Logo... Yazarlar...

Heyecanla bekliyorum

Taha KIVANÇ

Ç evik Bir'in 'ntv'deki çıkışından sonra hevesinin kaçtığını sananlar yanılıyorlar. Bir ay kadar önce son anda "Maalesef gelemiyorum" diye caydığını bildirdiği Marmara Grubu'na "Hazırım, dâvetinizi bekliyorum" mesajı göndermiş; son dakika değişikliği yüzünden biraz maddî zarara giren grubun yönetimi düşünüyormuş...

Marmara Grubu başkanı Akkan Suver'in fazla düşüneceğini sanmıyorum; Çevik Bir "Geliyorum" dediğinde ona düşen "Ne zaman?" diye sormaktan ibarettir. Birinci buluşmanın kopardığı gürültü sayesinde, Marmara Grubu'ndaki konuşma, Levent Kırca'nın 'Olacak o kadar tiyatrosu' kadar, belki daha fazla reyting yapmaya namzet.

Yalnız, ilk toplantıya koşarak giden medyacı takımında eksikler olabilir. İsmet Solak ve Ali Kırca çağrılırlarsa mutlaka gideceklerdir; Murat Birsel de bir kez daha özür dileme fırsatını kaçırmak istemeyeceği için gider. Gazete patronları da, münasip bir dille dâvet edilirlerse, katılmayı düşünebilirler... Aydın Doğan ile Çevik Bir arasında eski bir tanışıklık var zaten.

Turan Yavuz, yeni çıkan "İkinci Vatan: Tansu Çiller'in ABD Macerası" adlı kitabında, bir Çevik Bir - Aydın Doğan ilişkisi olayı anlatıyor. Benim çok ilgimi çekti. Olay, Ankara'da "Darbe yapıldı, yapılacak" heyecanı yaşanan 1997 Haziran ortalarında geçiyor. Milliyet, 14 Haziran'da, "Krize ABD mesajı" başlığıyla çıkmıştı. Haberde, ABD dışişleri bakanı Madeline Albright'ın, "Ankara'ya demokratik düzenin dışına çıkılmaması gerektiğini bildirdik" sözleri büyütülmüştü. Askerler Milliyet'in bu yayınından hoşlanmamışlar.

Turan Yavuz yaşananları şöyle aktarıyor kitabında: "Tüm tepkiler, Madeline Albright tarafından yapılan açıklamaya yönelikti. Askerler tarafından ABD yönetimine yapılan sitemler, 'Bunların (yani Erbakan ve Çiller'in, TK) darbe yapılamayacağına inanmalarını ve ona göre tavır almalarını sağlıyorsunuz' şeklindeydi." Kitaptaki anlatımdan, Turan Yavuz'un, bunu, sitemin yönetildiği bir Amerikalı'dan öğrendiği anlaşılıyor.

Beni esas ilgilendiren bundan sonraki satırlar: "Bu haberler ve özellikle Milliyet'te veriliş tarzı Orgeneral Çevik Bir'i bir hayli sinirlendirmişti. Hemen Milliyet gazetesi sahibi Aydın Doğan'ı aradı ve ABD dışişleri bakanının açıklamalarının neden gazetede bu kadar büyütüldüğünü sordu. Aydın Doğan bu gibi durumlarda hep gazeteyi görmediğini, yazı işleri ile konuştuktan sonra sağlıklı bilgi verebileceğini söyler. Bu kez de aynı şeyi yaptı. Çevik Bir'e, 'Ben bir konuşayım, size bilgi veririm' dedi. Bu sözlerin hemen arkasından Çevik Bir, Milliyet gazetesi patronu Aydın Doğan'a şu uyarıyı yapıyordu: 'Şimdi oraya da mı iki general göndermem gerekiyor...' Aydın Doğan donup kalmıştı." (s. 52-53)

Bu satırları okuyunca, benzer uyarıların başka kimlere yapıldığını, daha önce ve sonra kimlere 'iki general' gönderilmesi gerektiğini merak ettim doğrusu. Kitaptan öğrendiğim bir başka bilgi de şu oldu: "Tümgeneral Erol Özkasnak yıllarca Washington'da görev yapmış, Orgeneral Çevik Bir'in yurtdışı deneyimi de bir hayli fazlaymış..." (s. 37). Turan Yavuz, 'apoletli demokrasi' adını koyduğu 28 Şubatçı sistem içinde Çevik Bir'in oynadığı rolü şöyle tasvir etmekte: "Org. Çevik Bir, bugüne kadar hiçbir Genelkurmay yetkilisinin dolaşmadığı dış ülkelerde dolaşmış, Türk hükümeti adına demeçler vermiş, konuşmalar yapmış ve Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin kendi dış politikasını çizmişti." (s. 26).

Böylesine değerli ve içinde bulunduğu kuruma müthiş hizmetleri geçmiş birinin, neden bir formül bulunup da görev süresinin uzatılmadığını anlamak mümkün değil. Son görev yeri olan 1. Ordu Komutanlığı'ndan, eski görev yeri Genelkurmay 2. başkanlığı koltuğunu boşaltan Org. Hilmi Özkök ile devir-teslim merasimi yapılmadan ayrılmış olmasını da benim aklım almıyor pek. Neden acaba?

Genelkurmay başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ile görüştüğünü öğrenince, ntv'den canlı yayımlanan toplantıyı düzenleyen Ali Şen'in Sabah'taki sütununu, "Acaba merak edip sormuş mudur?" heyecanı ile okudum. Ali Şen'in sütunu var, ama gazeteci olmadığı için merakı yok; bu sebeple herkesin merak ettiği konuyu açmamış bile. Oysa, etrafta yüzlerce dedikodu dolaşıyor ve hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu kestirmek çok zor.

Nazlı Ilıcak'ın dün kaydettiği gibi, konuyu dile getirenler arasında, "Çevik Bir, deprem sonrasında sıkıyönetim ilân edilmesini istedi, sıkıyönetim gelseydi bir yıl daha görevinde kalacaktı; Emekli Org. Kemal Yavuz ve Şükrü Elekdağ bu arzuyu kamuoyuna ilettiler" iddiasını seslendirenler bile var. O düzeyde bir asker böyle küçük hesaplar yapar mı hiç? O yapmış olsa, öteki komutanlar onu sadece emekli etmekle mi yetinirler? Sonra Kemal Yavuz ve Şükrü Elekdağ ile müşterek mi hareket ediyor Çevik Bir? Olacak şey mi canım!

Marmara Grubu toplantısında, Çevik Bir'e, gazete patronları ve yazarları ile geçmiş ilişkileri ve son görevini neden törensiz terk ettiğini de soran çıkar belki. Kendi hesabıma, toplantıyı heyecanla bekliyorum.

NOT: Dün, burada, Berna Yılmaz'ın enerji bakanlığında bürokratlarla toplantı yaptığını yazmıştım; ANAP basın sorumlusu Sevgi Ulusay aradı ve bu bilginin doğru olmadığını bildirdi. Bakan Cumhur Ersümer'e sormuş, o da "Berna Hanım bakanlığa hiç gelmedi" demiş... Düzeltirim. T.K.
 

tkivanc@yenisafak.com

  8 Aralık 1999 Çarşamba

Geri




 

|| ANASAYFA || GÜNDEM || POLİTİKA ||
|| EKONOMİ || DÜNYA || KÜLTÜR ||
|| YAZARLAR || LİNKLER ||
|| YENİ ŞAFAK'a Mesaj || ABONE OL ||


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© 1998 ALL RIGHTS RESERVED