"Kişisel meseleler" ve bazı sorular...

Devlet Bakanı İrtemçelik, Anayasa değişikliği oylamaları sırasında Başbakan Ecevit'in, Anayasa'yı ihlal eden ve milletvekili iradesine ipotek koymayı amaçlayan davranışlarını içine sindiremediği söyleyerek istifa etti.

Partisiniin genel başkanı ise bunun olağan bir şey olduğunıu söyledi.

Sizce bu, bir "kişisel mesele" mi?

Yine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Akbulut, cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turundan önce düzenlediği bir basın toplantısında, adaylıktan ayrıldığını açıklarken, Meclis'in ve milletvekillerinin hür iradeleri üzerinde bir baskı oluşturulduğunu, partisi içinde de böyle bir durumun söz konusu olduğunu ifade etti. Sonra da yürüyerek yoluna devam etti...

Şimdi bu, bir " kişisel mesele" mi?

Kabine üyesi, Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu cumhurbaşkanlığına adaylığını koymak üzere Meclis'e girerken kendi partisinin milletvekilleri tarafından "törelere aykırı" davrandığı gerekçesiyle fiilen engellendi, itildi kakıldı.

Peki bu olay, Devlet Bakanı Somuncuoğlu'nun " kişisel mesele"si mi?

Devam edelim...

Yaklaşan Fazilet Partisi kongresine, 'Yenilikçiler'in genel başkan adayı olarak katılmayı amaçlayan Abdullah Gül'e," Gelenek"çi kanadın sözcüsü Asiltürk ne dedi?

"Aday olma, teşkilat kongreye tek adayla gidilmesini istiyor. Aksi davranış partinin bölünmesine kadar gidebilen sonuçlar doğurur."

Bu durum, Abdullah Gül'ün " kişisel mesele"si midir?

Meclis İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sema Pişkinsüt, yaptığı açıklamada Türkiye'deki insan hakları ihlallerinin asıl sorumlularının mülki idare amirleri ile cumhuriyet savcıları olduğunu söyledi.

Bu gerçeklilik, acaba Sema hanımım bir "kişisel mesele"si olabilir mi?

Türkiye'de bu türden olay çook... İşte bir tane daha...

Kuzey Kıbrıs'ta, cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turundan önce adaylıktan çekilen Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Derviş Eroğlu, gazetecilerle yaptığı bir sohbette, seçimden çekilmesi için çeşitli tehditler aldığını ifade etti.

Eroğlu, peşinde MİT ajanlarının dolaştığını, başbakanlık konutuna gelenlerin gizlice fotoğraflarının çekildiğini, telefonlarının dinlendiğini, ailesinin telefonla tehdit edildiğini de ileri sürdü.

Ya buradaki mesele, Eroğlu'nun "kişisel mesele"si midir?

Demokrasi ve Barış Partisi Genel Başkanı Yılmaz Çamlıbel'in başkanlığındaki bir heyet, geçenlerde Kuzey Irak'ta, Barzani yönetimini resmen ziyaret etti.

Devletin yetkili birimlerine haber verilerek ve izin alınarak yapılan bu ziyaretten sonra heyet, Türkiye'ye girişlerinde gözaltına alındı.

O bolgedeki sınır kapılarında hâlâ görev başında olan JİTEM'cilerin yaptığı sanılan bu uygulamanın hangi amaca yönelik olduğu açık.

"Kuzey Irak'ın anahtarı bizim elimizde, unutmayın ha!" diyebilmek için sık sık başvurulan bir uygulama.

Bu aptalca uygulama şimdi Yılmaz Çamlıbel'in " kişisel mesele" si mi?

Gelelim şimdi bir başka konuya:

Mesut Yılmaz'ın bir süre önce Hasan Cemal ve Zafer Mutlu isimli iki gazeteciye basında görev yapan MİT'çi gazetecilerin listesini gösterdiği bir süredir konuşuluyor, yazılıyor.

Bunu kimsenin de tekzip ettiği yok. Hatta herkes doğru olduğundan emin...

Merak ediyorum, söz konusu liste ve MİT'çi gazeteciler ya da gazeteci MİT'çiler konusu bu iki gazetecinin "kişisel mesele"si midir?

Bunları alt alt alta yazıp bu soruyu sorunca, insan şöyle düşünebiliyor:

Demek ki bu ilkedeki bütün önemli sorunlar, "kişisel meseleler"den ibaretmiş.

Cumhurbaşkanlığına seçilen hukukçu Sayın Ahmet Necdet Sezer'e, "'kişisel meseleler' dünyasına hoş geldin" diyorum.