T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Uzanlar kime karşı?

Anladığım kadarıyla, Uzanlar'ın "Aldıklarının bedelini ödememe" şöhretleri var. Hizmeti alır, ama karşılığını ödemekten kaçınırlarmış... Kendisinin başından da bir alacak-verecek meselesi geçen bir tanıdığım şunu söyledi: "Senin mahallede bile, meydana çıkıp 'Uzanlar'dan alacağı olan var mı?' diye bağırsan, tek tük de olsa parmak kaldıranla karşılaşabilirsin..."

İyi bir şöhret değil.

Zaten, işte bu yüzden, "Uzanlar'ın başı Motorola ve Nokia ile dertte" türü haberler iş çevrelerinde epey etkili oluyor. İki çok uluslu şirketten Telsim olarak mal ve hizmet satın almış Uzanlar, toplam üç milyar dolara yakın (2.7 milyar dolar) bir borç birikmiş; o iki şirket şimdi Uzanlar'ın peşindeler... Önce Fatih Altaylı yazdı, sonra Hürriyet diğer sütunlarında haberi devam ettirdi, ardından da Aydın Doğan'a ait diğer medya kuruluşları yeni ayrıntılarla aynı haberi işleyip durdular... Bu arada, Financial Times, Reuters ve Economist gibi İngiliz kökenli gazete, dergi ve haber kuruluşları da Uzan aleyhtarı havaya katkıda bulunuyorlar...

Benim Uzanlar'la bir alış-verişim bugüne kadar olmadı. Cep telefonum bile Telsim değil. 'Star' gazetesi ilk çıkarken orada yazma dâveti almıştım, Turkish News adıyla çıkarmaya başladıkları İngilizce gazeteye yazmamı sürekli isteyip durdular. Bu Kulis'ten sonra o isteklerinden vazgeçeceklerdir. Olsun. Konu artık benim de ilgi alanıma giriyor...

Uzan-karşıtı haber sağanağı içerisinde dikkatimi çeken garip bir yön var... Alacaktan, verecekten söz ediliyor, yerine getirilmeyen anlaşma şartlarına dikkat çekiliyor, dünyanın en ünlü isimleri dedektif olarak devreye sokuluyor, ama esas anılması gereken nokta üzerinde tek bir haberle karşılaşılmıyor: Hukuk...

Dünya Bankası'ndan emekli Stanley Fischer bundan sonra Motorola firmasında çalışacakmış; tâkip edeceği ilk iş ise Uzanlar'dan alacakların tahsili olacakmış... ABD dışişleri bakan yardımcısı Marc Grossman yakında Türkiye'ye gelecek ve "Uzanlar şirketlerimize borcunu ödemezse Türkiye için fena olur" diyecekmiş... Ülkemizi ziyaret eden Amerikan Hazine bakan yardımcısı Steven C. Radelet, Ankara'ya ayak basar basmaz, "Uzanlar'ın borçları..." deyip durmuş... Bunlar Aydın Doğan gazetelerinden öğrendiklerim... Bu arada, FBI ve CIA'de deneyim kazanmış bazı kelle avcılarının da devreye sokulduklarını yine aynı gazeteler yazdılar...

Amerikan jargonunda bu yönteme 'gunboat diplomacy' deniyor... Tehdidinize aldırmayıp istediklerinizi yapmayan ülkeye iki tane savaş gemisi gönderdiğinizde beyaz bayrak sallanmasını sağlamanız anlamına geliyor bu deyim... Belli ki, birileri, artık almayı düşündükleri sonuç ne ise, bunu, haber sağanağı ve gözdağı ile elde etmeyi düşünüyorlar...

Telsim'in toplam borcu üç milyar dolara yaklaşabilir; ancak vâdesi gelip de ödenemeyen borç rakamı 460 milyon dolar. Alacakları TL, borçları dolar cinsinden olan, aşırı rekabet yüzünden fiyat indirimine gitmeye zorlanan GSM şirketleri son ekonomik krizden büyük darbe yediler. Telsim'in 460 milyon doları ödeyemez duruma düşmesi ve borç erteleme istemesi bugünün şartlarında normal. Motorola ve Nokia'nın isteği mâkul bulmayıp "Öde" demesini de yadırgamam... Ticaret bu. Yadırgadığım, çıkan hukukî ihtilâfın, ilgili mercilere başvurarak değil, 'gunboat diplomacy' yöntemiyle sonuca bağlanmaya çalışılması...

Her anlaşmada, her kredi ilişkisinde, çıkabilecek hukukî ihtilâfların nasıl çözüleceğine, dâvânın hangi mahkemede görüleceğine dair bir madde mutlaka bulunur. Uluslararası ihtilâflar için de durum aynı. Hem zaten, iki yıl önce, kavga-gürültü, bu iş için bir tahkim yasası çıkartmadık mı? Motorola ve Nokia, Telsim ile yaptıkları anlaşma neyi öngörüyorsa o hukukî yola başvurabilir, ya da İsviçre'deki tahkim kuruluşunun kapısını çalabilirler. Haklı çıkarlarsa, sadece alacaklarını değil, avukatlık masraflarıyla birlikte gecikme faizini de tahsil edeceklerdir... Hukuka hiç değinilmemesi, ister istemez, kuşku uyandırıyor...

Kuşku uyanmasının sebebi, ekonomik krizden sonra Türkiye'nin aç kurt saldırısına uğraması... İngiliz Financial Times, önceki gün, yabancı yatırımcılara, "Herşeyin kelepir hale geldiği Türkiye'ye koşun" çağrısı yaptı (Bkz. Hürriyet, 19 Ağustos 2001). Dev fabrikalar ölü eşek fiyatına satılıyor... Milli değerler kapanın elinde kalıyor...

Demirbank en çarpıcı örnek. Devlet tarafından el konulmadan önce sahibiyle pazarlık yürüten İngiliz HSBC bankası o zaman teklif ettiği paranın dörtte birine mal etti el konulan Demirbank'ı... "Devlet tahviliyle birlikte teklif getirmeyene satmam" diyen Zekeriya Temizel safdışı kaldıktan sonra o zorunluluk da ortadan kalkıverdi. Demirbank'ın yeni sahibi İngiliz HSBC, şimdi, "Uzanlar'ın borçlarını kabul etmem" demekte... İstenilen, muhtemelen, Telsim'in de, tıpkı Demirbank gibi, "Kaç para - ver para" yöntemiyle üzerine konulması...

Bu uluslararası saldırıya destek verenlerin unuttuğu şu: Bu yöntem başarılı olursa, aynısı, kendileri için de uygulanabilir. Bana inanmıyorlarsa, el konulmadan önce Demirbank'ın basın müşavirliğini yapan, şimdilerde konuyu yakından izleyen Milliyet yazarı Serpil Yılmaz'a sorsunlar....

Bugüne kadar nice bâdirelerden geçmiş Uzanlar bakalım bu vartayı da atlatabilecekler mi?


21 Ağustos 2001
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED