T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hükûmete tezkere

İkiz kulelere saldırıdan sonra, ABD yetkilileri İslâmiyet'i öğrenme çabası içine girdiler. Onlar, bir medeniyetler çatışması yaratmama gayretini sürdürürken, bizimkiler vidaları sıkıştırıyor.

İşte, Boğaziçi Üniversitesi de başörtüsü yasağını uygulamaya başladı. Zaten, çeşitli özel kurslarda bile, böyle bir yasağın varlığından söz edilmekte.

Meclis'teki tartışma

Bitip tükenmeyen tartışma, Meclis'e kadar yansıdı. TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu'nda, kadınlara karşı her türlü ayırımcılığın önlenmesi sözleşmesine ek protokolün onaylanmasına ilişkin görüşmeler sırasında, DSP'liler ile AK Parti ve Saadet Partililer arasında tartışma çıktı. Bakan Hasan Gemici, "Siyasi bir grubun simgesi haline getirilen başörtüsünün, kadınları sınırladığını" iddia etti. DSP'li Perihan Yıldız, AK Partili Özkan Öksüz'e hitaben "Kızınız göbeği açık gezse ne dersiniz? Onu siz yönlendiriyorsunuz" dedi. DSP'li Ahmet Ertürk ise, "Afganistan'a gidin o zaman. Biz bu ülkenin sahibiyiz, Atatürkçüler kurdu bu ülkeyi" diye Öksüz'ü azarladı.

Şu işe bakın! "Siz Afganistan'a gidin" diyecek kadar "ötekine" yabancılaşmış bir zihniyet. Bizim milletvekilimiz dahi dindar insana karşı böyle ters (terbiyesizce) davranırsa, bir anlamda "medeniyetler çatışmasını" kendi ülkemizde yaşarsak, Batı'dan daha anlayışlı davranmasını nasıl talep edebiliriz?

Veda Hutbesi ve Medine Mukavelesi

Hak-İş'in yayınladığı İnsan Hakları Antolojisi'nde, Hz. Muhammed'in Veda Hutbesi'ne de yer verilmiş. Bu gibi gayretler arttırılır ve İslâmiyet'in hakka, adalete verdiği önem tebarüz ettirilirse, endişelerin giderilmesi kolaylaşacaktır.

Veda Hutbesi (632)

"...Bir arabın, arap olmayan yabancıya, bir yabancının araba üstünlüğü yoktur. Çünkü bütün insanlar Adem oğullarıdır. ...Her Müslüman, diğer Müslüman'ın kardeşidir. Bir kimseye kardeşinin malı helâl olmaz, sadece kendiliğinden verirse başka... Kölelere yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin. Onlar da Allah'ın kullarıdır ve kötü muameleye lâyık değildir... Cahiliye adetlerini ayağımın altına alıp çiğniyorum. Bütün kâr gütme davaları tamamıyla ortadan kaldırılmıştır. ...Sermayeleriniz sizindir. Ne zulmediniz, ne de zulüm görünüz. Borçlular, alacaklılara ancak aldıkları parayı iade edeceklerdir. Her türlü riba, faizcilik kaldırılmıştır. ...Eşlerinize şefkatle muamele edin. Onları Allah'ın akdi ile aldınız. ...Her birinizin malı ve kanı birbirine haramdır. Borç ödenmelidir. Kiralanan mal geri verilmelidir. Hediyeye hediye ile mukabele etmek yaraşır. Başkalarına kefil olan kimse, kefaletinin sorumluluğunu yüklenmiş demektir. ...Her katil, suçundan kendi sorumludur. Hiçbir katilin işlediği suç çocuklarına şamil olmaz."

Gene aynı antolojide Müslümanların, Musevilerle birlikte yaşamasının temellerini atan Medine Mukavelesi de yer alıyor.

İşte mukaveleden bazı maddeler:

Medine Mukavelesi (622)

"Bu yazı, Peygamber Muhammed tarafından Kureyşli ve Medineli müminler, Müslümanlar, bunlara tâbi olanlara sonradan iltihak edenler ve onlarla beraber cihat edenler içindir.

...Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanan bir müminin bir katile yardım etmesi ve ona sığınak temin etmesi helâl değildir.

...Beni Avf Yahudileri, müminlerle birlikte bir ümmet (toplum) teşkil ederler. Yahudilerin dinleri kendilerine, müminlerin dinleri kendilerinedir. Beni Neccar, Beni Haris, Beni Saide, Beni Cuşem, Beni Evs ve Beni Salebe Yahudileri de aynı haklara sahiptir.

...Hiç kimse müttefiklerine karşı cürüm işleyemez. Zulmedilene mutlaka yardım edilecektir.

...Himaye altındaki kimse, bizzat himaye eden gibidir. Ne zulmedilir, ne de kendisi zulmedebilir.

...Müslümanlar ve Yahudiler arasında Medine'ye saldıranlara karşı yardımlaşma yapılacaktır..."

İrtica

Bünyesinde hak ve adalet duygusunu barındıran, yukarıda örneklerini verdiğimiz belgelerden de anlaşılacağı üzere, insan hakları konusunda en ileri adımlar atmış bir din, bugün kimi çevrelerde "irtica" ve "terör" ile özdeşleştirmeye çalışılıyor.

İrtica, geriye gitme anlamını taşıyor. İslâm tarihinde ilk defa irtica kavramını Halife Hz. Ebubekir, cahiliye dönemindeki örf, adet ve bâtıl inançlara dönmeye teşebbüs edenler için kullanmış.

Bu bilgiyi aldığımız irtica broşüründe, (yazan Mehmet Nuri Yılmaz) Hz. Ali ile Muaviye'nin karşı karşıya geldikleri Sıffın Savaşı'nda irtica görüntülerinin ortaya çıktığı dile getiriliyor. Hz. Ali karşısında savaşı kaybedeceğini anlayan Muaviye, askerlerine, mızraklarının ucuna Kur'an varaklarını takmalarını emretmiş, böylece Hz. Ali'yle birlikte harp edenleri tereddüde sevketmiştir. Mehmet Nuri Yılmaz, dinin siyasete, iktidar hevesine bu şekilde âlet edilmesini irtica örneği olarak göstermektedir.

İrtica konusunu Hariciler misâli ile de açabiliriz: Hariciler de elbette Müslümandı. Ama İslâmî hükümleri çok dar kalıplar içinde yorumladıkları ve bugün Taliban'ınkine benzeyen "saf bir Müslümanlık" peşinden koştukları için, "hakem tayin ederek, Hüküm Allah'ındır" ayetine karşı geldiğinden dolayı, Hz. Ali'yi bile katletmişlerdir. Hariciler öyle bir dinî taassup içindeydiler ki, kendileri dışındaki Müslümanları kâfir sayıp, kadın ve çocuk demeden insanları öldürmüşlerdir. Sözde, İslâm'ın saflaşmasını temin etmek isteyen bu grubun elinden, ancak Müslüman olmadıklarını ispat edenler kurtulmuştur.

Hükûmet tezkeresi

Evvelki gün Meclis'e bir hükûmet tezkeresi gönderilerek, süresiz ve kapsamı belli olmayan yetki istenmiştir.

Anayasa'nın 92'nci maddesine göre, "Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası anlaşmaların ve nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı Silâhlı Kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir."

Hükûmet, Nato'nun talebi üzerine 5'nci maddeye dayanarak, yurtdışına asker gönderilebileceğini açıklamıştı. -Anayasa'nın 92'nci maddesinin, milletlerarası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerde böyle bir ihtiyacı gerekli görmemesine rağmen- hükûmetin, süresi ve kapsamı belli olmayan yetki talebinde bulunması, Silâhlı Kuvvetler acaba çok farklı bölgelerde mi kullanılacak? Türkiye Cumhuriyeti bir maceraya mı sürüklenecek endişesini yaratmaktadır?

Ecevit'in polemiği

Bu kaygı, Genel Kurul'da hem muhalefet sözcüleri, hem de Anap'tan yeni istifa eden Mehmet Ali İrtemçelik tarafından dile getirilmiştir. İrtemçelik, hükûmeti şöyle uyarmıştır: "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, hele, maalesef, artık ne yaptığını bilmez bu hükûmete, onca belirsizlikle yüklü bir dönemde, belirsiz coğrafyalara asker gönderme yetkisini peşinen devretmesini, boş satırların hangi şartlarda nasıl doldurulacağını bugünden kestiremeyeceğimiz bir açık kart vermesini, hem diplomatik açıdan fahiş bir taktik hata, hem de izleyebilecek sonuçları itibariyle fevkâlade sakıncalı bir tedbirsizlik olarak görürüm."

DYP ve AK Parti, kapsamı belirli olsa, yurt dışına asker göndermeye muhalif değilken, belirsizliğe karşı çıktıkları için olumsuz bir tavır takınmışlardır. Abdullah Gül, Taliban yönetimini de eleştirdiği konuşmasında, ucu açık bir yetki talebini tehlikeli gördüğünü söylemiştir: "Kapsamı, sınırı, zamanı ve süresi belirsiz. Böyle bir yetkiyi almak, aslında hükûmet için de tehlikelidir; çünkü, bu işin nereye gideceğini hükûmet de bilmiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin temel fonksiyonlarından biri, adeta bir çarşaf liste gibi, bir çarşaf yetkiyle, devredilmektedir."

Türkiye açısından hayati görüşmelerin yapıldığı bir ortamda başbakanın çıkıp, Saadet Partisi'nin sözcüsü Oya Akgönenç ile polemiğe girmesini de doğrusu yadırgadım. Ecevit, Akgönenç'in Kuzey İttifakı'nı eleştirmesini içine sindiremediğini söylemek bir yana, Saadet Partisi'nin Taliban rejimine karşı açık bir vaziyet almadığını da iddia etmiştir.

Halkın desteğini kaybeden Ecevit acaba çareyi böylesine yersiz polemiklerde mi arıyor?

Geçenlerde bir bankacı dostumuzla konuşuyordum, Ecevit gidip, yerine Demirel gelse "dolar 200 bin lira düşer" dedi.

Bir zamanlar Ecevit'in kendisi "umut" idi. Şimdi gidişi "umut" oldu.


12 Ekim 2001
Cuma
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED