T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
el-Veda Berlin, merhaba ey İstanbul! (II)

Yazar yazısını yazdığı kadar da bazen de yazı yazarını yazarmış. Galiba bu sefer de böyle oluyor. Güya bugün için bir Pazar yazısı olarak Annemarie Schimmel'in hatıratını tanıtacaktım. Hatta telefonda tehalükle İsmail Kara'ya anlattığım kadarını yazabilsem yine de maksad hasıl olacaktı. Ne var ki saat neredeyse sabahın 6'sı olmuşken bu kadarını bile yapabilecek gücü kendimde bulamıyorum.

Belki de son saatlerin heyecanı... Bir yandan vedanın hüznü, bir yandan da —nasip olduğu takdirde— İstanbul'a kavuşacak olmanın sevinci...

Alınamamış birkaç (!) kitap daha var, onları unutmayayım diye bir yerlere not etmem lâzım... Not ettiklerimi de buldukları takdirde İstanbul'a göndermeleri için —bunu da unutmadan— arkadaşlarıma iletmem lâzım. Hepsinden önemlisi neleri unutmamam gerektiğini de unutmayıp bir yerlere not etmem lâzım. (Lâzım... lâzım.... lâzım... Buna İlm-i Mantık'ta 'devr u teselsül', İlm-i Belâğat'ta 'ıtnab' mı diyorlardı?!)

Peki ya bu arada fotokopiler?! Fotokopi işi tam bir belâ... Çekilmesi bir dert, ciltlenmesi bir dert, tüketilmesi bir dert, taşınması bir dert... Binlerce sayfa... Piyasada bulunan kitapları iyi kötü bulmak, bulunduğu takdirde imkânlar elverdiğince satın almak nisbeten kolay gibi... Fakat kütüphanelerde sıkışıp kalmış 100-150 yıllık kitap ve risaleleri başka bir surette nereden ve nasıl bulup temin edeceksiniz? İslâm dünyasına ilişkin ciddi çalışmalar artık pek yapılmıyor. Varsa yoksa terörizm, fundementalizm, vs.... Oysa geçen yüzyılın başında İslâm düşüncesinin klasiklerinin en önemlileri çoktan Almanca'ya çevrilmiş bile... Meselâ Farabî'nin, İbn Sina'nın, Gazalî'nin, İbn Rüşd'ün, Sühreverdî'nin, Molla Sadra'nın belli başlı eserleri ya çevrilmiş ya da bu düşünürler hakkında tercüme-telif karışımı ciddi tedkikler neşredilmiş.... Daha 18. yüzyılın ortalarında İhvan'us-Safa risalerinin tamamının —ki hatırlayabildiğim kadarıyla aslı 52 risaledir— Almanca'ya tercüme edildiği düşünülecek olursa, Alman oryantalizminin bugünkü durumunu anlamak belki kabil olabilir. (İbn Arabî'nin daha geçenlerde çevrilen küçük bir risalesi için, yayıncı ilanında "Alman dilinde ilk kez" diye bir reklam yapıyordu.)

Hâsılı, kendi sahamızla, kendi medeniyet ve kültürümüzle ilgili eserleri temin edebilmek bakımından 'fotokopi' şimdilik tek ve kesin çare!

Berlin'de 17 aydır neredeyse dolaşmadık doğrudürüst kitapçı ve sahaf bırakmadım gibi... Fakat buna rağmen bitecek gibi de görünmüyorlar. (Elimdeki sahafların adreslerini gösterir haritalı katalog, Metro haritasını aratmıyor.)

Sanki aradığınızı bulsanız sorun halloluyor mu? Nerede gezer? Bu sefer de yeni basılmış kitapların fiyatları el yakıyor. Kitapçılar neyse de hiç değilse buradaki sahaflar her daim tarassud halinde tutulmalı ki ucuz nüshalara ulaşılabilsin. Nitekim bizim gençlerden biri John Stuart Mill'in o meşhur A System of Logic adlı İngilizce eserinin 1930 baskısını makul bir fiyata bulabilmişti de büyük fütühat deyû sevincimizden ne yapacağımızı şaşırmıştık. Tek tesellim Berlin'deki sahafların —aslında bütün sahaflar gibi— önemli olanla olmayanı her zaman ayırd edemiyor oluşları. Laf aramızda yine birkaç hafta önce de 1915-1917 tarihli I. Cihan Harbinde Alman Genelkurmayı'nın yayımladığı Resimli Savaş Gazetesi'nin (Kriegs-Zeitung) bir kolleksiyonuna rastlayıp bizim cihete taalluk eden nüshalarını seçip birkaç kuruşa alabildim de fütühatın sınırlarını biraz daha genişletebildim. (Pîrimiz Ali Birinci duymasın!)

Anlayacağınız, bir dili öğrenmek yetmiyor, ayrıca o dilin içinden çıktığı dünyayı ve o dünyanın kültür ve tarihini de bilmek gerekiyor. Kitaplar sadece araç, hem de araçlardan bir araç... Allahtan bizim gibi uzaktan da olsa kitap dünyasına ünsiyet peyda etmiş olanlar, ulaşamadıklarının her zaman ulaşabildiklerinden çok olacağını iyi-kötü öğrenmiş olduklarından raflarda bıraktıklarına değil, sepetlerine koyduklarına bakarak teselli bulmayı bilirler. (İşte bütün dönüş telaşesi içinde ben de kendimi böyle kandırıp sakinleşiyorum.)

Sözüm bittiğine göre, şimdiden merhaba ey İstanbul!


13 Ekim 2002
Pazar
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED