Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Kafkaslar'daki İsrailYazının başlığına bakarak İsrail'in Kafkaslar'da artmakta olan ekonomik ve siyasi ağırlığından bahsedeceğim anlaşılmasın. Ya da İsrail'in Orta Asya'da reel ağırlığının Türkiye'den çok daha fazla olduğundan, özellikle pekçok televizyon kanalının artık İsrail bağlantılı Yahudiler tarafından işletildiğinden de bahsetmek niyetinde değilim. Globalleşmenin Amerikan politikalarının yaygınlaştırılması aldatmacasından ibaret olduğunu söylemenin cesaret istediği bugünlerde, gözümüzün önünde yaşanan ve doğrudan bizi, bölgeyi ilgilendiren gelişmeler romantik duruşa imkan vermeyecek sertlikte. Amerika'da oylanan Ermeni Soykırım Tasarısı ile Filistin'de soykırıma dönüşen çatışmalar aslında globalleşmenin başka yüzünü hiç de romantik olmayan yüzünü gösteriyor. Filistin'i savunamazsanız... Filistin'de yaşananlar barış sürecinin bir simulasyondan (yanılsama) ibaret olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Ortadoğu coğrafyasına kültürel, siyasi hatta tüm iddialarına rağmen tarihi olarak yabancı olan İsrail'in bölgeye eklemlenmesinin, varlığını meşrulaştırmasının o kadar kolay olmayacağı anlaşılıyor. Bölgedeki ulus devletler barış yapsalar da İsrail temel ideolojik saplantılarından ve hedeflerinden vazgeçmediği sürece bölgede meşruiyet kazanması kolay olmayacak. Zira barış yapan ulus-devletlerin pekçoğunun bölge halkının bu konudaki duygu ve tepkilerini ne kadar temsil ettiği kuşkuludur. Halkıyla sorunlu Arap rejimlerinin barış sürecine dahil olmalarının İsrail'i ne kadar meşrulaştırdığı tartışılsa da, bu rejimlerin meşruiyetinin daha da sorunlu hale getirdiği çok açıktır. İsrail'le stratejik işbirliğine itilen Türkiye'nin durumu çok daha problematik görünüm sergiliyor. Barış süreciyle Ortadoğu'da her şeyin bir anda normalleştiğini düşünen Türkiye'nin tarihsiz perspektifi bir anda tüm geçerliliğini yitirdi. Gerçekte ne Barak'ın gönderdiği mektuplar ne de iki tarafa soğukkanlılık telkinleri derin çelişkiyi örtmeye yetmiyor. Atılan savaş çığlıkları işgalci ile mazlumu aynı kefeye koyan sistemin çelişkisini bir kez daha ele veriyor. Bölge ülkelerinin teker teker, tek taraflı olarak barış sürecine teslim olmaları bile Türkiye'nin İsrail'le stratejik işbirliğine girmesi için geçerli şartları sağlamıyor. İsrail'in meşruluk sorunu bir yana Amerika'nın izlediği Ortadoğu'da, stratejik enerji havzalarında kriz tırmandırma politikası, bunun için kullanıldığı figüran ülkeler/unsurlar bölgenin Amerikan müdahalesine açık hale gelmesine hizmet ediyor. Global romantizme rağmen Amerika'nın son on yıl içinde Körfez'den Balkanlar'a, Filistin'den, Kafkaslar'a kadar izlediği politikalara göz attığımızda bizi de içine çeken kuşatmayı görmemek mümkün değil. Balkanlar'ı ele alalım: Yugoslavya'da olup bitenlere bakarak Kosova krizinin Amerika tarafından bölgeye yerleşmek için nasıl kullanıldığını inkar etmek mümkün mü? Boşnaklar'a, Arnavutlar'a, hatta Hırvatlar'a yönelik cinayetlerin (soykırımdan) baş sorumlusu ilan edilen Miloseviç biraz canı sıkkın da olsa kahvesini yudumlamakla meşgul. Sonuçta Amerikan askeri varlığı yeni tanımıyla Güneydoğu Avrupa'ya yerleşmiş, bölge dizayn edilmiştir. Ermeniler'i engelleyemezsiniz Sovyet sonrası Kafkasya'da oluşan güç dengesi içinde en dikkat çekici unsur Ermenistan'dır. Ermenistan'ın gücünü sadece Amerika'daki Ermeni lobilerine bağlamak saflık olur. Ermenistan politikaları ile İsrail'in yayılma politikaları ve buna ABD'nin takındığı sıcak ilgi arasında ne kadar benzerlikler var. Amerika'nın Kafkas petrollerinin ve dünyanın en önemli enerji hattının geçtiği bu bölgeyi bölge ülkelerinin kaprisine bırakması düşünülemez. Ermenistan tam bu noktada yeni bir İsrail olmaya adaydır. Ne var ki bu sefer durum, Türkiye'nin İsrail karşısında takındığı tarihsiz strateji kadar vurdumduymazlık kaldırabilecek durumda değil. Türkiye bu stratejinin birinci dereceden muhatabı belki de en çok canı yanacak ülkelerden biridir. Ermeni tasarısını bu bağlamda değerlendirmeden sağlıklı sonuçlar çıkarmak mümkün değildir. Azerbaycan'ın yüzde yirmisi hâlâ işgal altında iken soykırım tasarısının oylanması lobicilikle geçiştirilecek kadar basit değildir. Türkiye Ermenistan kötü, İsrail iyi politikası yürüterek kendi çıkarlarını koruyamaz. Amerika Türkiye'ye boru hattı konusunda destek verirken karşısına Ermeni taşını da denkleme yavaş yavaş yerleştirmekte olduğunu farketmek zorundayız. Gürcistan'dan Azerbaycan'a yarın Türkiye'ye kadar yayılan bir Ermeni stratejisi ile karşı karşıyayız. Filistinliler'den yana tavır alamayan Türkiye yarın Ermeni toprak talebi karşısında yalnız kalmaya mahkum olabilir. Gelişmeler, farkında olanlar için global romantizmin sonuna işaret ediyor.
aemre@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|