Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Yanılıyorsunuz Ertuğ bey...Akşam gazetesi yazarı (Hoş, o "profesyonel" anlamda "gazeteci" olmadığını söylese de, bir gazetede sütun işgal ettiğine göre, ister istemez gazeteci ve yazarları bağlaması gereken kimi sorumlulukları havi...) Ertuğ Yaşar'dan bir açıklama daha geldi. Okuyalım: Sayın Yavuz; Bankacı gazetecilerle ilgili yazınız okudum. Yazınızda benim açıklamamdan da söz ettiğiniz için teşekkür ederim. Bununla birlikte, bir üzüntümü de iletmek isterim. Hâlâ bana inanmamış olmalısınız ki, AKŞAM gazetesinde yayımlanan yazımın altında bulunan çok önemli notu, benim dikkatinizi çekmeme karşın, yazınıza almamışsınız. Bu not şuydu: Bu satırların yazarının profesyonel olarak hiç bir finans kuruluşu ile ilgisi yoktur. Bizim profesyonel işimiz, ambalaj malzemeleri üreten bir sanayi kuruluşunda yönetici olarak çalışmaktır. Bu notu yazınızda kullansaydınız benim durumum çok açık ortaya çıkacaktı. Bunu yapmamanızı ne yazık ki kötü niyetinize yordum. Umarım yanılmışımdır. Ertuğ Yaşar. Evet, yanılmışsınız. Bu vesileyle de olsa, görüyorsunuz ki çatır çatır yayımlandı o "çok önem" atfettiğiniz notunuz. Sorun, "birey" olarak Ertuğ Yaşar'ın hangi finans kuruluşu ile irtibatlı olduğu değil. Haddizatında bu sorun bile değil. Sorun, faiz, indi-çıktı yazılarıyla borsanın kalp atışlarını dinleyen 'teknisyen yazarlar'ın sanki Egebank olayı Türkiye'de yaşanmamış gibi davranmaları... Köşe yazarı Ertuğ Yaşar olarak Egebank'tan payınıza düşen "yorumlama/değerlendirme" hakkını kullanıp kullanmadığınızı, kullandıysanız bunu nasıl kullandığınızı bilmiyorum; sürekli izleyicilerinizden değilim, ola ki bu konuda da kamuoyunu bilgilendirirsiniz. Ama, mesajlarınızı "Outlook Express"ten kurtarıp sütunlarınıza taşımak kaydıyla. Dileriz, "profesyonel olmayan" bir gazeteci, "telif"le iş görse de son tahlilde "gazeteci" sınıfına giren bir "mensup" olarak, şahsınıza yönelik iddialara gösterdiğiniz hassasiyeti, biz profesyonellerin (!) tasa ettiği konulardan esirgemezsiniz. Egebank'ın sizin için ne anlam ifade ettiğini; Süleyman Nazif'lerin, Arif Oruç'ların, binbir yoksulluk içinde ölüp giden isimsiz kahramanların serüvenleriyle, gazeteciliği pahalı arabalara binmek, koruma ordusuyla sokağa adım atmamak, banka ve holdinglere "yönetim kurulu üyesi" yazılmak, devlet katlarında "ihale" kovalamak, başbakana ana avrat dümdüz gitmek, "darbe cuntaları"yla iş tutmak şeklinde anlayan nevzuhur kalem sahiplerinin o "içi seni, dışı beni yakar" serüvenleri arasındaki grado farkını nasıl değerlendirdiğinizi bilmiyoruz. Ama bilmek istiyoruz. Madem "Ben ne olacağım?" diye ortaya çıkıp, bir bakıma kendi ayağınızla geldiniz ve durumunuza açıklık kazandırttınız, bizim de Ertuğ Yaşar'dan mesleğe ilişkin kimi "hassasiyetleri" gözetmesini beklemek hakkımız.
meyavuz@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|