Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Balkan-Kafkas ekseninde seçimlerBu Pazar günü Türkiye'nin yakın bölgesini ilgilendiren üç önemli seçim gerçekleşti. Seçimlerin yapıldığı ülkelerin her biri kendi başına Türkiye'nin doğrudan ilgi/etki alanına giren ülkeler. Yunanistan'da yapılan genel seçimler kadar Bosna'da yapılan yerel seçimler Türkiye'yi ilgilendiriyor. Gürcistan'daki Devlet Başkanlığı seçiminin Çeçenistan ve Rusya ilişkileri bağlamında ele alındığında hiç de sıradan bir seçim olmadığı anlaşılır. Türkiye AB'ye havale...
Son anda bir sürpriz olmazsa Yunanistan'da yapılan genel seçimleri Simitis'in başkanı olduğu PASOK kazanmış görünüyor. Son dönemde Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan gelişmelerle izlenen politikanın artık Yunan devlet politikası haline gelmekte olduğu gözönüne alınırsa iktidar değişse bile ilişkileri fazlaca etkilemeyeceği söylenebilir. Yani, Yunanistan Türkiye ile olan ilişkilerini Avrupa Birliği'ne havale eden bir politikayı uzun vadede sürdürecek gibi görünüyor. Bir yanda Türkiye'ye bireysel ilişkilerde ve ayrıntı düzeyinde yakınlaşma sinyalleri gönderirken diğer tarafta temel sorunlarda Türkiye'yi Avrupa Birliği ile baş başa bırakmayı yeğleyecek. Bu anlamda, Yunanistan'ın hem her sorunu çözmekten yana hem de hiçbir şeyi baş başa çözmeye yanaşmayan politikasını iyi okumak gerekiyor. Türkiye bir yanda nostaljik komşuluk ilişkileri düzeyinde Yunan diplomasisi ile muhatap olabilirken diğer yanda Kıbrıs'tan, Ege sorununa kadar Türkiye'nin temel stratejik tercihlerine ilişkin Yunanistan'la çatıştığı konularda muhatabı Avrupa olacaktır. Avrupa Birliği mi yoksa Ege ve Kıbrıs'ta çıkarları mı ikilemi arasında kalan Türk hariciyesi bu incelikli stratejiyi iyi okumak zorundadır. AGİT'in Bosna sevinci
Türk medyası ve kamuoyunun Yunan seçimlerine gösterdiği ilgi arasında hiç konuşulmayan Bosna seçimleri Türkiye'nin tercihleri açısından hiç de küçümsenecek önemde değildi. Tek tek kaybettiğimiz Balkanlar'daki etkinlik alanımız içinde Bosna'daki seçimlerin Türkiye açısından hem stratejik hem de kültürel yakınlığı anlamında özel ilgiyle takip edilmesi gerekmektedir. Seçimleri organize eden AGİK'in Bosna'da savaştan sorumlu tuttuğu partilerden çok kendi politikalarına daha kolay adapte olacağını düşündüğü partilerin işbaşına gelmesi yönündeki temennisi/gayreti en çok Boşnak kesimde etkisini gösterdi. Daha önce de yazdığımız gibi favori gösterilen Zlatko Lagumdzije'nin liderliğini yaptığı Sosyal Demokrat Parti önemli merkezlerin çoğunda seçimleri kazandı. Daha önce sadece Tuzla'da güçlü olan Sosyal Demokratlar Saraybosna, Bihaç, Gorazde gibi merkezlerde seçimleri kazandı. Bosna'da savaştan bu yana iktidarda olan Demokratik Eylem Partisi ise tüm yıpranmışlıklarıyla birlikte yaptıkları yanlışların bedelini ağır ödedi. Karizmatik bir kişiliği olan Lagumdzije'nin, ideolojik çizgisi gözönüne alındığında köktendinci diye bizdeki bazı çevrelerin küçümsediği İzzetbegoviç'i çok aratacağa benzer. Boşnaklar tarafından ateist olarak bilinen Sosyal Demokrat liderin laik Türkiye ile ilişkileri çok sorunlu olabilir. Türkiye sonuçta Boşnaklar'la stratejik ilişkisini canlı kılacak bir ilgiyi devam ettirmek zorunda. Türkiye'nin öncülüğünde kurulan Balkan Konferansı'nın ismine bile sahip çıkamayarak, Osmanlı'nın ve bizim tarihimizin damgasını vurduğu Balkan isminin Yunanistan'ın marifetiyle Güneydoğu Avrupa olarak değiştirildiği bir siyasetsizlik ve iradesizlik ortamında elde kalan son kalelere sahip çıkmak zorundayız. İşin ilginç yanı Hırvat ve Sırp kesimlerde Boşnaklar'ın aksine olarak milliyetçi partilerin iktidarını koruyor olmasıdır. Son NATO operasyonu Sırplar'da ters tepki yapmış olmalı. Şevardnadze'yi kurtardık
Çeçenistan dramıyla birlikte iyice gerilen Kafkasya'da bir başka kritik seçim Gürcistan'da yapıldı. Gerçi eski kurt politikacı Şevardnadze'nin hemen hemen ciddi rakibi yoktu ama Türkiye açısından Gürcistan hayli önemli. İçerideki başarısından çok uluslararası daha doğrusu Batı'nın kendisine verdiği destekle seçimleri kazanan eski Sovyet politikacısı göreceli bir istikrar unsuru olarak duruyor. Hele hele Rusya'nın eski Sovyet Cumhuriyetleri'ne bilhassa Kafkaslar'a yönelik olarak tekrar nüfûz kurma siyasetini benimsediği gözönüne alındığında bu ülkedeki gelişmeler bizi daha da ilgilendiriyor. Rus tehdidi karşısında Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye'nin yaptığı anlaşmaların anlamı Rus hegemonya tehdidinin reel bir tehlikeye dönüştüğünün işaretidir. Her üç seçime gösterdiğimiz ilgiye bakarak Türkiye'nin nerede durduğuna karar verebilirsiniz.
aemre@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|