18-24 Ekim 2010 tarihleri arasında İstanbul-Galatasaray Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde gerçekleştirip, geçen pazar günü de görkemli bir kapanış töreni eşliğinde sonlandırdığımız “Beyaz Sinema'nın 40 Yılı Festivali”nin gerek ön hazırlık, gerekse yürütme sürecinde birbirinden değerli maddî ve manevî desteklerini gördüğüm bir dizi güzide insan ve bağlı oldukları kurumlara kocaman birer teşekkür borcum var.
Hayatım boyunca daima gururla anacağım bu “Müslümanca” buluşmaya ilişkin haber ve yorumlarımızı noktalarken, çabamıza omuz atan dost insanları sayfamızda son bir kez daha yâdetmeyi de ahlâkî bir borç bildim:
- Her birinin, boğazlarına kadar içine gömüldükleri yığınla işleri-güçleri ve dertleri varken, projemi duydukları ilk andan itibaren tereddütsüz bir dayanışma duygusuyla son güne kadar ihtiyaç duyduğum her şekilde destek veren; nihayet kapanış töreninde de bütün o meşgalelerini bırakarak yukarıda gördüğünüz -şimdiden sinema tarihimize geçmiş durumdaki- nadide “dayanışma fotoğrafını”nı çektirmek üzere Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ne koşan yedi güzel kalpli adam: “Beyaz Sinema” hareketinin en kararlı cengâverleri Hüseyin Türkyıldırır, Nurettin Özel, Mesut Uçakan, Mehmet Tanrısever, Metin Çamurcu, İsmail Güneş ve Nesim Şahin'e;
- “Üstadım, böyle bir projemiz var, paramız falan yok ve bize bir haftalığına güzel bir mekân lâzım” deyişimle birlikte, “Buyur kardeşim, İstanbul'daki kültür merkezlerinden birini beğen” karşılığını veren, sonunda da bizzat tarafımdan seçilmiş Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ni etkinliğimize bir hafta boyunca tahsis eden iki saygın bürokrat; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Soysal İşler Daire Başkanı Numan Güzey ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan'a;
(Ki Bayhan Hoca, yalnızca mekânın tahsisiyle yetinmeyip, etkinliğin kusursuz bir organizasyon eşliğinde ilerlemesi için sonraki günlerde de desteklerini hiç esirgemedi. Hafta boyunca sık sık arayıp “Durum nedir, her şey yolunda mı? Benden bir isteğiniz var mı?” diye sormasının yanı sıra, son gün gerçekleşen toplu buluşmaya katılarak yaptığı harika konuşmayla da bizleri hem onurlandırdı, hem de gelecek güzel günler adına iyice umutlandırdı.)
- Festivalin hazırlıkları sürerken, kendisini arayıp “Nefesim kesildi, yardımınıza ihtiyacım var” diyerek destek istediğim, yıllardır hiç eksilmeyen iyi niyeti ve babacanlığını bir kez daha göstererek bu organizasyonun kimi maddî gereksinimlerini karşılayan, gazetemizin genel müdürü ve ekonomi yazarı Mehmet Ziya Gökalp'e;
- Festivalimizi ilk gününden son gününe kadar büyük bir titizlikle takip ederek sitelerinde sık sık ayrıntılı haber ve röportajlarla destekleyen adlı popüler gençlik sitesinin değerli editöryal ekibi; genel yayın yönetmeni İsmail Uğur, haber koordinatörü Arzu Erdoğral, basın ve halkla ilişkiler sorumusu Beyhan Demirci ile içerik koordinatörü Engin Dinç'e;
- “Bana festivalimizin kamuoyuna duyurulması noktasında lütfen destek olun sevgili kardeşlerim” dediğimde, “Bugün destek olmayacağız da ne zaman olacağız?” diyerek kameramanlarını, muhabirlerini bir hafta boyunca seferber eden kardeş yayın kuruluşumuz TV Net'e ve bu kuruluşun idealist haber müdürü Metin Mutanoğlu'na;
- Yanısıra, yine çabalarımızın kamuoyuna etkili bir biçimde ulaşmasında çok yoğun haber desteklerini gördüğüm Millî Gazete kültür-sanat servisi ekibi, Bünyamin Yılmaz, Yılmaz Mete Er, Seyit Çolak ve Yüksel Akça'ya;
- Kanal 24 televizyonu haber merkezi adına festivalimizi gün gün takip ederek birbirinden güzel ve kapsamlı haberler hazırlayan aziz dostum, câmiâmızın en deneyimli kültür-sanat muhabiri ve editörü Bedir Acar'a;
- Aynı şekilde, festivalimize bültenlerinde, sayfalarında geniş bir ölçekte yer veren TRT-Arap, Kanal 7 ve Ülke TV haber merkezlerine; Gerçek Hayat dergisinden Gülcan Tezcan'a,
- Festivalimizi hafta boyunca gazetemiz adına takip ederek kamuoyunda ses getiren haber ve söyleşilere imza atan muhabir kardeşim Murat Palavar'a;
- Ayrıca, yine 18 Ekim Pazartesi günkü başlıklı yazısıyla festivalimize önemli bir destek veren değerli yazarımız (ki kendisi de “Beyaz Sinema” akımının en kıdemli senaristlerinden biri olarak, sinema sektöründe verilen bu mücadelenin cefâsını yıllar yılı fazlasıyla çekmiş bir aydındır) Salih Tuna'ya;
- Ne zaman böylesine geniş çaplı bir kültür-sanat organizasyonuna girişsem benden desteğini asla esirgemediği gibi, bu kez de iki hafta boyunca önüne yığdığım düzinelerce grafik tasarım talebini büyük bir iyi niyetle ve tek kuruş ücret almaksızın en mükemmel şekilde yerine getiren câmiâmızın usta görsel yönetmeni Mehmet Emin Öztürk'e;
- Festival kapsamında gösterilen sinema filmlerinin yasal hak sahipleri olarak, bu yapıtların ellerinde bulunan en iyi kopyalarını (ve yanı sıra da bulabildiklerinin afişlerini, lobi kartlarını) hiç bir telif ücreti talep etmeksizin bizlere ileten Gönül Moroğlu (Moroğlu Film / “Reis Bey”), Eşref Ziya Terzi (Coloni Film / “The İmam”), Nejdet Arkın (Fanatik Film / “Sözün Bittiği Yer”), Mehmet Tanrısever (Feza Film / “Çizme”, “Sürgün”, “Garip Bir Koleksiyoncu”), Hüseyin Türkyıldırır (Esra Film / “Beşinci Boyut”, “Bize Nasıl Kıydınız?”, “Yaşama Hakkı”, “Ölümsüz Karanfiller”), Mesut Uçakan (Atlas Film / “Gençlik Köprüsü”, “İskilipli Âtıf Hoca”) ve İsmail Güneş'e (Mavi Film / “Gülün Bittiği Yer”);
- Yıllar sonra yeniden izleyicilerle buluşturduğumuz bu klasik filmlerin dijital restorasyon çalışmaları nedeniyle, benimle birlikte kurgu masalarında -son derece simgesel bir emek bedeli karşılığında- iki hafta süreyle benzersiz bir idealizm sergileyerek sabahlayan, onardığımız her sinema filminde kare kare ilerleyerek onları âdeta oyundan dönmüş çocuğunun yüzünü temizleyen bir anne şefkatiyle yılların kiri-pası ve yıpranmışlıklarından arındıran kurgu yönetmeni Olgun Özcan'a,
- Festivali ilk gününden finaline kadar hiç bir aşamasını sektirmeden takip edip, bu organizasyonu sonradan izlemeyi, üzerinde akademik çalışmalar yapmayı arzu edebilecek araştırmacılar ve muhtelif sinema arşivleri için başından sonuna kadar profesyonel kalitede görüntüleyen kamera ekibimizin üyeleri, Turan Baki, Hüseyin Baki ve Tekin Çetin'e;
- Yine, bir hafta boyunca festival ortamında “gönüllü fotoğrafçı” olarak görev yapıp yüzlerce kare fotoğraf çekerek, her aşamasına büyük emekler verdiğimiz bu etkinliği ölümsüzleştiren Muhammed Yâsir Düzcan'a;
- Festival mekânı Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'ni aynı zamanda gösterişli bir sergi ortamına çeviren irili ufaklı düzinelerce renkli çıktıyı, her biri foto-bloklara yapıştırılmış büyük boyutlu fotoğrafları çok kısa bir süre içinde ve yine üç otuz paraya hazırlayarak bana her zamanki dostça desteklerinden birini sunan Bayrampaşa-Asyanur Copy Center'in sahibi Şükrü Şimşek'e,
- Haftalardır süren canhıraş hazırlıklarımız sırasında, bir yandan evlatlarımıza annelik yapmaya, evimizi çekip çevirmeye çalışırken, diğer yandan da bilgisayar başında bîtap düşmüş Olgun'u ve beni ayakta tutabilmek için neredeyse hiç uyumayıp bizlere sabahlara kadar sürekli yiyecek-içecek bir şeyler, çay-kahve taşıyıp duran sevgili hayat arkadaşım Aysun Hanım'a;
- Festivali bir hafta boyunca -kimisi bir tek gün bile sektirmeksizin, kimisi de fırsat bulabildikleri anlarda gelerek- takip eden bir kaç yüz dolayındaki ziyaretçimizin tamamı adına, sırf bu etkinlikte yer alabilmek için Erzurum'daki üniversite öğrenimine bir haftalığına ara verip okulunu kırarak bizlerle birlikte olmak üzere İstanbul'a gelen genç okurum Ramazan Çoban'a gönülden teşekkür ederim.
Bunların dışında, ortalıkta, başkaca teşekkür edecek kişi ya da kuruluş da göremiyorum açıkçası.... Çünkü, İslâmî câmiânın -bize ve çabalarımıza yıllar yılı burun kıvırarak ego tatmini yapmakla ömrünü tüketmiş- bazı pek muhterem entelleri, yanı sıra da kendi fanatik mensupları dışındaki herkesi birer “böcek” gibi algılayıp gördükleri yerde harcamaya çalışan, bir süredir ülkenin dört bir köşesini ele geçirme sevdasına düşmüş devâsâ bir imparatorluğun basın-yayın organları yine ortalıklarda yoktular. Hoş, sözünü ettiğim bu topluluğun, kendileri tarafından düzenlenmemiş kültürel etkinliklere yönelik gayet bilinçli ve kararlı ilgisizlikleri zaten artık hepimizin mâlûmu… Nitekim, tıpkı Kasım-2007'de “Şehit yönetmen Mustafa Akkad'ı Anma Gecesi”nde olduğu gibi, sinema alanındaki bu son organizasyonumuzu da büyük bir pişkinlikle es geçtiler. Aynen, “internet ortamındaki kalelerimiz” olarak gördüğüm bazı önemli haber portallarının, kültür-sanat ağırlıklı yayın yapan “inançlı” yazar-çizerlerin yönetimindeki bir grup site, blog ya da forumun hafta boyunca gökyüzüne bakıp ıslık çaldığı gibi…
Olsun, bu işler karşılıklıdır, mâlûm adreslerin “ümmet dayanışması” noktasındaki ikiyüzlülüklerini nicedir fark ettiğimden beridir ben de onların sinema ve diğer alanlardaki çabalarını büyük bir gönül rahatlığıyla es geçiyorum; böylece karşılıklı olarak paşa paşa geçinip gidiyoruz!
Önümüzdeki aylarda bundan çok daha büyük ve görkemli sinema buluşmalarında biraya gelebilmek umuduyla, yüce yaratıcımız emeği geçen herkesten razı olsun.
Dostları sevindirmeye, düşmanları da çatır çatır çatlatmaya devam edeceğiz evel Allah!
* * *