Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Ramazan arayışıHer yıl olduğu gibi bu yıl da rahmet ve merhamet ikliminin yegâne nişânesi Ramazan'ın gelişiyle birlikte kalplerimizin genişlediğinin ve ruhlarımızın ışığa boğulduğunun şâhitleri olduk. Ramazan yine tüm zenginliğiyle geldi ve gönül yolculuğumuz biraz daha irtifa kazandı. Kur'an'ın aydınlığıyla ferahlayan maddî ve manevî bünyemiz, vakit namazlarıyla ve teravihlerle coştu.. Tek tek bireyler nazarında Ramazan'ın kuşatıcı ikliminin tesirinden söz etmek mümkün iken; acaba toplumsal planda, daha doğru bir ifadeyle devletin bakış açısıyla bu mübarek gün ve gecelerin kıymetini nasıl ifade etmeli acaba? Hiç olmazsa Ramazan vesilesiyle, 28 Şubat'tan bu yana iyice gerilen dinî hassasiyete sahip insanlarla devlet arasındaki netameli ilişki biraz olsun yumuşamış, devlet nazarında inançlı insanların yaşama biçimlerine yönelik kimi baskıcı tutum ve uygulamalarda gözle görülür bir iyileşme sağlanabilmiş midir? Oruç'un dinî/sosyolojik boyutunu ve vatandaşlarının yoğun ilgisini kabul eden devlet, acaba vatandaşlarının benzeri hassasiyetleri karşısında niçin ketum bir tavır almaktan vazgeçmemektedir? Örneğin Oruç'un farziyeti Kur'an ile sabitken bir başka alandaki farziyet olan başörtüsü konusunda devlet erki hangi hakla ideolojik davranabilmekte ve vatandaşlarını namaz kıldıkları için veya aile yaşantılarında mahremiyetin özgürlüğünü kullandıkları için ya da daha özel ölçekte falanca gazeteyi okudukları, gümüş yüzük taktıkları vs. için 'fişlemek'tedir? Hiçbir yasal ve mantıkî dayanağı olmadığı hâlde başörtüsünü ideolojik bir simge olarak yaftalayan devlet mekanizmasının, dayatmanın en son halkası biçiminde algılanan İlâhiyatlar'daki başörtülü öğrencileri öğrenim hakkından mahrum bırakan zecrî tedbirleri Ramazan falan dinlemeden tüm yoğunluğuyla sürerken; Marmara İlâhiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Saim Yeprem ve ardından dinî muhitlerin en gözde hocalarından Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın görevlerinden istifaları şu mübarek günlerde hepimizin içine bir ok gibi saplandı. Bırakın öğrencileri, hocaların bile baskılar karşısında son çare olan istifayı göze alarak görevlerini bırakmaları, devletin uygulamaları bağlamında bu yılki Ramazan ayına gölge düşürmeye yetip artmıştır.. Görevi, insanları İslâm konusunda aydınlatmak ve fakültedeki öğrencilerini yetiştirmek olan İlâhiyat hocalarından, Kur'an'ın kesin emri hilâfına görüş bekleyen ve bunu reddedenleri istifaya zorlayan bir devlet anlayışını hazmetmek mümkün müdür? Hayrettin Karaman'ların yetişmesi, dinî bir otorite hâline gelmesi kolay mı olmaktadır? Doğrusu, bu türden bir pervasızlığı nereye yerleştireceğimi bilemiyorum. Allah sabrımızı arttırsın. Amin.. Ramazan geldi. Rahmetiyle geldi. İnşaallah günün birinde, devletin uygulamalarına da yansır bu geliş.. Ne diyelim ki başka?!
ideniz@yenisafak.com
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|