Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Türkiye'ye yakışanDinç Bilgin'in gazetesi Sabah'ın, hemen her konuyu İsrail menfaatine yontmakla mimli yazarı Sedat Sertoğlu, Ermeni meselesini ele aldığı yazısına "Sakin Olalım" başlığını koymuş. Asıl önemli olan, yazının sonunda söylediği: "Ankara'nın ise Üçüncü Dünyacılık oynamasının ne yeri, ne zamanı... 21'inci yüzyıldayız efendiler, 21'inci yüzyılda..." Aynı gün entreresanını Hürriyet yaptı. Ayvaz Gökdemir'in dâvâsı sonucunda hasıl olan tazminatın fahişelere, Avrupalı fahişelere dağıtılacağı haberini manşete çekti Hürriyet. Tam da böylesi bir günde, bu tip bir haberin manşete çekilmesinin bir anlamı bulunmalı değil mi? "Boşuna ağzınızı yormayın, zararlı çıkarsınız!.." Yani Ermeni meselesinden mi denmek isteniyordu? Bayağı irkildim, içim buruldu böyle bir yaklaşımdan. Daha çoğaltılabilecek nice haberler ve yorumlar gözüme çarptı. Öyleyse bunlardan bir sonuç çıkarmak gerekmiyor mu? Türkiye: Vakar ve kararlılık
Bu tür tavırların altında kuşkusuz, Fransız parlamentosunun aldığı karar karşısında Türkiye'yi, ihtiyacını duyduğumuz bir sağduyuya davetten ziyade, tam aksine ürkütmek ve caydırmak sinsiliği yatıyor. Daha ötede ben, bu tür yaklaşımların altında hafiften bir şantaj kokusu da hissetmiyor değilim. Bunlar ne kadar yanlışsa; lüzumsuz boykot çığırtkanlıkları da, bir MHP yetkilisinin Fransa'daki Türkler'i eyleme daveti de o kadar yanlış. Zira böylesi durumları, kamuoyu tepkilerine havale kadar büyük bir hafiflik düşünülemez. Birinci sınıfta yer alanlar, Fransa'nın aldığı kararın altında yatan temel nedenin farkındalar kuşkusuz. Ama bunu özellikle, Türkiye kamuoyu nezdinde aylardır setrediyorlar. İkinci sınıftakilerin yaptığı ise, APO vâveylâlarından bir nevi kopye çekmek!.. İşte o kadar. Burada yapılması gereken, dolayısıyla ne halkı galeyana sevketmek, ne de Türkiye'yi cesaretsizlendirmek, millî haklarını savunamaz bir zavallı konumuna düşürmektir. Nitekim aylardır üzerinde durduğumuz ve dün yeni baştan izah ettiğimiz gibi, bu problemin doğuşunda ilk adımı, Fransa değil Türkiye attı. Türkiye geçtiğimiz aralık ayında, AB'ın liderliğine soyunan Fransa'nın niyetini kursağında bıraktı. Fransa, AB Ordusu'nun teşkili hususunda en arzulu ve ısrarlı ülke idi. Bu noktada Fransa, ABD'ye ve İngiltere'ye kafa tutamayınca, intikamını Türkiye'den almaya kalkıştı. Türkiye'yi ya iknâ edin, ya da terbiye!.. Olmazsa işte böyle yaparım gibi bir salvo denemesine girişti anlayacağınız. Dolayısıyla Türkiye'nin, ucuz boykot numaralarına bel bağlamak yerine, problemi kendi zemininde göğüslemesine ihtiyaç var. Kararlılık kararlılık!.. İşte bütün mesele burada. Aynen APO meselesinde olduğu gibi. Safdillerin korku terörü
Burada bazı safdiller sanıyorlar ki, Türkiye bu hususta direnirse, AB'den de oluruz. Hayır tam tersine, Türkiye bu noktada direnirse, AB şansını daha da artırmış olur. Öteki türlü düşünenlerin; ne Türkiye'nin malî haklarından ne de serbest dolaşım hakkımızdan söz ettiğini hiç görüyor musunuz? Gümrük Birliği'ne yıllardır tâbi, Avrupa Güvenlik Şemsiyesi'ne de dahil olacak bir Türkiye için, siyasî prosedürleri yerine getirmek asla bir sorun teşkil etmeyecektir. Kim ne derse desin; isterse Harp Akademileri Komutanı şöyle veya böyle konuşsun farketmez. Türkiye AB'ye girmek girmekten yanadır o kadar. Benim okuduğum asıl, "alınmamak" korkusu. Siyasî kriterleri yerine getirse, Ege-Kıbrıs, Ermeni meselesi vs. Zira 40 yıldır bir tren aynı istasyonda durur mu? Daha dün Sovyet Bloğu'ndan çıkmış ülkelere yapılan mâli katkıları ve gösterilen yüksek ihtimamı gören bir Türkiye, ister istemez bunlardan bir sonuç çıkartıyor ve "acaba" diyor. Hele hele serbest dolaşımı ağzına alan bir Allah kulu Avrupalı yetkiliye rastladınız mı siz? E peki, serbest dolaşım olmayacak olduktan sonra, ne işe yarar bu Avrupa Birliği? Verdiği Ege-Kıbrıs tavizleri yetmezmiş gibi, Gümrük Birliği'ne sittin sene talim edecek bir Türkiye!.. Onların ve Türkiye'li yandaşlarının, Avrupa Birliği'nden anladıkları bu kadar birşey mi yoksa? Yersiz bir AB kompleksi
Maalesef bu tür bir karabasan egemen Türkiye'de. Şunu kimse unutmamalı ki Batı Avrupa, Türkiye'nin kendisinden uzaklaşmasını asla kabul edemez. Ama tam ve kâmil mânâda içine almayı da göze alamıyor ve bu hususta Avrupa'nın tedirginliği, Türkiye'den kat kat fazla. Şahsen biz ne dinimiz, ne milliyetimiz, ne de ülkemiz ve ekonomimiz adına bir endişe duyuyoruz çünkü. Türk halkı başka kültür ve medeniyetlerle iç içe yaşamak tecrübe ve egzersizine, her ülkeden daha hâizdir. Daha ötede Şark milletleri ırkçılık nedir bilmezler. Irkçılık damarı ve çok kültürlü yaşamak korkusu batıya âit tarihî bir açmazdır. Biz tarihte soykırım yapmadığımız gibi, jenosid de onların sözlüğünden taşındı bizim lügatlerimize. Bu bakımdan hiçbir komplekse gerek yoktur. AB Ordusu konusunda Türkiye kararlı davransın yeter!.. Göreceksiniz; yüzü kızaran Fransa olacak ve önümüzdeki aylarda renkten renge girecektir. Gelişmeleri iyi izleyenler bunu algılamakta zorluk çekmeyeceklerdir.
nturinay@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|