T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Korku üreten korkunun kaynağı olur

AK Parti 14 Ağustos'ta kuruluşunun birinci yılını tamamladı. Kurucuları, yöneticileri, milletvekilleri, belediye, il ve ilçe başkanlarıyla partinin kuruluş yıldönümü Ankara'da Bilkent Üniversitesi'nin tesislerinde kutlandı. Yeni bir siyasi kuruluş olmasına rağmen, AK Parti kamuoyu yoklamalarında ilk sırayı kimseye bırakmıyor.

Kuruluş yıldönümünde, Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan seçim manifestosu olabilecek çok önemli bir konuşma yaptı. Erdoğan'ın konuşmasını dinleyen başta İTÜ öğretim üyelerinden Selman Bayoğlu başta olmak üzere çok sayıda arkadaşım AK Parti'nin Türk toplumunun merkezine yerleştiğini söyledi.

Türkiye'de sağ ve sol merkez tartışmalarının doruk noktasına ulaştığı bir dönemde, AK Parti toplumun merkezine yerleşti. Çünkü Türk toplumunun merkezinde tarihi, kültürü, ekonomisi ve sanatıyla Anadolu insanı var. Türk insanı için erdem ve mutluluk uçlarda değil merkezdedir.

Erdoğan konuşmasında "kavga"ya değil, "sevgi"ye odaklandıklarını tekrar tekrar vurguladı. AK Parti seçim stratejisini "korku" ve "düşman" üretme saplantısı değil, dünya standartlarında "ürün" ve "hizmet" üretme coşkusu oluşturuyor. Bütün dünyanın bildiği gibi: "Korku üreten korkunun kaynağı olur."

Türkiye IMF'den borç alarak, özel ve kamu bankalarının açıklarını kaparsa, üretim gücünü büyütemez. Alınan borçlar yatırıma dönüştürülmediğinde, borçlanma gelişmeden daha çok çöküntüye yol açar. Borçla borç ödemeye kalkanlar, ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarında onulmaz yaraların açılmasını önleyemezler.

Türkiye'nin ana sorunu üretim güçsüzsüzlüğünü gidermektir. Ürün ve hizmetleriyle dünya pazarlarında yer almayan ülkelerin, uluslararası politikada ağırlığı ve sözü olmaz. Uluslararası pazarlardan pay alabilmek için de, devlet örgütünün ticaretin ilkeleri doğrultusunda yeniden yapılanması gerekir. Çünkü üretim gücü ticaretle büyür. Hiç kimsenin hiçbir şey alıp satmadığı bir toplumda üretim olmaz.

Erdoğan, "Eskiden siyaset ticareti yönlendirirdi, yeni yüzyılda ise, ticaret siyaseti yönlendirecek" dedi. Bunun için de, Türk toplumunun "devletçi" yapıdan "girişimci" yapıya dönüşmesi gerekir.

Bayoğlu Amerikan yönetiminin Türkiye'de "muhafazakar demokrat" Erdoğan yönetimine sıcak baktığının işaretlerini verdiğini söyledi. Aslında AK Parti'yi Türkiye'nin olduğu kadar Batı dünyasının gündemine de Anadolu insanı taşıdı. Bütün anketlerde seçim barajını açık bir farkla yalnızca AK Parti aşıyor. Diğer partiler barajı aşamama korkusu taşıyor. Bunun için iktidar partileri komplo teorileriyle seçmenleri etkileme gayretindeler.

Batı dünyası çok iyi biliyor ki, "bir toplumun merkezine ve merkezin değerlerine meydan okunmaz." En dayatmacı yönetimler bile, iktidarlarını devam ettirebilmek için merkezin desteğine muhtaçtırlar. AK Parti merkezin desteğini aldığı için, Batı dünyası tarafından ilgi ve saygı görüyor. Sanıldığı gibi, Batı'dan ilgi gördüğü için, Türkiye'de merkez tarafından desteklenmiyor.

Hangi ülkede olursa olsun, bütün dünyada iktidarlar önce kendi toplumlarından vize alır.

Lokal vizenin global vizeye dönüşmesi lider ve takımının vizyonuna bağlıdır.

Batı desteği yetseydi, Derviş solcu partileri birleştirirdi.


18 Ağustos 2002
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED