|
|
Orduyu şeffaflığa davet edene de bakın hele!
Canları yanınca, ya da fırçaya muhatap olunca akıllarına geliyor "asker-siyaset ilişkisi"ni kurcalayıp orduyu şeffaflığa davet etmek. Başyazarın sitemkâr yazısından sonra, her derde maydanoz adaşım Ertuğrul Özkök de dün konuyu enine boyuna didikleyen bir yazı kaleme aldı. Yazıda, "asker-siyaset ilişkisi"nin nasıl olması gerektiğine dair, kendi ifadesiyle "açılımcı bir yaklaşım" yok. Daha ziyade, bir hal arzı. "Biz böyle yazmıştık ama, aslında sizin şeffaf olduğunuzu söylemeye çalışmıştık" gibilerden bir yazı... Meseleyi biliyorsunuz: Hürriyet Ankara bürosunun savunma konularında uzmanlaşmış muhabiri Metehan Demir, geçtiğimiz günlerde "emin kaynaklardan aldığı" bilgiye dayanarak, Manisa'da "protokol krizi"ne neden olan Kazım Usta Paşa'nın cezalandırıldığını yazdı. Hürriyet'in manşetten verdiği haber, daha mürekkebi bile kurumadan Genelkurmay Başkanlığı tarafından tekzip edildi. Gerçi, açıklama başyazarın da belirttiği gibi, "sert bir dille kaleme alınmamıştı" ama, bildiri Hürriyet'i örtülü bir biçimde "yalancılıkla" suçluyordu. Adaşıma sorarsanız, Türk Silahlı Kuvvetleri bundan bir süre önce 'şeffaflaşma' yolunda adımlar atmış, birlikleri halk ziyaretlerine açmış, basına bilgi verme yolları kurmuş, ancak son zamanlarda 'nedense' yeniden kapanma eğilimine girmiş. Son Manisa olayı da bunun 'en çarpıcı' örneğiymiş. Ne lüzum varmış yani, ordudaki basit bir disiplin meselesini bu kadar büyütecek... Konunun, Özkök'ün de itiraf etmek zorunda kaldığı gibi, ANAP lideri Yılmaz'ın gündeme getirdiği "ulusal güvenlik" kavramıyla da yakından ilgisi var ama, burada asıl tartışmamız gereken, bence, Hürriyet'in habere yaklaşımı ya da "habercilik" anlayışı. Mustafa Muğlalı ve Aydemir cuntası mensuplarına iade-i itibar yapıldığında (Mensuplardan biri de Hürriyet yazarı İsmet Solak'tır) Özkök'ün aklına "ordu" ve "şeffaflık" kavramlarını tartışmak gelmemişti. Hele, Başbakan'a küfreden Tuğgeneral Osman Özbek'le, Susurluk Komisyonu'na ifade vermeye yanaşmayan Orgeneral Teoman Koman'ı hiç "mesele" yapmamıştı. Peki, ne yapmıştı? Çevik Bir'in hazırladığı ve hiç de şeffaf olmayan bir belgeye dayanarak, iki meslektaşını (Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand) hedef göstermişti. Özkök, "Yalan yazdık, özür dileriz, zaten biz haberleri masa başında kotarıyoruz, Genelkurmay'ın açıklaması bizi ele verdi" demek yerine, Kazım Usta hakkında soruşturma başlatıldığını ama bunun askerlerce gizlendiğini söylüyor. Daha doğrusu ima ediyor. Burada iki ihtimal var: Ya askerler yalan söylüyor, ya Özkök... Ya da, gerçekten böyle bir "soruşturma" açıldı da, "ulusal güvenlik" tartışmasıyla gerilen askerler "sivil siyaset" mahfillerinde malzeme olmamak için bunu gizleme cihetine gidiyor. Her iki durumda da okkanın altına giden Hürriyet gazetesi... Çünkü, mezkur açıklama, Hürriyet'in haberciliği konusunda önemli ipuçları sunuyor... Buradan yola çıkarak, bu gazetenin, geçmiş yıllarda Genelkurmay kaynaklarına atıf yaparak "derleştirdiği" haberlerin sıhhatini sorgulayabilirsiniz.
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |