|
|
Millet karşıtı milliyetçilik ve MHP
MHP Genel Başkanı dün kritik bir konuşma yaptı. Partisinin Türkiye'nin Avrupa Birliği macerasında en kritik eşiklerden birisini kilitlediği iddiasının doğru olmadığını söyleyerek başladı konuşmasına. Ama ardından sarfettiği her cümleyle bunun tersini ortaya koydu, adeta iddiaların doğruluğunu ispatladı. Bu konuşmada dikkatimizi çeken birkaç satır başı şöyle: Bahçeli, "Son günlerde ise Kopenhag Kriterleri çerçevesinde fırtınalar kopartılmaya çalışılmakta, Türk toplumuna yönelik olarak tek yanlı bir propaganda bombardımanı uygulanmaktadır. Bazı medya ve siyaset çevreleri, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde Milliyetçi Hareket'i, gerekli reformlara engel olarak göstermeye çalışıyorlar. Türkiye'deki hiçbir kurum, kesim ya da parti, Avrupa normları ya da çağdaşlaşma çerçevesindeki herhangi bir reforma engel değildir..." diyordu. Ama hemen ardından şunu ekliyordu: "Ülkemizde maalesef engellendiği, bloke edildiği söylenen konular, birinci olarak etnik ayrılıkçılık zeminini güçlendirecek yasal ve kurumsal düzenlemelerdir. İkinci olarak, zaten büyük ölçüde sınırlandırılan idam cezasının hem tamamen hem de bir an önce kaldırılmasıdır..." Diyordu ki, "Bu zamana kadar ülkemizin AB'ye üyeliği sürecinde somut adımların atılmasını temin etmeyenler, ülkemizin çıkarlarını yeterince gözetemeyenler, artık başkalarını suçlamaktan vazgeçsinler". Ama şunu belirtmekten de geri kalmıyordu: "PKK'nın yeni yüzüyle dile getirilen taleplerle Kopenhag Kriterleri'nin bazı yorumları arasında paralellikler göze çarpıyor. İdam cezasının kaldırılması yoluyla teröristbaşının kurtarılması kampanyası, terör örgütünün siyasallaşma sürecinin yeni bir aşaması olarak ülkemizin gündemine sokulacaktır..." Bahçeli konuşmasında demokratikleşme ve değişim tartışmalarını gereksiz, tehlikeli buluyor ve şöyle buyuruyordu: "2001 yılının son günlerinde gereksiz yere açılan Kıbrıs, idam ve 312 tartışmalarında da benzer çevreler benzer söylemleri dile getirmişlerdir. Son günlerde ise Kopenhag Kriterleri çerçevesinde yine fırtınalar kopartılmaya çalışılmakta, Türk toplumuna yönelik olarak tek yanlı bir propaganda bombardımanı uygulanmaktadır..." Sürekli tehlike mantığı üzerine oturan, bireylere ve topluma sunulacak özgürlüklerin ülkeyi böleceği ve devleti zayıflatacağı paranoyasından yola çıkan, bireyin ve toplumun uğradığı tahribata rağmen devlet ve devletçilik mantığını yücelten, fayda ve çıkar için tüm ilkeleri ayaklar altında tutan, siyaseti intikam, kan ve onur unsurlarına kilitleyen, özü otoriter bu anlayışın tüm ipuçları bulunuyordu bu konuşmada... SP Genel Başkanı Kutan, dün grubunda yaptığı, başka bir yazıda üzerinde uzun uzadıya durulmaya değer, oturaklı konuşmasında, kendi diliyle MHP için "millet karşıtı milliyetçi" derken tümüyle haklı. MHP'nin "olağanüstü dönemin stepnesi" olduğunu söylerken, hiçbir konuda "reel siyaset üretemediğini, toplumsal tek bir projesi" olmadığını ifade ederken sadece "konjonktürel milliyetçi duyguları" kullandığını vurgularken de haklı... Aslında MHP, kemalist sol (ne kadar sol denebilirse) ile el ele sürdürdüğü bu mücadelesinde her geçen gün yalnızlaşıyor. Ancak şunu da görmek gerek: MHP yalnızlaştığı oranda da bir hükümet üyesi olarak attığı "sorun düğümü"nü daha da karışık hale getiriyor, değişim ve demokratikleşme yolunda dev bir sorun oluşturuyor. Bahçeli'yi anlamaya çalışmak boşuna bir gayret olur. Realpolitik açısından MHP için mesele son derece açık: Kutan'ın deyişle olağanüstü bir dönemin stepnesi olmasının yarattığı hadikapı hamasi bir milliyetçilikte, AB karşıtlığında önde giderek, "tepki avlayarak" telafi etmeye çalışmak... Başka bir deyişle ne denli tersini söylerse söylesin, ne denli 2004'e kadar sürecek istikrardan söz ederse etsin, seçimlere doğru yola çıkmak ve buna uygun bir dil tuturmak... O zaman şunu görmek gerek: MHP'li bu hükümetin böyle devam etmesi halinde yaratacağı krizler, devrilmesiyle doğacak krizden daha ciddi hale gelmiştir.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |