|
|
Akla, vicdana, ahlâka ve insanlığa aykırı bir yazı...
Bugün uzun, çok çok uzun, normalin fevkinde bir "alıntı"yla başlamak istiyorum: Paki'ler, Hintliler ve Bangladeşliler... Ayırım testi yapmak için bunları aynı odaya sokmak imkânsızdır. Birbirlerini boğazlar, aynı yerde iki dakikacık dursalar. Ama farz edelim ki imkânsızı başardınız, öyle birbirlerini öldürmeden malak gibi bakıyorlar. Nasıl ayıracaksınız bunları? Gayet basit. Bir köpek getirin odaya. Koklamaya başlasın onları. Havlayıp öldürmek isteyeceği adamları bir kenara ayırın. Onlar Hintlidir. Onların yemekleri çok baharatlıdır, bu yüzden köpek kızmıştır. Pakistan diye bir ülkenin oluşması, zaten başlıbaşına sinir bozucu bir süreçti. Bir de üstüne üstlük Bangladeş diye bir ucubenin ortaya çıkması sinir ötesi bir şey ya! Afganistan meselesini ise duymak bile istemem. Bana hatırlatmayın o tuhaf yeri. (....) Bugüne kadar Hint, Bangladeş ve Paki milletlerinden bir tane bile eli yüzü düzgün erkek çıkmamıştır. Pardon geri alıyorum sözümü, iki tane vardı galiba. Bir tanesi kriket oyuncusu, diğeri de galiba başbakan oldu ama şimdi net olarak hatırlamıyorum vazifesini. Diğerleri inanılmaz derecede çirkindirler. Ama şu tabiatın işine bakın ki, kadınları arasında acayip güzel olanlar vardır. Bu, kadınlar açısından son derece adaletsiz bir durumdur. Taliban işbaşına geldiğinde, sanki dünyanın en önemli işiymiş gibi neden ilk önce kadınları eve hapsetti sanıyorsunuz. Taliban erkekleri de acayip çirkin, kadınlar ortada görülürse herkes bu duruma isyan eder diye korkup böyle davrandılar. Aynı sorun Somali'de de var. Ya gidin bakın adamlara, sokakta aniden karşınızda görseniz hemen kaçarsınız. Kadınlar ise muhteşem güzeller. Naomi Campbell yahu çoğu, inanılacak gibi değil. Sonuç olarak diyeceğim o ki, eğer Batı ittifakı bu tür ülkeleri illa vuracaksa, aman dikkat etsinler de sadece erkekler vurulsun. Tabiatın dengelerini de bu arada yerli yerine oturtmanın faydası var hazır fırsat doğmuşken. Adı Serdar Turgut. Bir Türk gazetesinde yazıyor. Muhtemelen Türk ve Müslüman bir yazar. Mutlu, seçilmiş, beyaz benzerleri gibi, "refahı bloke ederek" yaşamaya alışmış; daha kötüsü, giderek bunu "hak" olarak benimsemiş bir yazar. Savunduğu, kuşkusuz, "öteki"nin yokluğu üzerine bina edilecek bir refahtır ve refahı bloke ederek yaşamanın yolu da mevcut halin korunmasından geçmektedir. Buna nedenle, uzunca bir süre "ara-rejim" modelini savunan yazılar yazdı. Ama hiçbiri, yukarıda okuduğunuz satırlar kadar iğrenç, sapkın ve hastalıklı değildi. Okkalı bir cevap yazmak isterdim. Ama buna gücüm yok. Çünkü sözün hükmü yok. Susuyoruz. Susuyor ve içimize atıyoruz. İnanıyoruz ki bu ülkede savcılar var... İnanıyoruz ki "ırkçılığı", adi ve şen'i ırkçılığı tecziye edecek yasalar var...
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |