Parlak biriydi, etrafını teshir eden bir kişiliği vardı. Vietnam'da bir bacağını kaybedecek kahramanlıklar göstermiş, en üst düzey madalya taşımaya hak kazanmıştı. Ciddi ve çok para kazanan bir işadamıydı; Nebraska'da valilik yaptıktan sonra eyaletini Senato'da temsil etmeye başlamıştı... Washington basınıyla dostluklar kurmuştu. Madalyalı bir savaş gazisi karşısında askerden kaçmak için yalana başvurmuş birinin hiçbir şansı olmaması gerekiyordu... Gerekiyordu, ama sonunda Beyaz Saray'a taşınan Bob Kerrey değil, Bill Clinton oldu... Gennifer Flowers'in aylardan beri anlattıklarını merkez medya görmezden geldi; haber, uçuk-kaçık olayları sayfalarına taşıyan 'Star' gazetesinde kendine yer bulabildi. Clinton, "Marslılar'ın yere indiklerine, insan başlı ineklere inanıyorsanız, bu iddiaya da inanabilirsiniz" tepkisiyle olayı kapattı. Askerden kaçmak için yalan söylediği, uyduruk bir mektup yazdığı, mektup metniyle birlikte ABC televizyonunun eline geçti. ABC, yayınlamak yerine Clinton'u mektuptan haberdar etti ve bir Bilderbergçi'nin saygın programına önceden prova yaptırarak çıkarmayı yeğledi... Ve, asker kaçağı olmak bir meziyetmiş gibi sunuldu... Siz sonuca bakın... Bir ara, partili seçmen desteği Bob Kerrey'in yarısının altına düşmüş olan Bill Clinton, Arkansas valiliğinden ABD başkanlığına terfi etti; Bilderberg toplantısına dâvetli olarak çağrıldıktan bir yıl sonra... Son birkaç yıldır, "Bilderberg toplantısına katıldı, bakalım yükselecek mi?" diye kendilerinden söz ettiğim kişilere nazar değdi... 'Komik' kaçsa bile, Kemal Derviş'in âkıbetini beraberce izleyelim bakalım...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |