|
|
Tayyip'e özgürlük.. OYAK'a yeni banka..
Aynı gün içinde, biri doğru, biri yanlış iki yeni karar açıklandı Türkiye'de.. Doğru karar, Anayasa Mahkemesi'nin, Hasan Celal Güzel'in yasaklı olmadığını saptarken, Tayyip Erdoğan'ın da önünü açmasıdır.. Bu karar, Türkiye'de giderek nefesi kesilen siyasetin, derin bir soluk almasını sağlamıştır.. Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki hareket, programını somut maddelerle ortaya koyduğu ve bu özgürce tartışıldığı oranda, Türk Demokrasisi'nde özlenen "değişim"e, bir şans tanınacaktır. Ama biliyoruz ki, siyasi partilerin varlığı, gerçek demokrasinin varlığını kanıtlamıyor. Siyasi partiler de, "mahkemeler" gibi.. Mahkemelerin varlığı da, adaletin varlığını kanıtlamaz.. Adalete bir şans tanır mahkemelerin var olması.. Eğer Tayyip Erdoğan'ın kuracağı parti, soyut "sloganlar"ın ve "ümitler"in ötesinde, somut ifadelerle temel sorunlara yaklaşımını açıklarsa, demokrasimizin sağlığa kavuşma ümidi artar.. Dileriz "Yenilikçiler"den, globalleşmeye karşı "3'üncü Dünyacı" nefretler çıkmaz.. Dileriz "Güneydoğu Sorunu"na, "Kıbrıs"a, Yenilikçiler "Resmi İdeoloji"nin dışındaki çözüm önerilerini getirirler.. Birey olarak Turgut Özal kadar "inançlı" insanların, siyasetçi olarak Turgut Özal kadar "dünyalı" olabilecekleri gerçeği, "Yenilikçiler" sayesinde, dileriz yine hatırlanır.. Neyse.. Tayyip Erdoğan'a siyaset yolunun açılması, kamudan çıkan doğru ve olumlu karardı.. Olumsuz karara gelince.. El koyulduktan sonra, çatısı altına beş banka da alınan "Sümerbank"ın, "OYAK"a satılması kararı verilmiş Ankara'da.. Zaten bir bankası bulunan (Oyakbank) "Ordu Yardımlaşma Kurumu"nun, ikinci bir bankaya da sahip kılınması, hem temel felsefe açısından, hem de uygulanan ekonomik programın ilkeleri açısından, yanlıştır.. Biz Türkler ve bütün dünya, ekonomiyi siyasetten ayırmaya çalışıyoruz.. "Kamu"nun, bankacılık üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla, en gelenekleşmiş kamu bankaları bile, özelleştirilme veya özerkleştirilme kapsamında.. "Ordu Yardımlaşma Kurumu"na, bu tablo içinde bir bankanın daha verilmesi, "ekonomi ile siyaset" birbirinden ayrılmak istenirken, "ekonomi ile askerliğin" kaynaşması anlamına gelmez mi? Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde, yönetiminde muvazzaf veya emekli askerlerin ağırlıkta olduğu bankalar vardır?.. Ayrıca şunu düşünün.. TL. Dolar karşısında inip-çıkarken ve en büyük bankalar bile titrerken, bu gibi durumlarda, OYAK yöneticileri, ne yapacaktır? Allah saklasın, krizler sonucu bankanın sermaye yapısı bozulmak ve bankaya el koyulmak zorunda kalınırsa, bu karar kime tebliğ edilecektir?.. Sayılamayacak ve bazıları yazılamayacak, pekçok mahzurlu yanları var OYAK'a ikinci bankanın da verilmesinin.. Dileriz bu karar, "dünyalı akıl" ile de, yeniden ele alınır. ŞAKA
Hâlâ anlayamamış..
ANAP'ın Kongre delegesi de olan Temel'e sormuşlar..
MİLLİYET
Aydın Doğan da okur ümidiyle!..
Aydın Doğan'ın "Basın patronu" oluşunun ilk 7 yılını, "Milliyet Başyazarı" kimliğiyle birlikte yaşadım.. Sonra ben başka gazeteye (Güneş) geçtim. Ama dostluğumuz devam etti.. Medyadaki yatırımlarını, büyümesini mutlulukla izledim. Eski hukukumuza dayanarak, bazı şeyleri söylemek hakkını kendimde görüyorum.. İçinde benim de emeğim olan "Milliyet", yanlış yolda, yanlış felsefe izliyor.. "Yeni Şafak"ın da sahibi olan Albayraklarla kavganın nedenini bilmiyorum.. Daha önce bunu "Sabah-Etibank" grubu da yapmıştı.. Neticede, kavganın taraflarından biri, şimdi Kartal'da.. Dünkü Milliyet'te, Mustafa Albayrak için, "Şoförlükten holding patronluğuna" şeklinde bir başlık atılmıştı.. Bu başlıktaki ayıbı, en iyi Aydın Doğan anlar.. Vehbi Koç için "Bakkallıktan sanayiciliğe" başlığı, övgü amacıyla atılırdı asıl Milliyet'te.. "Sirkeci'den medya imparatorluğu"na diye başlık atılsa, bu doğru mudur? Neticede Türkiye'de, kuşakları aşan, "sermaye aristokrasisi" mi var? Ters olan "medya imparatorluğundan Kartal'a" gitmektir.. Yani burada hüner, başarısını, sonraki kuşağa aktarmaktır.. Birinci yanlış bu.. İkincisi de, genel olarak, "Milliyet"in izlediği çizgidir.. Haldun Simavi'den öğrenmiştim.. -Başarılı gazete yayıncısı, en az gramajlı kağıdı, en ucuza boyayarak, en pahalı fiyatla satan kimsedir, derdi Haldun Bey. Şu anda Milliyet, bunun tam tersi bir yapıda.. Dinç Bilgin'in serüveninden de öğrendik.. Sürekli "zararın finansmanı"na, banka sermayeleri bile dayanmıyor.. Milliyet gibi bir "marka"yı, her açıdan ucuzlatmak, hiçbir anlayışa sığmaz. Genel olarak sermayenin stratejisi olur.. Yönetimler bunu uygular.. Başarısız yönetimler değiştirilir.. Türkiye'de tersi olmaya başladı.. Sermaye sahipleri değiştiriliyor.. Yöneticiler kalıyor.. Medyada, bankacılıkta tablo böyle.. Ben, Aydın Doğan'ın "kalıcı" olmasını isteyenlerdenim.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |