Logo... Yazarlar...

TAHA KIVANÇ


Tekin değil

İ ntihar girişiminde bulunan Hikmet Uluğbay'ın yattığı Başkent Hastanesi'ne ziyarete gidenler arasında Mesut Yılmaz da var mıydı? Dün öğleye kadar bu soruma cevap arayıp durdum. Uluğbay'ın hayatına son vermek istediği haberini alır almaz, zihnim, Mesut Yılmaz'ın bir gün önce yaptığı "Bana belgeyi Hikmet Uluğbay verdi" açıklamasına gitmişti. "İki olay arasında doğrudan bir irtibat var" iddiasında değilim, ama ne yalan söyleyeyim, o açıklamayı öğrendiğimde, Uluğbay'ın mânevi baskı altına girdiğini hissetmiştim.

Hakkında güçlü şâibe iddiaları ortaya atılıp da kimsenin yolsuzluk yakıştıramadığı bir politikacı Mesut Yılmaz. Çok sayıda yolsuzluk dosyası Meclis gündeminde bekliyor. Bir dosya yüzünden Yüce Divan'a gönderilmeyi kendisi istedi. Türkbank ihalesine fesat karıştırdığı yolundaki dedikodular Korkmaz Yiğit kasetlerinden sonra daha da arttı. Korkmaz Yiğit, cezaevine düşmeden önce doldurduğu kasette, "Beni medyaya Güneş Taner ile Mesut Yılmaz itti" açıklamasını yapmıştı.

Mesut Bey ilginç bir politikacı. Politikada yükselmek istediğinde karşısına rakip olarak çıkabilecek kişiler teker teker ortadan siliniyorlar.

ANAP genel başkanlığına doğru ilerlerken, Yıldırım Akbulut, medyada, 'hal müdürü' sıfatıyla anılıyor, hakkında yüzlerce fıkra uyduruluyordu. Yıldırım Bey şimdi Meclis başkanı; o koltuğa Mesut Yılmaz tarafından aday gösterildiğinde, vaktiyle 'hal müdürü' olduğunu söyleyen de çıkmadı, hakkında uydurulmuş fıkraları hatırlayan da.

Mesut Bey'in ANAP genel başkanlığına yürüdüğü günlerde önündeki en ciddi rakiplerden biri Hasan Celal Güzel'di. Dışişleri bakanlığı koltuğunda oturmuştu Mesut Yılmaz ve o bakanlıkla ilgili bir skandal Hasan Celal'in genel başkan adaylığının sonunu getirdi. Turgut Özal'ın Washington'da yaptığı görüşmelerle ilgili tutanağın elde edilmesi için Hande Mumcu adlı genç bir dışişleri bakanlığı görevlisini devreye soktuğu ileri sürüldü. Siyasi tarihimize 'kripto dâvâsı' olarak geçen olay Hande Mumcu ile Hasan Celal Güzel'in beraatıyla sonuçlandı, ama Hasan Celal yarıştaki iddiasını yitirmiş oldu.

Kripto skandalına bildiğim tek aykırı yaklaşım, "Mülkiyeli Mülkiyeli'ye bunu yapar mı?" yazımdı. "Taha Kıvanç'ın Not Defteri" adlı kitapta okunabilecek (s. 121 - 127) 1992 tarihli o yazıda, siyasi entrika romanlarından söz etmiştim. Michael Dobbs'un "House of cards" (Kartondan ev) adlı romanında, sahte belgeler veya yönlendirme haberlerle yoketmeler yanında intihar olayları da var. Roman BBC yapımı bir diziye dönüştürüldü; hem 'Kartondan ev' hem de devamı olan 'Kralı oynamak' dizileri Kanal-7'ye yakışır.

ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın gözünün şimdi de cumhurbaşkanlığı koltuğunda olduğu yüksek sesle konuşuluyor. Sağda-solda, Mesut Bey'in ve kendisini sevenlerin bu amaçla büyük bir meblâğı fon haline getirdiği yolunda dedikodular da yapılıyor. 18 Nisan seçimi sonuçları Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanlığı hevesini kıracak kadar hüzün vericiydi ANAP için; ama Mesut Bey'in aklına koyduğunu sonuna kadar tâkip etme huyu da biliniyor.

Mesut Bey'e rakip olmak tekin değil; ne garip, cumhurbaşkanlığı koltuğunun adayları da birer birer ortalıktan çekilmeye başladı.

Mayıs ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin en güçlü adaylarından biriydi Hikmet Uluğbay. Seçimden birinci çıkmış DSP'de o koltuğa en fazla yakıştırılan kişi oydu. Ağabeyi emekli Org. Ragıp Uluğbay sayesinde isminin askerlere de hoş geleceği düşünülüyordu. Ayrıca, milli eğitim bakanlığı sırasında, sekiz yıllık kesintisiz eğitim yasası çıkartılırken, bütün zinde güçlerin gözüne girecek bir performans sergilemişti.

Hiç unutmuyorum. Milli eğitimin başındayken, İmam hatip okulları ve başörtülü öğretmenler konusundaki icraatları sebebiyle rahatsızlık duyan bir çevre, sevdiğini düşündükleri bir gazeteciyi araya sokarak, Hikmet Uluğbay'dan randevu almışlardı. Randevu konusunu önceden bilmeyen Uluğbay, konu kendisine açılınca aşırı bir tepki sergilemiş, meslekdaşımızla yanında gelenlere kapıyı gösterivermişti.

Medya ünlüleri ile de hısımlık ilişkileri var Hikmet Uluğbay'ın. Mayısta cumhurbaşkanı adayı olacağını bir kaç ay önce burada yazmıştım. Adaylığını yazdığım için vicdan azabı çekiyorum şimdi; çünkü onu intihara yönlendiren yol, muhtemelen, cumhurbaşkanı adayı olduğunun duyulmasıyla açılmış oldu.

Mesut Yılmaz'ın, "Bana IMF belgesini Güneş Taner değil Hikmet Uluğbay verdi" açıklaması bir garipti. Anlamsız bir açıklamaydı; eleştirilerde önemli olan belgenin kimden geldiği değil, o belgeyle ele geçen bilginin kime verildiğiydi. Mesut Yılmaz, borsada beş milyar dolarlık haksız bir kâra sebep olan bilgiyi akrabasına verip vermediği konusunda suskun kaldı, kendini savunmaya bile kalkışmadı; sadece iddiaları seslendirenleri 'gaflet ve dalalet' ile suçlamakla yetindi.

'Gaflet ve dalalet' sözcüklerini duyunca içimden hemen şu soru geçti: "Acaba, Hikmet Uluğbay'ın ailesi fertleri arasında da borsada oynayan birileri mi var?" Bu soru bile aklıma geldi ama, Uluğbay'ın kapılacağı teessürün onu intihara sürükleyebileceğini asla düşünemedim. Hikmet Uluğbay'ın hayatına kıymaya kalkışacağını, zihni ne kadar entrikalara açık olursa olsun, kimse hesap edememiştir.

Dobbs'un romanını bir daha okumalıyım.


 


  8 Temmuz 1999 Perşembe
Geri



'Gaflet ve dalalet' sözcüklerini duyunca içimden hemen şu soru geçti: "Acaba, Hikmet Uluğbay'ın ailesi fertleri arasında da borsada oynayan birileri mi var?" Bu soru bile aklıma geldi ama, Uluğbay'ın kapılacağı teessürün onu intihara sürükleyebileceğini asla düşünemedim. Hikmet Uluğbay'ın hayatına kıymaya kalkışacağını, zihni ne kadar entrikalara açık olursa olsun, kimse hesap edememiştir.


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| DÜNYA || YAZARLAR ||
LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED