YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

Sürprizden hoşlanır mısınız?

Yıllardan beri bu köşede sizinle karşılaşıyoruz. Kimi zaman aceleniz oluyor, dar vakitte sadece kısa yazılara gözatıp geçiyorsunuz. Kimi zaman detaylıca okuyorsunuz. Hiç okumayanlara bir sözümüz yok.

Bugüne kadar, istisnai durumlar dışında günlerimiz hep aynıydı. Pazartesi'den Cuma'ya. Artık, günlerimiz değişti. (Biliyorsunuz zaten, devir değişti, Çelik de değişti...) Bundan sonra Pazar ve Pazartesi dışındaki günlerde birlikte olacağız.

Bir başka ifadeyle, Salı'dan Cumartesi'ye kadar.

Daha başka ifadeyle: Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri. İşte fakirin sürprizi de budur, kabul ederseniz.

DOSTLUK HAVASI OLUŞTURMAK İÇİN, UFAK BİR GÜLÜMSEME YETER.

Haftanın günleri

Haftanın günlerini sayınca, bir şey farkettim. (İşin garibi, bugüne kadar bunu nasıl görmediğime de şaştım.) Bakın şöyle izah edeyim:

Pazar gününün Pazartesi ile ilişkisi var.

Çarşamba'nın Perşembe ile...

Cuma'nın da tabii ki Cumartesi ile...

Geriye bir tek Salı kaldı. Şeklen hiçbiriyle alakası yok. Öyle gariban gariban duruyor arada.

Salı'yı bu sıkıntıdan kurtarmak lazım fikrimce. Ya haftanın günlerini sekize çıkartarak Salı'ya bir eş bulalım; ya da haftayı altı güne indirelim.

Eğer bir hafta altı günden ibaret olursa, bir ay da beş haftadan oluşur ki, haftalık ücret alanlar bu işe ziyadesiyle memnun olur. Kaportacı çırakları, matbaa kalfaları ve de bütün haftalıkçılar...

"Hükümdarın iyisi, 'âlim'in kapısına gidendir.
Âlim'in kötüsü, hükümdar kapısına giden..." demiş Mevlana.
Siz kimsiniz, nereye gidiyorsunuz?..

Su akar, siz bakarsınız...

Aksiyon'a bak diyoruz, bizim Karga aksi yöne bakıyor.

Halbuki Aksiyon'da önemli dosyalar var.

Adnan Öksüz ve Sezai Kalaycı, Cevdet Gengörü'nün katkılarıyla bir habere imza atmışlar ki görmeden geçilecek gibi değil.

1965 yılında, Amerikalı bir mühendis, dönemin başbakanına bir proje sunuyor. Konu enerji. Yer, Boğazlar.

D. Radoviç isimli mühendis, İstanbul ve Çanakkale Boğazları'ndan elektrik üretilebileceğini ve bu yöndeki çalışmasının hazır olduğunu, 'evet' denildiğinde düğmeye basacağını belirtiyor.

Gerekli krokiler ve çeşitli değerlendirmelere de işaret eden Radoviç, sistemin uluslararası bir ulaşım yolu olan Boğazlar'daki trafiği etkilemeyeceği görüşünde.

Kibarca şöyle diyor Amerikalı mühendis:

"Boğazların suyu akıyor, siz de öööle bakıyorsunuz...

Saksıyı çalıştırıp şuraya türbin koysanız da çok ucuz maliyetle elektrik elde etseniz, fena mı olur yani?.. Ondan sonra elektrik sıkıntımız var deyip milleti karanlıkta bırakırsınız. Valla çok ayıp sayın başbakan, bi de mühendis olacaksınız!.."

Zamanın sayın başbakanı, bu lakırdıları ciddiye almamış.

Kimdi dersiniz o devrin başbakanı?

35 yıl öncesini hatırlamayanlar için, ufak bir ipucu verelim.

Ona şimdi bazıları 'Baba' diyor, bazıları da 'Ombudsman Baba' demeye hazırlanıyor.

Hal böyle olunca

Yani Amerikalı mühendisin ciddi teklifi karşısında başını öteye çevirip aksi yöne bakan devrin başbakanının, bizim Karga'dan ne farkı kalıyor? (Buradan hareketle, demek ki bizim Karga da başbakan olabilir pekâlâ.) .

 


Faks: +90 (212) 613 14 92 - 93
28 EKİM 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...