Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Tiryakiler, dikkat!Köşe yazarlığının raconu herkesin kalem oynattığı konuları ihmal etmemektir. Bu düstura yıllardır ben de uyarım. Yugoslavya'daki olay konusunda iki çift lâf etmemem herhalde dikkatinizi çekmiştir. Sebebi basit: Bu bir uzmanlık işi ve ben bilmediğim konularda kalem oynatmak yerine konuyu uzmanlarından öğrenmeyi tercih ederim. Çizmeden yukarı çıkmak benim neyime? Sırplar'ın Parlamento binası önünde toplaştığı günü ve geceyi televizyon ekranı karşısında geçirdim. Ertesi gün de Balkan uzmanı yazarların konuyu nasıl işlediklerini yakın tâkibime aldım. Keşke almasaymışım. Bakalım pişmanlık duygumu benimle paylaşacak mısınız? Bir refikimizin dış politika yazarının sıcağı sıcağına yazdığı yorum (7 Ekim 2000) bana umut verdi. Daha ilk paragrafta şu övünme cümlesiyle konuya girmişti yazar: "Bu köşenin tiryakileri Belgrad'da 24 Eylül'de yapılan seçimlerin de seçimlerden hemen sonrasının da pek çok kargaşa ihtimaline gebe olduğunu değişik vesilelerle dile getirdiğimizi hatırlayacaklardır." "Keşke" diye düşündüm, "Okurlarını olup bitenlere önceden hazırlayan yazarın sütununu ihmal etmeseymişim…" Ardından, gazetenin İnternet arşivinden yazarın Yugoslavya'yı konu alan diğer yazılarını okumaya başladım. Okudukça hayretim arttı. En iyisi, ülkemizin öndegelen üniversitelerinden birinde uluslararası ilişkiler alanında ders veren bir eğitimci de olan yazarımızın yazdıklarından seçmeler yapmak… Halkın hareketlendiği gün (6 Ekim) gazetedeki köşesinde şunları yazmış: "Batı dünyasının istediği Yugoslavya Devlet Başkanı Miloşeviç'i bir şekilde devre devre bırakmak. Bizdeki okuduğunu anlamaktan aciz bazı gazetecilerin yazdığına göre ise bu iş neredeyse tamamlanmış gibi. Miloşeviç yenilgiyi neredeyse kabul etmiş ve kaçacak ülke arıyormuş. Oysa bizim gazetelerde çıkan bu haberleri doğrulayacak gelişmeler yok. (..) Bütün bu mücadeleden Miloşeviç'in galip çıkması ihtimali hiç de az görünmüyor. "Tam tersine Miloşeviç her şeye hakim. İç savaş şartları için eğitimden geçirilmiş olan kendisine bağlı özel polis birliklerinin sayısı bazı tahminlere göre seksen bin civarında, yani ordu kadar. Ayrıca ordu da son yıllarda yaptığı tasfiye hareketinden sonra tamamen kendisine bağlı hale geldi. Özellikle ordunun üst kademesinden bazılarının kendisi gibi savaş suçlusu olarak aranmakta olması, ordu ile Miloşeviç arasındaki bağlılığın kuvvetlenmesine sebep oldu. Kısacası Miloşeviç, sokak gösterileri yoluyla yıkılmayacak kadar güçlü görünüyor. Buna karşılık muhalefetin sokak gösterilerinden bıkması ve gösterilere katılanların sayısının giderek azalması ihtimali var." Belgrad'taki darbeden sonra, 'tiryakileri' karşısında, "Bu gelişmeyi haber vermiştim" diye övünen uzman, bir hafta kadar önce (2 Ekim), ABD'ye de akıl vermiş meğer. Okuyalım: "ABD yönetimi Sırbistan yönetimini sıkıştıracak tarzda adımlar atmakla birlikte, Amerikan siyasetinde de pek çok çelişkiler tespit etmek mümkün. Mesela Miloşeviç'in seçimler yoluyla iktidarı bırakabileceğine inanmak bana biraz garip geliyor. Sırbistan'da son on yıl içerisinde kamuoyunun ve entelektüel zümrenin geçirdiği transformasyonu iyice anlamaya çalışmak gerekiyor. Sırp kamuoyu kendi içine kapalı, mini süper güç olma iddialarıyla yaşamayı tercih ettiği sürece bu tür sorunlar yaratmaya ve şimdikine benzer ortamlar içinde yaşamaya mahkumdur. Dolayısıyla belki de yapılacak en iyi iş, Sırbistan'ı etrafına zarar veremez hale getirip, sonra da kendi haline bırakmak olmalıdır." Herhalde uzmanımızın daha önceki yazılarını da merak etmeye başladınız. O halde okuyun: "Öncelikle şu hususun altını çizmekte yarar var: Miloşeviç'in seçimleri kaybederek yerini kuzu kuzu bırakıp gitmesi sürpriz olur. Ayrıca etrafında oluşan dar klik ve o dar kliğin etrafında oluşan geniş halkalar da buna müsaade etmez. (..) Miloşeviç'in kendisi ve ordudan pek çok general savaş suçlusu olarak aranırken, iktidarı başkasına devretmesi, kendisinin sadece siyasi değil, aynı zamanda fiziki sonunu da getirir. Dolayısıyla kuzu kuzu iktidarı bırakma senaryosu üzerinde durmaya bile değmez." (29 Eylül) Neymiş? Miloseviç'in iktidarı kuzu kuzu bırakacağı senaryosu üzerinde durmaya bile değmezmiş! Neden böyle düşündüğünü bir gün önce (28 Eylül) açıklamış uzmanımız: "1996-1997 döneminde de Belgrad Üniversitesi öğrencilerinin başını çektiği ve bir süre sonra sayıları yüzbine ulaşan kalabalıkları caddelere indiren gösterilerden sonuç alınamamıştı. Bu defa da alınamayabilir. Bunun en önemli sebebi Sırbistan devlet yapısının ve orduyla birlikte güvenlik güçlerinin tam manasıyla Miloşeviç'in yanında yer alması. Halihazırdaki Genelkurmay Başkanı Neboysa Pavkoviç, seçimlere gidilen haftalarda bağımsızlık ve istikrar kavramlarıyla Miloşeviç ve yönetimini özdeşleştiren açıklamalar yaptı. Aynı şekilde iç savaş ve etnik temizlik kampanyaları için özel olarak yetiştirilmiş olan ve Sırbistan ordusu büyüklüğüne ulaşmış bulunan özel polis birlikleri de Miloşeviç'in yanında." Yazarlığın raconu herkesin kalem oynattığı konuları ihmal etmemek ama, Yugoslavya'daki gelişmeleri yorumlamak için yazılarına başvurduğum uzmanın 'tespitleri' bunlar olduğuna göre, benim çizmeden yukarı çıkmamamı herhalde mâzur görmüşsünüzdür. Aman, aman…
tkivanc@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|