Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Ankara'da kimler neyle uğraşıyor?Ankara Türkiye'nin merkezi. Türkiye Ankara'dan yönetiliyor. Kağıt üzerinde böyle de gerçekten Ankara Türkiye'yi yönetebiliyor mu? Ankara'da Türkiye'yi yönetmek, Türkiye'nin sorunlarını çözmek amacıyla örgütlenmiş kurumlar ve bu kurumlarda görev almış, bürokratlar, politikacılar neyle uğraşıyor? Türkiye'yi yönetmekten ne anlıyorlar? İşin daha da ilginci, Türkiye yönetilebiliyor mu? Yani sorunları çözülebiliyor mu? Bu sorulara en iyi cevapları, dünkü bazı gazetelerde, bu hükümeti işbaşına geldiği günden beri kayıtsız şartsız desteklemiş bazı köşe yazarları veriyor. Türkiye'nin çözüm bekleyen sorunlarını alt alta yazmışlar. Ya hiçbiri çözülmemiş, öylece bekliyor. Ya da çözülmüş gibi yapılarak yüze göze bulaştırılmış... Şimdi hafiften muhalefet yapar gibi görünmeye çalışıyorlar. Ama bir yandan da hâlâ bu hükümetin alternatifi olmadığını söylüyorlar. Neyse, onlar adına ben utanacak değilim. Benim değinmek istediğim Ankara... Ankara'da devlet nasıl yönetiliyor dersiniz? Örneğin, Fazilet Partisi'nin kapatılma davasını ele alalım isterseniz. Öyle hukuki yanını falan değil. Çünkü Ankara'da, devlet yönetimi adı altında yapılanların, hukukla falan bir ilgisi bulunmadığına epeydir inanıyorum. Şimdi bazı soruları peş peşe sormak istiyorum. Fazilet Partisi'nin kapatılması davası niçin şimdiye kadar bekletilmiş olabilir? Acaba bazı odaklar, Anayasa Mahkemesi'nde kapatma doğrultusunda çoğunluğun sağlanması konusunda bir ikna çalışması yapmış olabilir mi? (Tabii burada Anayasa Mahkemesi'nin devlet içindeki bazı odakların etkisinde olduğunu söylemiyorum. Sadece bazı iddiaları ve göstergeleri dile getiriyorum.) Mahkemede 6'ya 5 oranına ulaşılınca da, Siyasi Partiler Yasası'nın, kapatmayı güçleştiren 103'üncü maddenin 2'inci fıkrası, tam da parti kapatmayı zorlaştıran, Anayasa'nın 69'uncu maddesiyle ilgili değişikliğinin Meclis Komisyon'unda görüşüldüğü sırada iptal edilmesi bir tesadüf müdür? Genelkurmay Başkanı'nın, Başbakan'la yaptığı görüşmede parti kapatmayı zorlaştıran Anayasa değişikliğine karşı olduklarını beyan etmesiyle, Anayasa değişikliği paketinden 69'uncu madde değişikliğinin çıkarılması arasında bir ilinti var mıdır? Peki, biraz hukuki olacak ama, Anayasa Mahkemesi'nin bir kapatma davasıyla ilgili ve o davadan önce gerçekleştirdiği kritik iptal kararının gerekçesi ile Meclis'teki Anayasa değişikliği arasında ne gibi bir bağlayıcı ilişki bulunabilir? Acaba Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi, niçin iptal edilen hükümle ilgili gerekçeli kararın yayınının beklenmesine bağlanmış olabilir? Ne kadar karışık işler değil mi? Daha bitmedi, kafanızı biraz daha karıştırmak istiyorum... Bu arada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı seçimi gerçekleştirilecek. Kapatma davası bu seçimin sonucunu bekliyor olmasın? Cumhuriyet Başsavcısı seçimi dedim de aklıma başka bir şey geldi. Siz Cumhuriyet Başsavcıları nasıl seçiliyor, biliyor musunuz? Bilenleriniz, "Yargıtay Genel Kurulu'nda" diyecektir mutlaka. MİT eski yöneticilerinden Mehmet Eymür ise farkı bazı şeyler söylüyor bu konuda... Atin adlı internet sitesinde Eymür, MİT Müsteşarı ve yardımcısının basına yaptığı açıklamalara ilişkin yazdığı yazıda, müsteşar yardımcısı Mikdat Alpay'ı kastederek şöyle yazıyor: "(..) Yargıtay Başsavcılığı seçiminde Vural Savaş'ın zorlu rakiplerinden biri olan ve inançları nedeniyle hayatında ağzına içki koymamış Yargıtay üyesi Yılmaz Alasu hakkında, 'içkici' diyen, diğer adaylar hakkında da çeşitli suçlamalarda bulunan, istihbarat raporunu ilgili makamlara vererek seçimleri etkileyen de o..." Bunların tabii bir iddia olduğunu söylemeye bile gerek yok. Ama yine de birkaç soru akla geliyor. Yargıtay Başsavcıları'nın bu şekilde seçilmesi usûlden midir? MİT'in görevleri arasında, önemli yerlere getirilecek kamu görevlileri hakkında, belli bir çevrenin eğilimleri doğrultusunda raporlar tutmak da var mıdır? Bu raporların verildiği söylenen makamlar nereleridir? Ve bu makamlar, bu raporlara dayanarak, Yargıtay gibi bağımsız olması gereken bir kurumda, tercih ettikleri adayları nasıl seçtirebilmektedirler? Bu durumda, Fazilet Partisi'nin kapatılması davası niçin yeniden beklemeye alınmıştır? Yoksa bazı bazı merkezlerde bazı 'uzmanlar', Fazilet'in kapatılması ve bir erken seçime gidilmesi durumunda, Hadep'in ne olacağı meselesine mi çözüm bulmaya çalışmaktadırlar? Öyle ya, Hadep de bazı çevrelerce şimdilik istenmeyen bir parti konumundadır. Bunların hepsi kritik sorular... İnce meseleler ve devlet büyükleri bunlarla uğraşıyor. Fazilet'i politika sahnesinden silerlerse Türkiye'nin güllük gülüstanlık olacağını düşünüyorlar. Gördüğünüz gibi, Ankara'nın gündemi çok yüklü. Ankara çalışıyor ve Ankara kapalı kapılar ardında sürekli - dar anlamda - politika üretiyor. Politika üretiyor da ülkeyi yönetebiliyor mu? Halinize ve çevrenize bakıp siz söyleyin...
kduzgoren@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|