|
|
Erdoğan siyaseti...
Erdoğan'ın siyasi yasağının olmadığının Anayasa Mahkemesi kararıyla "tescillenmesi", Türkiye'de demokratik geleneğin tamamen geri döndürülebilir bir nitelik kazanamayacağını da gösterdi herkese. Yani, demokratik gelenekleri bütün engellemelere rağmen kökleşmiş bir ülkede oturduğumuzun işaretlerindendir Yüksek Mahkeme'nin son kararı. Son birkaç yıldır yaşananlar bunca yıllık demokrasi tecrübesinden sonra, devletin bazı kesimlerinin "geri vitese takma kabiliyetinin" herşeyi tersyüz edebileceği görüşünü yaygınlaştırıyordu. Bir bakıma, demokrasi mücadelesinde ne kadar yol alınırsa alınsın, devletin asayiş mantığının devreye girmesiyle beraber tüm demokratik kazanımların sıfırlanabileceği hissiyatı egemenleştiriliyordu. Oysa demokrasi "risk rejimi"dir. Demokrasiyi geriye döndürmeye çalışan gelişmeler karşısında bile varlığını kendi usulleri ile koruyabiliyorsa var demektir. Bir rejimdeki "demokrasinin derinliği" de böyle ölçülür. Eğer bir takım kurumların refleksiyle kazanımları sıfırlanabilen bir demokrasi varsa ortada, bu, siyasal rejimin demokratik niteliğinin "derinliksiz" olduğunu gösterir. Siyasetin önünün açılmasına dönük yüksek toplumsal talep ve siyaset-demokrasi bağlantısını kavramış seçmen niteliğinin kaliteli olması; Türkiye'deki demokrasi çizgisinin kalıcılığını Erdoğan'ın yasağının olmadığının bir kere daha tescillenmesine dönük karar, demokratik niteliğin derinliği konusunda kazanım olarak okunmalıdır. Erdoğan, siyasi çizgisi "interaktif" olarak oluşmuş bir liderdir. Bu nedenle son on yılda çıkmış tek organik liderdir. Halka birşeyler söylemiştir Erdoğan ve halk buna birşeyler "ekleyerek" ya da bundan birşeyler "çıkararak" tekrar Erdoğan'a iletmiştir. Böylece "Erdoğan siyaseti" aşağıdan yukarıya dinamiklerle oluşmuştur. Bu bakımdan, "Erdoğan siyaseti", yerli değerleri temsil bakımından yoğunlaşmanın olduğu bir süreçtir. Bununla birlikte "yerli değerleri" temsil eden diğer siyasi hareketlerdeki "içe kapanmacı siyaset" Erdoğan siyasetinde görülmemiştir. Bir bakıma yerli değerlerle dışa açılma arasındaki "uyumlulaştırma" inşa edilebilmiştir. "Yerli değerlerin uluslararası dinamiklerle buluşması" bir siyasallaşma biçimi olarak genel hatlarıyla oluşmuştur. Bunun yanı sıra "devletçilik" ve "piyasacılık" şemaları arasında sıkışmış olan Türk siyasal yaşamında Erdoğan'ın söylemleri, "devletçilik" ve "piyasacılık" dilemmasına düşmeyen bir "kamuculuk" üretmektedir. "Değişim siyaseti" ile "sosyal gerçeklik" arasındaki paralelliğin gözetilmesi bu siyasetin esas koordinatı olarak vurguludur. Aşağıdan yukarıya doğru ve interaktif olarak oluşmuş bu siyasallaşma tarzı, neticede siyasetin etkinliğinin artması kadar demokrasinin derinlik katsayısının yükselmesini de sağlayacak potansiyel barındırıyor. Bu siyasallaşmanın etkinleşmesi ile sadece özel bir siyasal ekibin ya da hareketin değil, tüm siyasal odakların "siyasal zemin"inin sağlamlaşacağı görülecektir...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |