Şırnak’ta 6 terörist teslim oldu! Şırnak Valiliğinden açıklama

Şırnak Valiliği, terör örgütü PKK’dan kaçan 6 teröristin güvenlik güçlerine teslim olduğunu bildirdi.

Yeni Şafak
Şırnak’ta 6 terörist teslim oldu

Şırnak Valiliği, terör örgütü PKK’dan kaçan 6 teröristin güvenlik güçlerine teslim olduğunu bildirdi.

Şırnak Valiliğinden yapılan açıklamada, "22 Ağustos 2017 tarihinde PKK/KCK terör örgütünden kaçtıklarını beyan eden 6 şahıs Silopi Habur Sınır Kapısında güvenlik güçlerimize teslim olmuştur. Teslim olan şahıslarla ilgili tüm işlemler adli makamlarımızca yürütülmektedir" denildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’nin kuzeyinde terör devletine müsaade etmeyeceğiz”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’nin kuzeyinde biz PYD-YPG’ye biz asla sözde devlet kurdurmayız, kurdurmayacağız. Bazıları ‘Kürt devleti’ falan deyip duruyorlar, ben bunu Kürt kardeşlerime hakaret telakki ediyorum. Benim Kürt kardeşlerim Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde böyle bir oluşuma asla fırsat vermeyecektir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Ankara, Aydın, Batman, Denizli, Gümüşhane, Kocaeli, Kütahya, Mardin, Muğla, Nevşehir, Rize, Tokat, Tunceli’den gelen muhtarların katıldığı 39. Muhtarlar Toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin PYD-YPG’ye Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurmasına müsaade etmeyeceğini söyleyerek, bazılarının ‘Kürt devleti’ ifadesini kullandıklarını, bunun Kürtlere hakaret olduğunu ifade etti.

“Bunlara 5 koyun ver, kaybedip gelirler”

Muhtarların tamamına ulaşana kadar bu toplantıların süreceğini söyleyen Erdoğan, “Eskiden beri ülkemizde birileri ısrarla muhtarları küçümsemeye çalışıyordu. 1998 yılında siyasi yasaklı durumuna düştüğüm zaman kendi akıllarınca beni tahkir etmek için ‘muhtar bile olamaz’ manşeti atmışlardı. Halbuki biz biliyoruz ki bu tür yaklaşımların içinde olanların hiç birisi de oturdukları mahallenin muhtarlığına aday olsalar seçilemezler. Çünkü milletimiz bunlara güvenip mahallesini teslim etmez. Bunlara 5 koyun ver, kaybedip gelirler. Milletin huzuruna çıkıp oy istemek, destek istemek, sandıktan başarı ile çıkmak her babayiğidin harcı değildir. Bunun için muhtarlıktan başlayarak milletimizin teveccühünü kazanarak, sorumluluk üstlenen herkes benim nezdimde muteberdir, kıymetlidir. Seçimle göreve gelenlerden bazılarıyla anlaşamıyor olabiliriz, farklı düşünceler, farklı yaklaşımlar içinde olabiliriz, milletimizi bunları anlatır izah ederiz, ama milletin teveccühü ile göreve gelmişse bu emanete ihanet etmediği sürece biz kendisine saygı duyarız. Muhtarlarımız arasında da bizim düşünce ve gönül dünyamızın dışında fikir ve meşrep sahibi arkadaşlarımız olabilir. Kendileri ile birebir karşılaşırsak oturur, konuşur, tartışır, müzakerelerimizi de yaparız. Biz terör örgütleri ile arasına mesafe koymuş olması şartıyla hiçbir muhtar kardeşimizi özel olarak dışlayamayız. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin tüm kapıları muhtarlarımıza açıktır. İşte bu anlayışla muhtarlarımızın tamamına ulaşana kadar sizlerle olan buluşmalarımızı devam ettireceğiz” diye konuştu.

“Türkiye’nin son 16 yılı hiç birimiz için kolay gezmedi”

AK Parti iktidarında geçen 15 yılın kısa bir özetini yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaşananları ardı ardına sıraladığımızda ne büyük imtihanlardan geçerek bu güne geldiğimizi çok daha iyi görüyoruz. Türkiye’nin son 16 yılı hiç birimiz için kolay gezmedi. Bir yandan ülkemizi çok büyük hizmetlerle tanıştırırken, diğer yandan da bugüne kadar rastlanmadık engelleri aşmak, birçok oyunları bozmak zorunda kaldık, bunları da başardık. İlk sınavımızı 2002 yılında partimin iktidar olduğu ama şahsımın siyasi yasaklı olması sebebiyle Mecliste yer alamadığımız o garip durumu aşarken verdik. 2003 yılında bu yanlışı düzeltip Meclisteki ve hükümetteki yerimizi alırken 1 Mart Tezkeresi, Süleymaniye’deki askerlerimize yönelik saldırı ve hükümet çalışmalarımızı engellemeye yönelik o sinsi oyunlar sebebiyle oldukça zorlu bir dönem geçirdik. 2004 yılında hukuk reformlarımız çerçevesinde DGM’leri kaldırdık. OHAL, Anadolu’yu dolaşıyorum, ne istiyorsunuz, ‘şu OHAL’i kaldırın yeter.’ Biz daha iktidarımızın ilk ayında OHAL’i kaldırdık. Değişen bir şey oldu mu, maalesef bölge teröre ne yazık ki çok daha farklı şekilde, tanışma noktası yol verdi. Artık şu anki OHAL’in o zamanki OHAL ile hiç alakası yok. Şu anki OHAL’in en önemli özelliği terör örgütlerini defetmek, onları inlerinden çıkartıp gömmektir. Çünkü benim Güneydoğu’daki, Doğu’daki halkım, ülkemdeki halkım huzura ulaşmadıkça biz devlet başkanı olarak sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız. Benim muhtarlarım tehdit edilerek ‘bu köyden, bu mahalleden bizim dışımızda herhangi bir partiye 1 tane oy çıkarsa öldürülürsün.’ Bu tehdit altında benim muhtarım olduğu sürece ben sorumluluğumu yerine getirmiş olamam. Benim muhtarlarım kaçırılıyor, işkence ediliyor, bazı muhtarlarım öldürülüyorsa biz görevimizi yerine getirmiş olamayız. Onun için el ele vereceğiz ve OHAL ile birlikte bölgeyi huzura erdirene kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Demokratik reformlar kapsamında da farklı dil ve lehçelerde radyo televizyon yayınına biz imkan sağladık. 2005 yılında en önemli ekonomik reformlarımızdan birisini yaparak, paramızda istemediğiniz kadar sıfır vardı, o sıfırları attık. Tuvalete gidişin fiyatı 1 milyon liraydı. Halbuki, eskiden delikli kuruşlarla gidiyorduk. 6 sıfır atmak suretiyle paramıza itibarını yeniden kazandırırken demokratik ve hukuki reformlarımızı sürdürdük. 2006 yılında Türkiye bir Danıştay saldırısı ile karşı karşıya kaldı. Trabzon’daki rahip cinayeti ve çeşitli terör olayları gibi her biri ayrı provokasyon olan karanlık olaylar zinciri ile sarsıldık. 2007 yılında 27 Nisan elektronik bildiri ve buna karşı hükümetimizin verdiği cevap demokrasi tarihimize altın harflerle yazılırken, Hrant Dink cinayeti gibi karanlık olaylar da tırmanarak sürdü. Bu sürecin ülkemiz için en hayırlı süreci cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesine imkan veren ve 16 Nisan’a kadar uzanan gelişmelerin önünü açmış olmasıdır. 2008 yılı Meclisin özellikle başörtü ile ilgili kararına karşı ‘411 el kaosa kalktı’ manşeti üzerinden başlayan sürecin pek çok provokasyonun eşliğinde partimize kapatma davası açılmasına kadar uzandığı bir yıl oldu. 2009 yılında ülkemizin tüm kesimlerin sorunlarına çözüm bulmak için çalışmalarımızı hızlandırdık. 2010 yılı Mavi Marmara saldırı, PKK’nın kanlı eylemleri, anayasa değişikliği halkoylaması ile geçti. 2011 yılı seçimleri öncesinde daha önce CHP Genel Başkanının değiştirilmesi ile başlayan kasetler yoluyla siyasi dizayn projesinin MHP’yi içine alacak şekilde genişlediğine şahit olduk. 2012 yılı MİT Müsteşarı’na yönelik tutuklama girişimi, Suriye’nin uçağımızı düşürmesi, Gaziantep’teki bombalı saldırı, 56 vatandaşımız orada şehit oldu. Suriye’de ateşlenen top mermilerinin topraklarımıza düşmeye başlaması gibi hadiselerle Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğinin habercisiydi. 2013 yılı saldırıların iyice arttığı bir yıldı. Hatırlayın, Reyhanlı saldırısı, Gezi olayları, dershanelerin kapatılması kararını almamız, milli birlik ve kardeşlik projesini uygulamaya sokmamız, 17-25 Aralık emniyet yargı darbesi ve bizim milli iradeye saygı mitinglerimiz bu yıl gerçekleşti. 2014 yılı tarihimizin en büyük ihanetlerinden birisi olan MİT tırları hadisesini yaşadığımız, HSYK yapısının değiştirilmesi başta olmak üzere FETÖ ile mücadele için gereken adımları kararlılıkla atmaya başladığımız bir yıl oldu. Aynı yıl tarihimizde ilk defa doğrudan halkın oyu ile yapılan seçimin ardından cumhurbaşkanlığı görevine bu kardeşiniz seçilmiş oldu. 2015 yılı hiçbir partinin tek başına hükümet kuramadığı 7 Haziran seçimlerinin ardından ülkemizi sağ salim bir şekilde 1 Kasım seçimlerine götürerek krizi çözdüğümüz bir yıl oldu. Bu dönemde ülkemiz bölücü terör örgütünün eylemleri ve DEAŞ’ın giderek artan saldırıları nedeniyle ciddi bir güvenlik tehdidi ile karşı karşıya kaldı” şeklinde konuştu.

“Suriye’nin kuzeyinde biz PYD-YPG’ye biz asla sözde devlet kurdurmayız, kurdurmayacağız”

2016 yılında yaşanan gelişmeleri anlatan ve Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmasına Türkiye’nin asla müsaade etmeyeceğini söyleyen Erdoğan, “2016 yılın PKK ve DEAŞ’ın üzerine kararlılıkla gittiğimiz, FETÖ’yü her alanda çökertmek için önemli tedbirleri hayata geçirdiğimiz bir yıl olarak başladı. Biz ülkemiz ve milletimiz için cansiperane çalışırken 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ ihanet çetesinin ordu içindeki mensupları bir darbe girişiminde bulundu. FETÖ’nun darbe teşebbüsünü milletimizin ezanına, bayrağına, hürriyetine, geleceğine sahip çıkma konusunda gösterdiği kararlı irade sayesinde akamete uğrattık. Hemen ardından da Suriye’de kurulmak istenen terör devletinin önünü kesecek en kritik hamlemizi yaparak Fırat Kalkanı Harekatı’nı gerçekleştirdik. Çünkü kararlılığımız vardı. Suriye’nin kuzeyinde biz PYD-YPG’ye biz asla sözde devlet kurdurmayız, kurdurmayacağız. Bazıları ‘Kürt devleti’ falan deyip duruyorlar, ben bunu Kürt kardeşlerime hakaret telakki ediyorum. Benim Kürt kardeşlerim Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde böyle bir oluşuma asla fırsat vermeyecektir” açıklamasında bulunarak tek bayrak, tek vatan, tek devlet ve tek millet vurgusu yaptı.

Fırat Kalkanı Harekatı ile Suriye’nin kuzeyinde 2 bin kilometrekarelik alanın Türkiye’nin kontrolünde olduğunu belirten Erdoğan, “Orada şuan bizim görevlendirdiğimiz bir vali ile beraber orası yönetilmektedir. Derdimiz şu, Cerablus’a biz niye girdik, Gaziantep’te 56 vatandaşımız şehit edildiği zaman artık sabredemeyiz dedik ve Cerablus’a girdik. Arkasından Rai’ye, oradan El Bab’a indik. Oradaki 2 bin kilometrekarelik alanı kontrol altına aldık. Oralarda aslında Arap kardeşlerimiz yaşıyordu. Bölgedeki Kürt kardeşlerimizin, PYD-YPG terör örgütü ile yapmak istedikleri, Suriye’nin Kuzeyinde bir terör koridoru oluşturmak suretiyle Akdeniz’e ulaşmaktı. Kusura bakmasınlar, Cudi’de, Tendürek’te, Kandil’de, Gabar’da ne yapıyorsak, her yerde, bunları nerede görürsek aynısını yapmaya devam edeceğiz. 2017 yılı FETÖ ve PKK başta olmak üzere terör örgütleri ile mücadelemizi tavizsiz şekilde sürdürdüğümüz bir yıl oldu ve olacak. 16 Nisan halkoylaması ile yönetim biçimimizde doğrudan milletimizin kararı ile köklü bir değişiklik ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçtik. Şimdi bazıları köşelerinde yazıyor, ‘şu kadar hayır oyunu nereye koyacaksınız’ diye. Geç o işleri. Evet, hayır, bir tane fazla olursa bu iş bitiyor. Demokrasi bu değil mi? Hangisi daha fazla çıkarsa mesele onun lehine bitmiştir. Ama hazmedemiyorlar. Bunlarda hazımsızlık var, midelerine oturdu bu iş. Alışacaklar bu işe. Yeter ki biz el ele olalım, bir olalım, beraber olalım, iri olalım, kardeş olalım, hep birlikte Türkiye olalım, bunlara gerekli dersi vermiş olacağız” ifadelerini kullandı.