Gençer, tatlı su, enerji ve gıda ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla geliştirdikleri modeli anlattı.
Dünyadaki en bol kaynaklar arasında yer alan güneş enerjisi ve deniz suyunu kullanarak tatlı su, elektrik ve hidrojen üretimi yapılabileceğini ifade eden Gençer, bu çalışmayı yaparken güneş açısından zengin ancak tatlı su kaynakları bakımından fakir ülkelerin kendilerine ilham verdiğini söyledi.
Güneş enerjisinden mümkün olduğunca fazla faydalanmaya çalıştıklarını dile getiren Gençer, "İlk olarak güneş enerjisi sistemiyle suyu buharlaştırıyoruz. Elde edilen buharı, buhar türbinlerine göndererek elektrik üretiyoruz. Elektrik üretimi aşamasından sonra sıcaklığı düşen buhar, termal arıtma sistemine yönlendiriliyor ve deniz suyunu ısıtmak için kullanılıyor. Bu aşamada da deniz suyunun bir kısmı buharlaşıyor ve tatlı su elde edilmiş oluyor. Üretilen tatlı su çeşitli amaçlar için kullanıma hazır bir şekilde sistemden çıkıyor." diye konuştu.
Küçük bir şehrin elektrik ve su ihtiyacını karşılayabilir
Gençer, elektrik üretiminden sonra oluşan buharla aynı zamanda hidrojen üretimi de yapıldığını belirterek, "Elde edilen bu hidrojen depolanıyor. Depolanan hidrojen güneş enerjisinin yokluğunda, yaklaşık 19 saat boyunca yakılarak elektrik üretimi ve su arıtmak için gereken enerjiyi sağlıyor. Hidrojen yandığı zaman su buharı ürettiği için fosil yakıtların aksine doğaya karbondioksit salınmamış oluyor." dedi.
Fosil kaynaklar açısından fakir olan bölgelerin ihtiyaçlarını bu sistemle karşılayabileceğini kaydeden Gençer, "Geliştirdiğimiz modelle elektrik ihtiyacı, içme ve kullanım suyu ile tarımsal sulama ihtiyacı karşılanabilir. Önerdiğimiz sistemde bunlara ek olarak hidrojen üretimi ve depolamasıyla güneşin olmadığı zamanlarda da elektrik ve tatlı su üretimine devam edilebilir." diye konuştu.
Gençer, oluşturulan modelin kişisel veya evsel kullanıma yönelik değil büyük ölçekli uygulamalar için olduğunu belirterek, "Bu tip bir sistem küçük bir şehrin elektrik ve su ihtiyacını giderebilir." dedi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da tatlı su ihtiyaçlarının fosil yakıtlarla çalıştırılan su arıtma tesislerinden elde edildiğini aktaran Gençer, bunun yenilenebilir kaynaklarla yapılması halinde karbondioksit salınımının ciddi bir şekilde azalacağına işaret etti.