Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Çağdaş Konya âyini
Dün Konya'da idim: Şeb-i Arus ve Kombassan Vakfı'nın ödül töreni dolayısıyla!.. Aynı şekilde başkanlığını Hüseyin Üzülmez'in yaptığı Konya Ticaret Odası'nın da bir plaket töreni vardı. Her üç törene de iştirak ettim. Sanayiciler, büyük tüccarlar, ekonomiden ne kadar şikâyet edilirse edilsin, hâlâ be hâlâ devam edip duran bir yatırım heyecanı!.. Banka sistemine bağımlı olmayan ve dolayısıyla özkaynak kullanımına bilinçli olarak sarılan ve bunda ısrar eden bir irade olarak karşımıza çıkıyor Konya.
Konya'nın sorumluluğu
Bu bakımdan ekonomide, sanayide ve ticarette, diğer Türkiye illerinin aksine Konya gerilemiyor ilerliyor. Mevcut kapasiteleri ile bu tarihî şehir, öyle bir duruşa hâiz ki bunu behemehal okumak gerekiyor. Bir Antep, Maraş, Kayseri; bir Denizli, Eskişehir, Balıkesir; mevcut ekonomi politikaları dolayısıyla her geçen gün geriye giderken Konya buna direniyor. Üç büyük şehirin dışında belki bir Bursa, belki bir Adana ve bir de Konya var ayakta. Bursa ve İzmit ki, yarı yarıya İstanbul demektir. Adana'nın ise bir izahını yapamayacağım. Fakat Konya bambaşka bir hüviyet içinde. Bambaşka bir şehir ve bir istikbal iradesi olarak tezahür ediyor önümüzde. Burada gördüğümüz enerji nedir? Bu hamle üstüne hamle üreten bilinç ve irade kaynağını nerede bulmaktadır? Bu şehir niçin insana bu derece hâkim oluyor? Oraya vardığınızda sizi sarıp sarmalayan Selçuklu'dan kalma bir tarih bilinci midir; bu dost yüzlerden ışıldayıp duran bir sevgi ve anlaşılmak ihtiyacı mıdır; yoksa bu şehre has bir erkân ile sofralara gelip giden yemekler, müzik, yüksek bir din şevki ve içtimâî dayanışma örnekleri midir? Bunu tayin etmek o kadar güç!.. Fakat işte gözle görüyor ve farkediyorsunuz: Konya bambaşka çağdaş bir temessül halinde.
Bozkırın terkip gücü
Ben burada, bu satırları kaydettiğim temiz ve ulvî Meram gecesinde, içime doğan bir irfan ile iddia ediyorum ki, bu ülkenin geleceğinde Konya'nın bambaşka bir yeri bulunacak. Bu üretme heyecanı, yatırım şevki, çarşı ve pazarlardan taşıp duran hareketlilik ve Türkiye adına derinden derine hissedilen, içtimaî ve siyasî nitelikleri de ağır basan yüksek sorumluluk bilinci, beni ister istemez bu tür düşüncelere sevkediyor. Yukarıdaki törenlerden ayrılırken, farkına varmadan, bende hasıl olan Konya intibaları işte bunlar oldu. Evet Konya ve Konyalılar, tek partili veya çok partili dönemlerde maruz bırakıldıkları büyük ihmalin kuşkusuz farkındalar. Farkındalar ama, bunu asla sonu nâfile arabesk ağıtlara dönüştürmek niyetinde de değiller. Selçuklu'yu, acımasız Moğol istilâlarını, inişli çıkışlı saray entrikalarının doğurduğu sonuç gelmez bir kargaşayı bilinç altında hâlâ daha muhafaza eden bu tarihî kent, kendi yağıyla kavrulmanın sırrını yakalamış bir kerre!.. Bu bakımdan şikâyete ve şekvâya sığınmıyor Konyalı. İstanbul'dan veya Ankara'dan gelecek bir muâvenete de bel bağlamıyor fazlasıyla. İç Anadolu bozkırının kışları o kadar soğuk, yazları da o kadar sıcak seyreden havzasında; kendi derdiyle hemhâl olmanın ve kendi göbeğini kendisi kesmenin tarihsel bilinç altıyla Konya; kimselere yakarmadan, çaresizlik serenatları da sıralamadan durmaksızın kendini yeniden üretiyor, yeniden varediyor. Yani Konya tarih adına, din adına, çağdaş şehircilik ve sanayileşme adına büsbütün özgün bir deneme gerçekleştiriyor. Yüksek bir din yaşayışı ile çağdaşlaşma tecrübesini bu kadar iç içe kılabilen ve bunu anlamlı bir terkip seviyesine yükselten bu belde, gecenin bu saatinde, benim gözümde büyüyor da büyüyor.
Çekiç sesleri-Mevlevî ayinleri
Ve kendi kendimi ben de, aynen Evliya Çelebi'nin Bursa için yaptığı gibi, bu şehiri bütün teferrüatlarından arındırarak hurûfu asliyesi ile tesbite gayret ediyorum. Bir Konya gecesinde, bütün saatlerin durduğu o anda mevlevî âyinleri icrâ ediliyor. O yüksek sanayi hamlesi, o bitip tükenmez üretme heyecanı, uzayıp giden Konya bozkırlara, gökte yıldız ve yerde Türkiye'nin tahım ambarları!.. Hepsi ama hepsi; icrâ edilen Mevlevî âyininin âhengine kendini teslim etmiş, dönüyor da dönüyor. Üretmek Konya'nın zikri ve ibadeti olmuş sizin anlayacağınız. Tarihte Mevlâna'yı sarhoş eden çekiç sesleri, bugünün Konya'sını kabına sığmayan bir aşka dönüşmüş, şartlarını zorluyor da zorluyor. Yarın ileriki bir günde, Mevlânâ'nın doğduğu Belh'den tutun da, tarihte Balkanlar'a iskân edilen Konyalılar'a kadar, hepsi bu şehre yüzünü döndürürse kimse şaşırmasın!..
nturinay@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|