Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Nasıl plan ama...Siz bu satırları okuduğunuz sırada, hükümeti oluşturan koalisyon partilerinin liderleri yeni tutumlarını belirlemek için toplanmış olacak. Süleyman Demirel'in görev süresini uzatacak formulün suya düşmesinden hemen sonra, kendileri lider düzeyinde aday istemeyen DSP ve MHP üzerinde, "Meclis içinden ve parti lideri" bir cumhurbaşkanı adayı çıkartma yolunda baskılar arttı. Şimdi iş, zirveden, Mesut Yılmaz'ın adaylığını tescilleyen bir karar çıkartmada. Mesut bey ve ANAP'lılar, daha aza da razılar... DSP ve MHP Mesut Yılmaz'ın adaylık hevesini hükümeti bozma sebebi saymazlarsa, birinci raund başarıyla bitirilmiş olacak... Onlar da aday çıkartsalar önemli değil; hesabını dördüncü tura iki adaydan biri olarak kalmak üzerine yapmış olan Mesut Bey, hiç akla gelmeyen ittifaklarla istediği sonucu alacağını umuyor... Bu tür senaryoların konuşulduğu ortamlarda, ne zaman bu tür cümleler sarf etsem, etrafımdakiler inanmaz gözlerle bakıyor, "Atıyorsun" diye baş sallıyorlar... Evet atıyorum; atıyorum, çünkü yazar senaryosunu hiçbir yere emanet etmediği, kader arkadaşlarıyla bile ayrıntılarını paylaşmadığı için, belgeye veya ilk elden bilgiye sahip değilim... Ancak, Mesut Bey'in zihnini okuyabildiğimi sanıyorum... Sovyetler Birliği zamanında, ABD'de 'Kremlinolog' diye anılan uzmanlar vardı. Bunların en ünlülerinden biri olan ve geçen hafta hayata gözlerini yuman Polonya asıllı Adam B. Ulam'ı, Harvard'ta, yakası bağrı açık gömleği ve pantolonuyla renk uyumsuzluğu içindeki ceketiyle geçerken görürdüm. Prof. Ulam, Kremlin'deki yöneticilerin zihninden geçenleri çok iyi okuduğu için tahminleri genellikle tutardı; bu sebeple de el üstünde tutulurdu... El üstünde tutulma beklentim yok, ama bizim bazı siyasilerin zihninden geçenleri okumada mâhir olduğumu düşünüyorum. Zihin dünyasını bildiğimin farkına varır varmaz, beni uzağında tutma nâfile çabasına girdi sözgelimi Süleyman Bey... Mesut Bey'in de benzer bir tepki verdiğini herkes biliyor; ama olsun, zihninden geçenleri okumak için mesafe yakınlığı şart değil... Cumhurbaşkanlığına giden yolda her parti ve partiliyle ilgili işe yarayacak bir azığı var Mesut Bey'in... Sözgelimi, hiçbir milletvekilinden oy umamayacağı FP bile, eğer karşı tedbiri zamanında alamazsa, ANAP liderinin cumhurbaşkanlığı seferinin gönülsüz yolcusu olabilir. Şöyle düşünün: FP'nin pozisyonu belli; Demirel, 69. maddeye biraz daha fazla dokunabilseydi, hele bir de 312 ile ilgili vaadte bulunabilseydi, FP'lilerin oyunu alabilecekti. Ancak, bu iki konuda sınırları çok önceden belirlemiş ve her aşamada bunu belli etmekten çekinmeyen önemli bir güç odağını dinlememezlik edemedi Süleyman Bey; bu yüzden de FP desteğini bütünüyle alamadı ve yarıştan düştü... Mesut Yılmaz'ın ilk tercihi elbette yarışa hükümet adayı olarak girmek; son bir hafta boyunca bugün toplanan zirveden bunu çıkarmak için olağanüstü bir çaba gösterildi. Zirve onun istediği gibi bir sonuçla bitebilir pekâlâ. Ancak, iki partinin isteksizliğini FP'nin desteğini almaya yarayacak bir manevrayla telâfi etme planı yaptığına da eminim... İmkânsız mı dediniz? FP'ye dönüp, "312. maddenin kalkmasını istemiyor musunuz? Gelin beraberce kaldıralım; Meclis gündemine inmiş bir değişiklik teklifi zaten var, onu hem genel kurula indirelim" demesi çok mu zor dersiniz? Dedi mi yapar da... İtiraz eden çıkarsa, o odağa dönüp, "Ben bunu demokrasi kuralları içerisinde yapıyorum, senin işin değil bu" cevabını vererek 'demokrasi kahramanı' haline de getirebilir kendini... Ucuzlayarak tiraj artıran gazetelerle alesta bekleyen tv kanalları da işte böyle çıkışlar bekliyor zaten... 'Demokrasi kahramanı' Mesut Yılmaz'a oy vermekte FP bile tereddüt edemeyebilir... Parti kapatılmasını zorlaştırmak için hazırlanmış ve son anda geri çekilmiş 69. maddedeki değişikliği de, cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra bir daha zorlama sözü verebilir Mesut Bey... "312 peşin, 69 veresiye..." Nasıl alış-veriş ama? Biliyorum, üç gün üst üste yazdıklarımı okuyunca, bazılarınız beni uçuk buldunuz, bazılarınız da bütün bunları uydurduğum kanaatindesiniz... Ben en başta itiraf ettim zaten: Evet, bunlar benim hayal hanemin ürünü... Ancak, bir çok ayrıntının çok önceden Mesut Yılmaz tarafından düşünülüp senaryosu içine alındığına, henüz aklına gelmeyenlerin de onun tarafından düşünüleceğine eminim... Mesut Yılmaz, Türk siyasi tarihinin 'en iyi oyun kuran' kişisi çünkü... Demirel gibi bir ustanın cumhurbaşkanlığı yarışından elenmesini onun bu özelliğine borçlu değil miyiz? Mesut Yılmaz'ın "Avrupa Birliği'nin yolu Diyarbakır'dan geçiyor" sözünü, durduk yerde, boşuna söylenmiş bir zırva görmüyorsunuz herhalde... FP'nin doğulu milletvekilleri, arkası boş bile olsa, o sözün sahibinin Çankaya'ya yakışacağına inanacaklardır... Siz ister inanın, ister inanmayın bugünün gerçeği şu cümlede özetli: Epey önce yazdığı Çankaya senaryosunu uygulamaya koyan Mesut Yılmaz bugüne kadar epey mesafe aldı; onda oyun çok olduğu için durdurulması -imkânsız olmasa bile- epey zor... Bu yazdıklarımı ciddiye almayıp 'uçuk' bulanların onun durdurabileceklerini sanmıyorum. Bir karşı-senaryo âcilen gelişmezse, 'Cumhurbaşkanı Mesut Yılmaz'ı şimdiden tebrik edebilirsiniz...
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|