Fuzûlî, Türkçe, Arapça ve Farsça olarak ustalıkla şiir yazmış olması İslâm dünyasının büyük bir kısmında kazandığı şöhretin asıl kaynağıdır. Farsça ve özellikle Türkçe şiirleri onu daha hayatta iken sanatının zirvesine ulaştırmıştır.
Peki kimdir Fuzuli?
Doğum yeri ve doğum tarihi net olarak bilinmeyen öncü şairin asıl adı Kâtip Çelebi’den sonra türlü bütün vesikalarda Mehmed b. Süleyman olarak geçer. 1480’de veya bu tarihten birkaç yıl sonra doğduğu rivayetler arasındadır. Irâk-ı Arab adı verilen bölgede yaşayan Akkoyunlu Türkmenleri’nin Bayat boyundan olduğu bilinir.
‘Fuzuli’ bugüne dek ününe ün katarak gelen eşsiz mahlası niçin seçtiğini kendi Farsça divanının ön sözünde şu şekilde açıklamaktadır:
Fuzuli’nin hayatı Kerbelâ, Hille, Necef ve Bağdat’ta geçti. Büyük şair Fuzuli 11 ocak 1556'da vefat etti.
Şiir yazmaya ne zaman başladı?
Fuzûlî’ye göre şiir insanı yücelten ilâhî bir lutuftur. Allah şiir kabiliyetini çok az kuluna nasip etmiş, süse ihtiyaçları olmadığı için peygamberlerine bile vermemiştir.
Şair Türkçe divanının mukaddimesinde ilmî faaliyeti hakkında bazı bilgiler verirken şu ifadeleri kullanır;
Ancak Farsça divanının mukaddimesinde de yaratılışındaki sanatkârlık kabiliyeti dolayısıyla gençliğinde kendini şiire fazlaca kaptırdığını, fakat ilme karşı duyduğu arzunun kendisini frenlediğini belirtir. Fuzûlî’nin şiirlerindeki izlerden, ilk edebi zevkini Âzerî edebiyatının ünlü ismi Habîbî’den aldığı bilinir.
Şairin babasının Hille müftüsü olduğu, ilk bilgileri babasından aldığı, daha sonra Rahmetullah adlı bir hocadan ders gördüğü, hatta hocasının kızına âşık olduktan sonra şiir yazmaya başladığı şeklindeki rivayetlerin doğruluk derecesi bilinmemektedir
Kanuni’ye fetih kasidesi sundu
Kanûnî Sultan Süleyman 1534’te Bağdat’ı fethedince, “Geldi burc-ı evliyâya pâdişâh-ı nâmdâr” tarih mısraını da ihtiva eden meşhur kasidesiyle beraber padişaha beş kaside takdim etmişti.
Fuzuli’nin samimiyeti, coşkunluğu, sadeliği, duyarlılığı ve ifade kudreti Türk edebiyatının öncülerinden biri olmasını sağladı.
Fuzuli’yi Fuzuli yapan eser: Leyla ile Mecnun
Türk, İran ve Arap edebiyatlarında Fuzûlî’ye asıl şöhretini sağlayan, Türk edebiyatının klasik döneminde yazılmış Leyla ile Mecnun mesnevisidir. Konusu çölde geçen hüzün, gözyaşı ve acı dolu bir aşk hikayesidir.
Leyla ve Mecnun aslında bir Arap halk hikâyesidir. Bu hikâyenin Mecnun mahlasını kullanan Kays bin Mülevvah adlı bir Arap şairinin aşk macerasının halk hikâyesi halini aldığı söylenmektedir.
Eserinde, Mecnun’un madde ile olan ilgisini derece derece keserek onu maddi hazların üstünde ulvi ve ilahi bir aşka yükseltir.
Fuzuli’nin kalemniden Kerbela
Fuzûlî’nin en hacimli eseri olan Hadîkatü’s-suadâ, Kerbela faciasını anlatır. 10 bölümden oluşan eserin onuncu bölümü Hz. Hüseyin’in ve Ehl-i beyt’in şehâdetini konu alır.
Diğer eserleri Türkçe divan, Beng ü Bâde, Hadîs-i Erbaîn Tercümesi, Sohbetü’l-esmâr, Hadîkatü’s-suadâ, Mektuplar
Farsça eserleri; Divan, Heft-câm. Sâḳīnâme, Enîsü’l-ḳalb, Risâle-i Muʿammeyât, Rind ü Zâhid, Ḥüsn ü ʿAşḳ