|
|
"Patlayan turizm" esnafa kan ağlatıyor
Özellikle yaz aylarına girilince sık sık 'turizm patladı' haberleriyle karşılaşılır. Bu yıl da öyle oldu. Irak krizi, terör tehdidi, 11 Eylül'ün getirdiği ve olumsuz kampanyalarla desteklenen bölge imajı, Afganistan operasyonu, İsrail'in saldırılarıyla gerginleşen Ortadoğu... Bütün bunlar Türk turizminin aleyhineydi ancak yine de ülkemize giriş yapan turist sayısı artıyor. Bu alanda bir kaç yıldır uygulanan yöntem ise tur operatörleriyle anlaşmak. Uygulama, eski Turizm Bakanı Erkan Mumcu döneminde başladı ve halefi Mustafa Taşar tarafından da sürdürülüyor. Bu yöntemle gerçekten de Türkiye'ye giriş yapan turist sayısı her yıl artıyor. Peki ama bu yöntem her yönüyle olumlu bir gelişme değil mi? Hayır; değil... Çünkü, bu arada turizmin yapısı sessizce değişti. Eskiden bağımsız turist ya da çantalı turist denilen bireysel veya küçük gruplar halinde gezen turist sayısı genel misafir içinde önemli bir paya sahipti. Bunlar yanında, yine bağımsız gezen ancak daha paralı bir turist kesimi de vardı. Şimdi ise halk arasında 'paket turizm' denilen, Türkçe 'herşey dahil' anlamına gelen İngilizcesi 'all inclucive' olan bir tür yerleşti. Bu sistemle, meselâ Almanya'dan uçakla gidiş geliş ortalama 400 euro iken, tur operatörüyle anlaşınca uçakla gidip gelmek; havaalanından tatil köyüne kadar getirilmek ve burada 10 gün tatil yapmak ortalama 600 euroya halledilebiliyor. Turlar turistlere; uçakla gidiş geliş dahil, denizin dibindeki tatil köyünde sınırsız yeme içme, çeşitli animasyonlar ve bir iki küçük geziyle birlikte ortalama 600 euroya tatil yaptırıyor. Ne kadar ucuz ve cazip değil mi? Turistler için evet ama Türkiye için değil... Türkiye için cazip değil çünkü bu fiyata gelenlerin Avrupa'nın alt ve orta sınıfı olduğunu unutmamak gerekiyor. Fiyat ucuz diye zengin de bu turlara katılıyor sanmayın, onlar, işçileriyle aynı tura dahil olmuyorlar. Bu bir. İkincisi, fazla parası olmayan bu insanlar tatil köyünde verilenle yetindiği ve tatil köyü de bir çok imkan sağladığı için başka şeye para harcamak istemiyor. Ayrıca, bulundukları sınıf açısından zaten kültür, tarih gibi zenginlikler ilgi alanlarına girmiyor. Tatil köylerinde geçirilen "paket turizm" içinde verilen bir iki küçük gezintiyle idare ediyorlar. Üçüncüsü, turistlerin genellikle satın aldığı hediyelik eşya, tekstil ürünü, deri ve gümüş gibi elişi mamuller için bile tatil köylerinde dükkanlar var. Dolayısıyla 10 gün boyunca Türkiye'de kalıyorlar ama burunlarını bile dışarı çıkarmadıkları için tatil yöresi esnafına bir kuruş para vermiyorlar. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de tur operatörlerinin tam bir ablukası altındalar. Bir gezi yerine giderken bile aynı turdaki turistlerin birbirlerini tanımaları için bileklerine bileklik takıldığını belirtelim de durumu anlayın... Kendilerine sıkı sıkı "dışarıdan alışveriş etmeyin, kazıklanırsınız, başkalarının yiyeceklerini almayın, zararlıdır" gibi telkinlerde bulunulduğu için zaten herşeyden uzak duruyorlar. Bir de Turizm Bakanlığı'nın müze ve benzeri yerlere yaptığı zamlar sonunda, böylesine ucuz tatile alışmış insanlar buralara da beklenen ziyaretleri yapmıyorlar. "Hepsi tamam da, sonuçta milyonlarca insan Türkiye'ye geliyor. Bunların paket turizmi için verdikleri para da mı işe yaramıyor?" diye sorabilirsiniz... Maalesef bu da işe yaramıyor... Çünkü, tur operatörlerinin yüzde 90'ı yabancı. Yabancı olmayanların da mutlaka yabancı ortağı var. Paket, daha en baştan yurt dışında pazarlandığı için peşin ödeme orada yapılıyor. Yani nakit giriş öncelikle yurtdışında. Bunun vergisi de doğal olarak orada kalıyor. Yol masrafı, uçak parasında da aynı durum sözkonusu. Türkiye'deki acentaya, tatil köyüne bunun ancak belli bir bölümü giriyor. Bu da baştan beri anlattığımız gibi tatil köyleriyle sınırlı. Bütün bunların sonucunda tatil köyleri veya ucuz olması gereken charter uçaklar önceden rezervlendiği için boş bile olsa başkası giremiyor. Türkiye'deki bir ailenin aynı şartlarda en az iki katı para harcaması gerekirken yabancıların bu tatilinden Türkiye bir şey kazanamıyor. Tatil köyleri bu fiyata bu hizmeti verince pansiyonlar sadece yerli turist bekliyor ancak ekonomik sıkıntı nedeniyle onların durumu da zaten baştan belli. Bütün bunların sonunda, en çok turistin geldiği ilan edilen, günde 50 bin turistin indiği belirtilen Antalya'da esnaf kan ağlıyor. Son not ise Turizm Bakanı Mustafa Taşar'ın Antalya'yı son ziyaretinde esnaf kepenk kapatarak kendisini protesto etti. Protestoculardan bazıları halen yargılanıyor.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |