Logo... Yazarlar...

Taha KIVANÇ

Gerçeği arıyorum

B irkaç gündür canlı cenaze gibi dolaşıyorum. Feleğim şaşmış durumda. Sebebi, "Hayat boyu bütün öğrendiklerimin yanlış çıkması" gibi bir hisse kapılmış olmam. Burada, günlerce, "İntihara teşebbüs etmiş biri normal hayata dönemez, beşeri fonksiyonları eskisi gibi çalışamaz" diye yazdıktan sonra, Hikmet Uluğbay'ın o kanaldan diğerine koşuşturduğunu ve aklı başında sözler sarf ettiğini görmek benim bütün dengelerimi alt üst etti.

Ya psikiyatrinin bugüne kadarki bulgularını yeniden gözden geçirmek gerekiyor, ya da Hikmet Uluğbay'ın intihar girişimi olayına başka bir açıdan bakmak... İntihara teşebbüs etmiş biri gibi konuşup davranmıyor çünkü Hikmet Uluğbay. Ciddi bir insanın intihara kalkışması çok zor bir iştir; intiharı göze alınca kendini toplaması daha da fazla zaman alır ciddi insanın... İntiharı kafasına koymuş bir insan bu takıntısından kolay kolay vazgeçmez; sürekli başkalarını suçlar. Oysa, Uluğbay'da hiçbir takıntı sezilmiyor, kimseyi suçlamıyor, kendisi savunmada...

Feleğimi şaşırtan bu görüntü, beni, 2,5 ay önce yaşanan intihar girişimi günlerinde kulağıma gelmiş farklı anlatımları yeniden dinlemeye sevk etti. Öyle sanıyorum ki, ileride bugünleri yazacak tarihçilerin, Uluğbay'ın anlatımlarından veya yazılmış haberlerden öte bilmeleri gerekecek bazı ayrıntılar var. Benim yapacağım onlara bir ön hazırlık...

Hikmet Uluğbay beş sayfalık "Neden intihara teşebbüs ettim?" açıklamasını 15 Eylül günü yaptı. İntihara kalkıştığı tarih ise 6/7 Temmuz gecesiydi. İki tarih arasında beş haftalık bir süre bulunuyor. Gerçekten intihara kalkışmış bir kişinin, o süre içerisinde, yakın koruma altında tutulması ve devamlı ruhî tedavi görmesi gerekirdi. Nitekim, beş sayfalık yazılı açıklamayı yayımlayan Hürriyet, bazı uzmanların, "Metin çok rasyonel, muhtemelen bir başkası hazırlamıştır" dediklerini yazdı. Aynı akşam ve sonradan televizyona çıktığını gören aynı uzmanlar, Hikmet Uluğbay'ın durumunun "dünyada tek" olduğunu söylüyor olmalılar...

Devlete otuz yıl bürokrat olarak hizmet etmiş, son beş yıldır siyasetin içinde bulunan Hikmet Uluğbay, kamuoyunu yanıltmayı kendisine yakıştırabilir mi? Bu soru üzerinde çok düşündüm. Ancak, kim ne derse desin, içimden bir his, ekranlarda karşıma çıkıp, intihar girişiminin etrafındaki esrar perdesini -güya- kaldıran Hikmet Uluğbay'ın gerçeklerin uzağında dolaştığını tekrarlayıp duruyor.

O gece acaba ne oldu? İçimdeki his doğruyu söylüyorsa ve intihar girişimi söz konusu değilse, başından yaralanma olayı nasıl oldu? Unutmayın, kendisiyle ilgilenen doktorların ilk kanaati kurşunun yukarıdan girdiğiydi; neden sonra "Alttan da girmiş olabilir" dediler. Ambulansa bindiğinde, kendisiyle meşgul olması gerekirken, evde yanında olanlara parmak salladığını hepimiz gördük. İlk ifadelerde "Çalışma odasında intihara kalkıştı" denildiği halde, sonradan yerdeki kanlardan olayın yatak odasında geçtiği anlaşıldı. Uluğbay olayı, baştan sona, tam bir muamma...

Kulağıma gelen bilgiler etrafında bazı sorularla ilgili aydınlatılmamız gerekiyor:

1. Oğullarından birinin, IMF müzakereleri sırasında sızan bir belge sebebiyle borsanın çalkalanmasına sebep olduğu için gündeme gelen bir aracı şirket ile herhangi bir ilişkisi gerçekten olmuş muydu? "Oldu" diyenler ve genç adamın en az iki ay o şirkette çalıştığını iddia edenler var.

2. Genç adamın, o şirkete, işsiz olduğunu öğrenen önemli bir politikacı tarafından tavsiye edildiği söylentisi ne derece doğru? Açıklamasında, çok iyi anlaşılır biçimde olmasa bile, hafif tertip bir tek o politikacıyı suçlamasının duyduğu buruklukla ilgisi var mı?

3. Evde meydana gelen talihsiz olay sonrasında kendilerine tuzak kurduğundan kuşkulandığı bir politikacı oldu mu? Politikacının Uluğbay ailesiyle ve ailenin işsiz ferdiyle yakından ilgilenmesinde, Uluğbay'ın bazı çevreler nezdinde cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmekte oluşu belirleyici bir rol oynamış olabilir mi?

4. İlk günlerde çıkartılan söylentilerin aksine, başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan'dan övgüyle söz etmesinin sebebi, onun olayı intihar girişi biçimine döndürmede gösterdiği olağanüstü gayret mi? Hüsamettin Özkan'ın o gece olay mahalline eşofmanla gelip kendisini gözlerden gizlemesinin sebebi de "Ya olayın gerçek yüzü ortaya çıkarsa?" endişesi midir?

5. Hürriyet'in "Başkası yazmıştır" uzman görüşüyle karşıladığı "Neden intihara teşebbüs ettim?" açıklamasını, gerçekten kendisi mi, yoksa DSP milletvekili de olan psikiyatri uzmanı Prof. Cengiz Güleç mi kaleme aldı? Prof. Güleç'in olayın intihar girişimi biçimine büründürülmesinde başka bir rolü oldu mu?

Hikmet Uluğbay'a sormak istediğim sorular bunlar. Bir de kendime sorum var: Hikmet Uluğbay'ın başına gelenin gerçekten bir 'intihar girişimi' olma ihtimali hiç mi yok? İşte cevabım: Benim başvurduğum psikiyatri kitaplarına göre ihtimal yok denecek kadar az. Ancak, kendisinden saygı ve övgüyle söz edilen bir insanın, ekrandan gözümüzü bakarak yalan söyleyebileceğini de aklım almıyor, bu yüzden küçücük bir "Acaba?" kapısı açık bırakıyorum...

Hikmet Uluğbay neden durup dururken açıklama yapmak ve ekrana çıkmak ihtiyacı hissetti sahi? Gerçeği arıyorum ya, bu sorunun cevabını da bulurum, hiç merak etmeyin.
 

tkivanc@yenisafak.com

  21 Eylül 1999 Salı

Geri



Feleğimi şaşırtan bu görüntü, beni, 2,5 ay önce yaşanan intihar girişimi günlerinde kulağıma gelmiş farklı anlatımları yeniden dinlemeye sevk etti. Öyle sanıyorum ki, ileride bugünleri yazacak tarihçilerin, Uluğbay'ın anlatımlarından veya yazılmış haberlerden öte bilmeleri gerekecek bazı ayrıntılar var. Benim yapacağım onlara bir ön hazırlık...


 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || YAZARLAR ||
|| LİNKLER || SERBEST KÜRSÜ ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED