Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Fransa'yı, haritadan silelim mi acaba?Fransız Parlamentosu'nun aldığı "Ermeni soykırımı" iddialarına dayalı karar ne kadar akıl ve mantık dışı ise, bu karara misilleme olarak Türkiye'nin tasarladığı tedbirler de, pek akıl ve mantık çizgisinde görünmüyor.. Mesela Fransız malları boykot edilecekmiş ve Fransa ile yapmayı tasarladığımız "alış-verişler" de askıya alınacakmış.. Bu Fransız mallarının boykotu konusunun ne kadar geçerli olacağını anlamak için, geçmişteki boykot denemelerini hatırlamakta yarar var.. Son örnek de, Öcalan dolayısıyla İtalyan mallarına yönelik olarak seslendirilen "boykot projesi"dir.. Gelelim "ortak projeler"in ve "alışverişler"in askıya alınmasına.. Mesela 1997'de imzalanan 30 helikopter üretimine dayalı "Eurocopter Projesi" varmış.. Ya da, Alcatel firmasının Türkiye için üreteceği 204 milyon dolarlık "casus uydusu" projesi askıya alınabilirmiş.. Veya, 7 milyar dolarlık tank ihalesine, Fransız Leclerc tankları sokulmayabilirmiş.. Bunların hepsi de "askerî projeler." Ve sanırsınız ki, bu ihalelere Fransız firmaları da katılmayınca, Türkiye kazançlı çıkacak.. Oysa, bir ihaleye fiyat veren taraflardan biri devre dışı bırakılınca, rekabet eksilir ve diğer katılımcılar daha yüksek fiyatla mal satmak imkânına kavuşur.. Yani Fransız firmaları Türkiye'deki askerî ihalelere katılınca, bundan sadece Fransa değil, Türkiye de kazanıyor. İkincisi, topyekün bu ihaleleri ertelesek olmaz mı? Kamu harcamalarını ve vatandaşın yaşam düzeyini böylesine indirmeye çalışırken, eksiğimiz 7 milyar dolarlık tank ve 204 milyon dolarlık "casus uydusu" mu? Acaba, diken üstünde oturur gibi, yıllarca her dakika, hangi müttefik ülke ile "Ermeni sorunu" yüzünden ipleri kopartacağız diye beklemek yerine, bu "sorun"a, söz konusu ülkelerin siyaset ve bilim çevrelerini de katarak, "kalıcı bir çözüm" bulmaya mı çalışsak? Bu yolda ciddi bir kararlılık sahibi olduğumuz, kesinlikle söylenemez.. Bilelim ki, şu anda Birleşmiş Milletler'in çeşitli komisyonlarında, "Ermeni sorunu"na tıpatıp benzeyen, en az 50 tane dosya var.. Son yüzyıl, gerek dünya savaşları ve gerekse iç-dış savaşlar, kabile kavgaları yüzünden, ezildiğine, yok edildiğine, sürüldüğüne inanan milliyetlerin feryatlarına sahne oldu.. Şu bilgi ve iletişim çağında bile, Çeçenler'in yok edilmesi faciasını, bütün dünya ilgiyle ve eziklikle, ama sessiz ve çaresizce izlemiyor mu? Devlette birisi, "Ermeni iddialarını reddedip, görmezden gelelim" dedi zamanında.. Ve Türkiye, yıllardır bu sorunun dış politikamızı tehdit etmesini, müttefiklerimizle pamuk ipliğine bağlı ilişkiler sürdürülmesini, çaresizce izliyor. Hele bazıları da, "Amerika'ya Kızılderililer'i, Fransa'ya Cezayirliler'i hatırlatalım" demiyor mu? Oysa, Amerika da, Fransa da, söz konusu insanlık ayıpları üzerine kaç kitap yazılmasına, kaç filim ve belgesel yapılmasına izin verdi.. O ülkelerin özelliği, tarihe utanmadan ve korkmadan bakabilmeleri.. Amerika'da "Kızılderililer haklıydı" diyen bir yazarın veya filim yönetmenin "hain" ilan edildiğini duydunuz mu hiç? Neticede Kıbrıs'ı da, bu şekilde ele almıyor muyuz? Hükümetler, dışişleri bakanları değişiyor.. Ama "milli dava" ilan edilen "uluslararası politika" konularına yaklaşım, hep aynı kalıyor.. Türkiye de bu süreçte, her an, boykota veya ihale iptallerine hazır durumda beklemekte.. ŞAKA
Meğer neymiş?
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, kaç gündür konuşulan ve içinde malum insanların da bulunduğu "fezleke" hakkında açıklama yapmış.. -Sizin fezleke dediğiniz şey, bilgi notudur, demiş gazetecilere. Oh rahatladık.. İçinde yolsuzluk olsa bile ve "not" şeklinde isimlendirilse de, sonunda "bilgi çağı"na geçtik.. Bakalım bu ülke, bu bilgileri de ört-bas edecek mi? MEDYA
Anadolu Ajansı "bile" haberi gördü!..
Basınımız, "Anadolu Ajansı bile verdi" diyerek, Beyaz Enerji'ye dönük kokuşmuşluk iddialarının, gerçeğe yakın olduklarını vurgulamaya çalışıyor.. -Anadolu Ajansı bile bu haberleri verdi!.. Bunun daha ilerisi ne olabilir? -TRT bile, yolsuzluk iddialarını haber programlarında ele aldı!.. Bu ne demek biliyor musunuz? Göbeğinden veya "Bütçesi ile" devlete ve siyasete bağımlı olan kurumların, özgür ve objektif habercilik yapmaları pek mümkün değildir.. Ayyuka çıkmış bir rezaleti haber yapmaları, bu şekilde "Anadolu Ajansı bile verdi" diye ayrı bir haber konusu olur.. Nasıl banka boşaltanların yönettiği bir gazetede, banka boşaltmalarına ilişkin haberler görmezde gelinirse, siyasi iktidarların atadığı haberciler de, bu iktidarların ayıplarını görmezden gelir.. Görünce de, "Anadolu Ajansı bile" diye başlayan haberler yapılır..
mehmetbarlas@attglobal.net
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|