Ergin Ataman, Bakan Kasapoğlu'na konuk oldu

Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu'nun moderatörlüğünü yaptığı ve Türkiye'nin önde gelen spor insanlarının ağırlandığı YouTube kanalına Anadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman konuk oldu.

Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu ve Anadolu Efes Koçu Ergin Ataman

Bakan Kasapoğlu'nun sorularını yanıtlayan tecrübeli çalıştırıcı, çok genç yaşta Aydın Örs'ün yanında antrenörlüğe başlamasının kendi için büyük şans olduğunu söyledi. Ergin Ataman, Bakan Kasapoğlu'nun sorularına içtenlikle yanıt verdi.

Ergin Ataman: Hoş bulduk sayın Bakanım.

Ataman: "Burada önemli olan iyi bir temel alabilmek. Yani boş bir öz güvenin bence bir anlamı yok. En büyük şansım, ben çok genç yaşlarda basketbol oynadım ama profesyonel olarak oynamadım. Çok genç yaşta antrenörlüğe başladım ve başladığım okul çok önemli bir okuldu. Efes'te Aydın (Örs) hocanın yanında başladım. Efsane hocamız Aydın Örs'ün yanında. Orada her kategoride çalıştım. Minikler, yıldızlar, gençler neredeyse işin böyle çıraklığından geldim. Ondan sonra da A takım oldu. Biz 1996'da Aydın hoca ile beraber Koraç Kupası'nı kazandık. O sene ben daha 30 yaşındaydım. Karar verdim. Aydın hocaya dedim ki bana müsaade edin artık ben kendim bu işe soyunmak istiyorum. Çok genç yaşta, antrenörlükte normalde 40'larda falan başlarlar. Biraz üzüldü ayrılacağım için ama Türk Telekom'da başladım. İlk yılımda ben Anadolu Efes'in karşısına finalist olarak çıktım. Bu bana çok büyük öz güven verdi daha ilk yılımda. O öz güveni alırken birikimim çok iyiydi. Basketbol adına aldığım eğitim çok iyiydi. Ondan sonra da benim daha önce çocukluk yıllarımda İtalya'da yaşamış olmam, burada İtalyan Lisesi'nde okumuş olmam, hep Aydın abinin yanındayken de dünya basketbolunu takip ederdim. Onlarla yakın iletişim içindeydim. Gerek İtalya'da olsun gerek dünyada ABD takımları ile olsun... İlk yıllarımda çok başarılı olunca, bu sefer de İtalya'dan teklif geldi. 2000 yılında Siena'ya gittim. Oraya gittiğim zaman da Türkiye'de başarmış bir antrenör olarak gittim. Daha 34 yaşındaydım ve orada 'Ben buraya geldiysem, şampiyon olmak için geldim.' dedim. Onlar için bir şeydi bu. Yani hayalci koç falan dediler. Hatta ertesi gün gazetelerde çıktı. Hayalci koç ne kadar kalacak burada? İlk kez bir Türk koç yurt dışında antrenörlük yapıyordu. Biz o sene şampiyon olduk. Avrupa şampiyonu. O zaman iki numaralı kupa Saporta Kupası’ydı. Bütün bunlar bana çok genç yaşta büyük bir özgüven verdi. Ondan sonra da hedef olarak hep böyle yukarıya doğru baktım. Ondan sonra Beşiktaş'ta EuroChallenge kupasını kazandım. Galatasaray'a geçtim. İlk geçtiğim zaman Türkiye şampiyonu olduk 27 yıl sonra."

Ataman: "En son bu Efes'teki hikayede, yani geldiğimiz son THY Avrupa Ligi şampiyonluğu da herkes şunu söylüyordu, 'Tamam Ergin hoca başarılısın ama en büyük kupayı da kazanmadın.' Tamam, en büyük kupanın da zamanı geldi. Geçen sene biliyorsunuz kazanmak üzereydik pandemi sebebiyle THY Avrupa Ligi durduruldu, sonra oynanmadı. Bu sene hedefe ulaştık. Ben şuna çok inanıyorum. Önce kendin inanacaksın, sonra yönetimi inandıracaksın. O da çok önemli. Yönetimi inandıracaksın ki ona göre bir kadro kurduracaksın. Sonra ekip arkadaşların... Çünkü tek başınıza hiçbir şey yapamıyorsunuz. Ondan sonra da oyuncularınızı ilk günden itibaren en büyük hedefe doğru inandıracaksınız ama bunu da boş yapmayacaksınız yani. Yaptığınız çalışmalarla, ortaya koyduğunuz metotla bu hedefe gidebileceklerini onlara göstereceksiniz. Bir de şu var, biliyorsunuz THY Avrupa Ligi'nde 41 maç sonunda, çok uzun bir sürecin sonunda şampiyon oluyorsunuz. Onun için de şimdiye kadar böyle geldik. Tabii hedefler bitmiyor."

Ataman: "Yüzde 100 katılıyorum. Bazen gençlerimiz ümitsizliğe düşüyorlar. İşte biz başaramayız, yapamayız... Türkiye'nin şartları, ekonomik şartlar... Hayır böyle bir şey yok. Önce bir kere iyi bir eğitim almaları lazım. Ondan sonra da hedeflerini hep yukarıya doğru koyup, inançla çalışacaklar. Lokal kalmayacaklar. Bu çok önemli. Dünyada kendi alanlarında başarılı olan insanlar oralara nasıl gelmişler? Neleri yaparak gelmişler? Ondan sonra işte başarıyoruz. Bu işte Türk, Alman, İtalyan, Amerikalı diye bir kavram yok. İnsanlar eşit doğuyor. Ondan sonra insanlar farklılaşıyor. Herkes için böyle geçerli. Ondan sonra kendimizi en öne geçirmek için çalışacağız. Tabii çalışan insana Allah da yardım eder. Şans da bazen insana lazım ama şansı hak ediyorsan yanında olur. Yoksa bir anda öbür türlü piyangodan çıktı. O 10 milyonda bir kere olur. Çalıştığın zaman ve iyi bir eğitim aldıysan o zaman Allah da sana yardım eder, şans da yardım eder. İleriye doğru gidersin. Bizimki de öyle oldu."

Ataman: "Başarının sana gelmesini beklemeyeceksin. Sen başarıya doğru gideceksin. Bir maçta da bu böyledir. Beklersen gelmez, maçı kazanmayı beklersen… Hayır maçı kazanmak için sen sonuna kadar mücadele edeceksin ama o iş sadece 40 dakikada değil. Onun hazırlığı var. Onun hazırlığını iyi yapacaksın ki o mücadelenin de sonucunu alabilesin."

Ataman: "Kesinlikle yok. Çünkü küçümsediğin anda kaybedersin. Aynı ciddiyetle sahaya çıkman, aynı ciddiyetle mutlaka sahada olman gerekiyor. Bu çok önemli."

Ataman: "Anahtar kelime; adanmışlık. Yani ben basketbol antrenörlüğünü bir iş olarak görmüyorum. Benim hayatım. Yani bizi ailecek görüyorsun. Benim oğlan 10 yaşında her zaman her yerde yanımda. Annem, babam 87 yaşında. Yaptığım işten çok keyif alıyorum. Keyif aldığım için de bunu en iyi şekilde yapmaya çalışıyorul ve tatmin olmuyorum. Yani bir başarı geldikten sonra tamam bu artık ben Avrupa'nın en iyisiyim. İşte şimdi THY Avrupa Ligi'nde yılın en iyi antrenörü seçtiler. Benim hedefim devam etmek. Bu yılın antrenörü olmaya devam etmek. Yine şampiyon ama bunu yaparken de tabii ki bilimsel metotlarla çalışmalarımızı yapıyoruz. Kadroyu kurarken çok dengeli kurman lazım. Nereye gidersen git elindeki bütçeye göre planlamlaar yapılır. Şunun farkındayım, ben bir takıma gittiğim zaman beklenti oluyor. Ergin hoca geldi ise o zaman taraftarda beklenti oluyor, yönetimde beklenti oluyor. O zaman ben de cesurca davranmalı, saklanmamalıyım. Beklentiyi karşılayacak olan takımı kurmam lazım. Onun için de yönetimi oraya ikna etmen lazım. Ondan sonra doğru oyuncuları seçmem lazım. Yani ben gidip de menajerin tavsiye ettiği oyuncuyu almam. Bizim kendi scouting ekibimiz var, onlarla çalışırız. Oyuncuları liste yaparız. Şimdi mesela gündem yapalım, Sertaç Şanlı Barcelona'ya transfer oldu. Şu anda bizim elimizde 5 kişilik bir liste var. Onlarla biz konuşmaya başlayacağız hemen. Hazırlıklarımız hep tamam. Bazen esnek olmanız gerekiyor. Yani elinizdeki takımı en iyi modelle oynatacak bir sistemi kurulmalı. Yani Ergin hocanın sistemi bu ama elindeki oyuncular onu yapamayacaksa o zaman sisteme ayak uydurman gerekiyor. Disiplin en önemli şeylerden bir tanesi. Dışarıda özel hayatımda oyuncularla arkadaş gibiyimdir ama sahaya çıktığım zaman şunu bilir herkes, patron benim. Evet benim belki yıldız oyuncularım var. Shane Larkin, Micic, Dunston hepsi yıldız oyuncular ama hepsi bilirler ki o sahanın patronu Ergin hoca. Ben de onlara bu güveni nasıl sağlıyorum? Kim iyi ise o oynar. Benim için şu oyuncum şu kadar para almış, bu oyuncumun yaşı 36, hiç önemli değil. Bunun en güzel örneğini bu sene Sertaç yaptı. Üçüncü pivotken, takımın 2 dakika oynamayan oyuncusuyken, en iyi oyuncusu durumuna geldi. Şimdi transfer yaptı ve Barcelona'ya gitti. Onun için kim iyiyse o oynar bizim sistemde. Bu da çok önemli bir metot."

Ataman: "Adanmışlık, cesaret, vizyon, kendini kısıtlamamak, kendinden daha önde olanları izleyip, onları geçmeye çalışmak. Örneğin Türkiye'ye Zeljko Obradovic geldi. Avrupa'nın en başarılı, en kariyerli antrenörü. Ben ondan çok şey öğrendim. İlk başlarda kaybediyordum, sonra yenmeye başladım. Benim takımım şampiyon olmaya başladı. Amerika'ya gittim San Antonio Spurs’te Popovic'in yanında 2-3 ay kaldım. Ne yapıyorlar diye izledim. Ergin Ataman olarak orada niye seyirci gibi oturup izliyorsun? İnsan hangi konumda olursa olsun, her meslekte başarılı insanları kendine rol model alıp, ondan sonra kendi üzerine koymalı. Hiçbir zaman o kompleks içine girmemeli."

Ataman: "Basketbolla ilgili gençlik hayallerimin tamamını gerçekleştirmiş biri olarak şimdi artık önümde NBA'de hocalık hayali var. Şimdi tabii NBA'e biz Türkiye'den çok oyuncu ihraç ettik. Avrupa'dan da birçok oyuncu gidiyor ama hocalık çok farklı. Yani hoca olduğunuz zaman, siz o kulübü temsil ediyorsunuz ve teksiniz. Hoca tek ama 15 oyuncudan 1-2 tanesi Avrupalı olabiliyor. Bugüne kadar NBA'e, Avrupa'da başarılı olmuş hiçbir hocayı almadılar. Bu benim için bir meydan okuma. Benim hayatım hep böyle meydan okumalarla geçti. Avrupa şampiyonu olabilir misin? Evet olurum. Yabancı bir takımda olabilir misin? Evet, olurum. Peki THY Avrupa Ligi'ni alamadın bugüne kadar. Onu da aldım. Bugüne kadar bırakın Türk'ü, hiçbir Avrupalı koç Avrupa'daki başarısından sonra NBA'de başantrenör olamamış. O zaman ben de diyorum ki bu sene ben Avrupa'nın en iyi hocası oldum. Önümüzdeki 1-2 sene daha bu sürdürebilirliği devam ettirebilirim. Ondan sonra da onlar gelirler ve ben bundan çekinmem. Bazı antrenörler çekinirler. Acaba nasıl yapacağım? Ben NBA'i gözümde büyütmüyorum. Çünkü benim çalıştığım oyuncuların hiçbirisi NBA oyuncularından aşağı oyuncular değil. Hatta çoğu, mesela Larkin NBA'de oynuyor, geliyor sonra burada oynuyor. Micic belki NBA'e gidecek. Ben hiçbir zaman büyük hedeflerden çekinmem, Aksine bu bana cesaret veriyor. Bana böyle bir motivasyon kaynağı oluyor. Şimdiden motivasyonum o. Önümüzdeki 2 sene yine Avrupa şampiyonu olmak. Ondan sonra da gelecekler yani, ben buna inanıyorum."

Ataman: "Umutsuzluğa hiç kapılmadım ama endişeye kapıldığım oldu. Özellikle ilk iki Real Madrid maçını biliyorsunuz çok farklı kazandık İstanbul'da. Ondan sonra 3. maça daha bir rahat gittik. Maçı kazanıyorken, biraz önce söylediğim gibi artık biz başarıyı beklemeye başladık. Yani Dörtlü Final'e kalma başarısını beklemeye başladık. Biz bekledikçe onlar geldiler. Yani başarı bize gelmedi, rakip üzerimize geldi. Bizi yendiler 2-1 oldu. Dördüncü maç da buna benzer geçti. Bu sefer maça çok endişeli başladık. 17 salı geri düştük. Maçı çevirdik, tekrar öne geçtik ama yine benzer şekilde kaybettik. Serinin son maçı bu sene bizim yaşadığımız, yani benim de yaşadığım en stresli karşılaşmaydı. THY Avrupa Ligi finalinde ben stresli değildim. Kazanacağıma çok emindim ama Real Madrid maçında stresliydim. Herkes bizim çok kolay bir şekilde Dörtlü Final'e kalacağımızı düşünürken, iş zora girmişti. Real Madrid artık başarabileceğine inanmıştı. Herkeste endişe vard. Biz 2021 yılında, yani bu sezonun, bu yılın başından itibaren İstanbul'da hiç maç kaybetmemiştik. Ne Türkiye Ligi’nde ne THY Avrupa Ligi'nde. 'Belki çok iyi oynamayabiliriz, stresli bir maç geçecek ama biz bugün kazanacağız.' diye düşündük. İstatistikler onu gösteriyor. Fenerbahçe'ye kaybetmemişiz, CSKA'yı 30 sayı farkla yenmişiz, diğer takımların hepsini yenmişiz. Valencia'yı yenmişiz, Barcelona'yı farklı yenmişiz. Şu çok önemli hayatta, endişeye kapılsam bile hiçbir zaman başarısızlığı düşünmedim. 'Kaybedersek ne olur?' Hayır, bunu düşünmeyeceksin. Endişelenebilirsin bu normal. Çünkü rahat giden yerde iş biraz sıkışmış ama başarısız olmayı düşünmeyeceksin. 'Ben bunu başaracağım.' diyeceksin. Çünkü başarısızlığı düşündüğün anda tedirginlik başlar. Bana göre endişe ile tedirginlik aynı kelimeler gibi duruyor ama değil. Evet biraz endişeli olabilirsin ama tedirgin olduğun zaman, o tedirginlik sana hata yaptırır, korkaklık getirir. Onun için bu şekilde o duyguyu da aştık."

Ataman: "Kesinlikle hiçbir zaman korkmayacağız."

Ataman: "Hayatta bazen endişelenmek de önemli. Yani hep böyle çok rahat, her şey çok güllük gülistanlık değildir. Hayat böyle bir inişli çıkışlıdır. Bazen o endişeyi duyacaksın ki ileriye gitmek için oradan kendine bir motivasyon yaratacaksın."

Ataman: "Vallahi hiç sormayın. Sarp çok meraklı. Çocukluğundan beri kendini basketbol sahasının içinde buldu ve benim belki de kariyerimin en parlak dönemine denk geldi. Galatasaray ile şampiyonluk, Beşiktaş ile şampiyonluk, Anadolu Efes ile final, şampiyonluk. Sarp'ın da hedefi hep yüksek. Bizde bu motivasyon hep en yukarıda. Geçenlerde yayıncı kuruluş ile ailece bir röportaj yaptık. Sarp'a geldiği zaman, "Biz artık LeBron James'e karşı oynamak istiyoruz. Lakers'a karşı oynamak istiyoruz." dedi. Bazen kaybettiğimiz maçlardan sonra eve dönerken, ben genelde maçtan sonra konuşmam, daha arabanın içinde, 'Baba niye orada mola almadın?', 'Baba, Dunston'ı fazla oynattın. Keşke orada Tibor'u oynatsaydın.', 'Larkin neden çok oynadı bugün? Çok formda değildi, onun yerine Beaubois'yı oynatsaydın.' gibi sorular soruyor. Basın baskısı, kamuoyu baskısı, yönetim baskısı, ben de evde bir de Sarp'ın baskısı var."

Ataman: "Öneri getiriyor. Antrenmanların neredeyse tamamına geliyor. Mesela artık antrenmanlarda oyuncuların performanslarını tutuyor. İstatistik tutuyor ve antrenman biter bitmez bana veriyor. Mesela bu antrenmanda Larkin kaç tane üçlük kullandı. Kaç tane başarılı oldu. Sertaç kaç ribaund aldı. Ondan sonra da birtakım önerilerle geliyor. 10 yaşında. Herhalde NBA'e gitmek istiyor, olacak mı bilmiyorum. İnşallah olacak. Sarp'a, 'Antrenörlük yapacak mısın?' diye soruyorlar. 'Ben zaten yapıyorum.' diyor. İki sene önce bir All Star maçı vardı. Benim yanımdaydı, 'Baba ben yapayım antrenörlük.' dedi. 'Yap.' dedim. Antrenörlük yaptı orada. Maçın içinde oyuncularla konuşuyor. Sarp kesin bir kere NBA'de olacak da ondan önce ben olabilecek miyim onu göreceğiz."

Ataman: "Ben buradan izleyen gençlere, ailelere seslenmiş olayım. Şu anda 23 yaşındalar. ABD'de biri elektrik mühendisliği okuyor, diğeri psikoloji ve güzel sanatlar okuyor. Daha 4-5 yaşında ben onları spora başlatmıştım. Önce cimnastikle başlattım. Sonra biraz yüzme yaptılar. Ondan sonra böyle 9-10 yaşına geldikleri zaman da, 'Voleybol mu istiyorsunuz basketbol mu?' diye onlara sordum. 'Biz voleybol oynayalım, basketbolda biraz daha temas var.' dediler. Daha fazla erkek sporu olarak gördüler. Ben de daha iyi, basketbolcu olurlarsa 'Ergin hocanın kızları.' denecek diye düşürdüm. Voleybol oynadılar 16-17 yaşına kadar. Eczacıbaşı'nda Galatasaray'da iyi de oynuyorlardı. Aynı zamanda da Saint-Joseph Koleji'ne gidiyorlardı. Başarılı bir sporcu, sadece spor yüksek okuluna gidememeli. ABD'deki gibi Stanford'da da okuyabilmeli. 16 yaşına geldikleri zaman bir seçim yapmak zorunda kaldılar. Okulu seçtiler. Oraya yöneldiler. Şimdi de gayet iyi bir şekilde eğitimlerine devam ediyorlar. Maçları tabii ABD'den takip ediyorlar. Onlar da çok mutlular."

Ataman: "Yaz, kesinlikle yaz. Bir kere stres yok. Maç stresi yok ve ben denizi çok seviyorum, yüzmeyi çok seviyorum. Yazın transfer dönemi biter bitmez kendimi hemen denize, sahile atıyorum. Onun için kesinlikle yaz diyorum."

Ataman: "Şimdi ben İtalya'da uzun süre yaşadım. Çocukluğum İtalya'da geçti. Pizza diyorum."

Ataman: "Hoca olarak. Oyuncu olarak bu zevki tadamadım ama hoca olarak tattım. O sorumluluk, kazanan grubun lideri olmak bana göre çok güzel. Tabii ki oyuncularım için de çok güzeldir ama ben hiçbir zaman profesyonel olarak oynamadım oyunu. Onun için onu tadamadım. Onu artık kazanan oyuncularımıza sormak lazım."

Ataman: "Gelecek sayın bakanım. Geçmişten tabii ki ders almak önemli ama hep geleceğe bakacaksın. Ben zaman makinesi olsa geleceğe gidip nereye geldiğimi görmek isterim. Acaba NBA’de takım çalıştırıyor muyum çalıştırmıyor muyum görmek isterim."

Ataman: "Bir final maçıysa THY Avrupa Ligi finali maçıysa son saniyede kazanmanın hazzı çok daha fazla. Bu izleyenler için de böyle. Çünkü o heyecanın sonunda o son saniye basketiyle kazandığın zaman, herkeste daha büyük bir adrenalin oluşuyor ama normal bir maç ise o son saniyeye kalmayı beklemeden kazanmak daha iyi."

Ataman: "Farklı oluyor o yüzden son saniye diyeyim."

Ataman: "Vatanım, bayrak. Ben vatanımı çok seven bir insanım. Onun için de Türk olmaktan gurur duyuyorum. Türkiye'de yaşamaktan da... Dünyanın birçok şehrinde bulundum. Hatta zaman zaman çalıştım. Herkes Paris der, Barcelona der, New York der, hepsinde bulundum. 1-2 hafta sonra hep ülkeme dönmeyi özledim. Biz Türk'üz ve ben Türk olmaktan gurur duyuyorum. Bana göre Türkiye dünyanın en güzel ülkesi."

Ataman: "Çocukluğuma dönseydim biraz daha sosyal olmayı isterdim. Çocukluğumda biraz daha böyle içine kapanık bir çocukmuşum. Biraz daha böyle futbol oynamak, basketbol oynamak, biraz daha fazla oyun oynamak isterdim. Onu söyleyeceğim. Aslında güzel de bir çocukluk yaşadım ama çocukluğuma dönmek ister miydim şu anda? İsterdim vallahi. Keşke sizinle çayırlarda çıkıp oynasak futbol. Buradaki arkadaşlarla beraber. Siz böyle takım elbise, bakanlık koltuğu, biz hoca koltuğu, röportaj yapıyoruz. Sarp burada olsaydı baba bir futbol oynayalım derdi."

Ataman: "Bakan olmak isterdim. Ben orada siz burada olurdunuz. Gençlik yıllarımda büyükelçi olmayı çok istiyordum. Hatta üniversite sınavında ilk tercihim Siyasal Bilgiler Fakültesi idi ama kazanamadım. İşletmeyi kazandım. O da şundan dolayı; uzun süreler çocukluğum İtalya'da geçti. O milliyetçi duygu ile hep böyle konsolos, büyükelçi gibi Türkiye'yi temsil eden olmak istiyordum. Kısmet böyle sporda temsil etmekmiş."

Ataman: "Aile, yuva demek. Aile, beni ben yapan kültür demek. Aile, sevgi demek. O kadar önemli ki. Yani aile içinde aldığınız o insanlık, sevgi, kültür ve bunun sürdürülebilirliği benim için çok önemli. Ben biraz çok koruyan, önem veren ben ailenin tek evladıyım. Her zaman annemin, babamın yanında olmaya çalışıyorum. Onlar da bilirler ki ben hep varım. Çocuklarımın da bunu bilmesini isterim. Çocuklarımın böyle çok üzerinde değilimdir. Ben onları daha böyle otonom olmalarını, kendi özgürlüklerini, kendi bireyselliklerini kazanmalarını isterim ama dışarıdan da hep böyle bir takiple onlara doğru yola girmeleri için birtakım nasihatler veririm. Hep onların yukarıdaki koruyucularıyımdır. Benim için aile çok önemli."

Ataman: "Tabii ki yani, başarıda ailenizin de size destek olması, aynı heyecanı duyması o kadar önemli ki. Sonuçta bir antrenmandan sonra, maçtan sonra eve geliyorsunuz. Evdeki huzur, evdeki destek bence çok önemli. Örneğin THY Avrupa Ligi tek bir kupa var. Şampiyon olduğumuzda küçük kupa verildi. Diğer şampiyonluklarda sadece takıma verilir büyük kupa ama eşim Ankara'da bir el sanatçısı bulmuş, kupanın aynı orijinallikte benzeri şu an benim evimde. 19 veya 20 tane kupa var. Bu da onun ne kadar heyecan duyduğunu gösterir."

Ataman: "Tabii ki çocuklarımın doğduğu anlar. Hepimiz için, her baba için hayatta en mutlu olunan anlar. Bu bir gerçek. Diğer mutlu olduğum anlar da tabii ki özellikle Avrupa şampiyonlukları. Örneğin İtalya'da bir takımla beraber Avrupa şampiyonu olup, maçtan döndüğümüz zaman ilk iç saha maçında 10 bin seyircinin Türk bayraklarıyla beni karşılaması çok mutlu etmişti. Çok şükür ki bu mutluluklar hep devam ediyor. En son bu THY Avrupa Ligi şampiyonluğu, ülkemizdeki insanların duymuş olduğu heyecan. İnsanlar hep böyle olumsuzlukları gündeme getirmeyi seviyorlar ama şunu gördük ki Türkiye olunca konu, başarılı olunca, herkesin beklentisi bu. Biz ülke olarak başarılı olmayı seven insanlarız. Onun için almış olduğum güzel geri dönüş beni çok mutlu etti. Böyle bir başarıda ülke olarak herkesin bundan haz duyması benim için çok büyük bir mutluluk."

Ataman: "Son dönemlerde kazanılan madalyalar var. Halterde, atletizmde, güreşte tabii ki var. Biraz daha eskilere gitmek gerek diye düşünüyorum. Özellikle güreşte çok başarılı olduğumuz yıllar var. Yaşar Doğu, Gazanfer Bilge, Celal Atik."

Ataman: "Evet ben de 52 mi 48 mi diyecektim. 6-7 tane altın madalya almıştık. Bir de 3 adım atlama bir madalyamız var. 6 tane altınımız var. İnşallah önümüzde olimpiyatlar var. Sizin döneminizde bunu geçebiliriz."

Ataman: "Arkadaşlar benim denizi çok sevdiğimi bilerek hazırlamış."

Ataman: "Ben daha çok Çeşme, Bodrum, o plajları biliyorum. Göcek tarafı, Ege tarafı..."

Ataman: "Her tarafımız çok güzel. Mavi bayraklı herhalde 300-400 civarı plajımız vardır."

Ataman: "Var var sürekli görüyorum."

Ataman: "Bunu biliyorum tabii ki. Voleybolda son dönemlerde VakıfBank, daha önceki dönemlerde Eczacıbaşı çok güçlüydü ama son dönemlerde VakıfBank. Onları da buradan kutluyorum."

Ataman: "58, 62?"

Ataman: "Ben daha hayatta yoktum o zamanlar ama büyüklerimizden duyuyoruz."

Ataman: "İnanın bu benim için çok büyük bir sürpriz. Böyle uzunlukta plaj olduğunu bilmiyordum. İlk fırsatta gideceğim. Hatay'a hiç gitmedim. 5-6 kilometre civarında mı?"

Ataman: "Benim için büyük sürpriz oldu. Şu anda biraz kendime kızdım. Çok da yakın dostlarım var Hatay'da. Hep davet ediyorlar, bir türlü fırsat olmadı. Yazın bir Hatay'a gitmek gerekiyor."

Ataman: "Evet, tabii biraz kilo problemimiz var ama gitmişken künefeyi mutlaka yiyeceğiz."

Ataman: "Ben de size teşekkür ediyorum. Bir farklılık yarattınız şu anda. Genelde biz işte bakan mevkiinde alışmışız. Bakanlıklara gitmek, böyle takım elbiseler, kravatlar, hani diyoruz ya 'Başarı size gelmesin, siz başarıya gidin.' diye. Siz burada zahmet ettiniz buraya geldiniz ve bizim gibi böyle spor bir şekilde geldiniz. Gençler gerçekten bunlardan bizler çok keyif alıyoruz. Sizlerin bize vermiş olduğu destek, devletimizin desteği, Cumhurbaşkanı'mızın sürekli olarak sporculara vermiş olduğu destek, gerçekten bizi mutlu ediyor. Her türlü siyasetin dışında biz şunu görüyoruz ki siz bunu içten yapıyorsunuz, Cumhurbaşkanı'mız içten yapıyor. Maç biter bitmez sizi arayabiliyorsa, bir ülkenin cumhurbaşkanı ve sizle o heyecanı paylaşabiliyorsa, siz de bundan keyif alıyorsunuz. Onun için sizlerin bizim yanımızda olmanız gerçekten büyük bir fırsat. Ben buradan gençlere de sesleneceğim. Bu fırsatları bizim de iyi kullanmamız lazım ve bir işi yapıyorsak iyi yapmamız lazım. Ben iyi yapmaya çalışıyorum. Gençlerimiz de mutlaka iyi yapsınlar."