Şair sultanlar

Osmanlı padişahlarından kimi marangozlukta, kimisi kuyumculukta, kimisi müzikte, kimisi de şiirde mühim eserler vermiştir. İşte Osmanlı'nın şair sultanları...

Hem kılıç hem de kalem sahibi Osmanlı Sultanları

Osmanlı padişahları arasında devleti yönetmek, sefere çıkmak vs. gibi idarî işler dışında hemen hepsinin hobi diyebileceğimiz bir meşgaleleri vardı. Hatta kimileri bu meşgalelerinde ustalık da o kadar ileri gitmişlerdi ki, neredeyse uğraştıkları işin birinci sınıf üreticisi olmuşlardı. Bu alanların içinde en yaygın olarak tercih edileni, hiç şüphesiz şiirdir. Osmanlı padişahları ilk dönemden itibaren şairleri himaye etmişler, kendileri de şiir söylemişlerdir.Bu konu hakkında önemli bir inceleme kaleme alan günümüzün önde gelen Osmanlı edebiyatı uzmanlarından Prof. Günay Kut hanedanın kültür ve sanata olan eğilimi hakkında şunları söylüyor: “Osmanlı Padişahları, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan itibaren, şairleri ve bilim adamlarını desteklemişler, özellikle Türk dilinin gelişmesinde çok büyük rol oynamışlardır. Şair ve bilim adamlarıyla çok sıkı bir ilişki içinde olmuşlar, pek çok Arapça ve Farsça eserin Türk kültürüne kazandırılmasında bizzat önderlik etmişlerdir. Bunun yegâne sebebi yeni kurulan imparatorluğun bilgi ve kültür seviyesini yükseltmekti. Fakat bunu yapabilmek için kendilerinin de bilgi sahibi olmaları gerekiyordu. İşte bu meseleyi bu yönüyle ele aldığımızda şehzadelerin çok küçük yaştan itibaren özel bir eğitimle yetiştirildiğini de bilmemiz gerekir.”Osmanlı şehzadelerinin devrin en büyük âlimlerinden, hocaların ve üstadlarından aldıkları muhtelif dersler içinde onların estetik duygusunu geliştirecek ve içlerindeki kabiliyeti ortaya çıkaracak bir müfredat vardı.

http://image.piri.net/resim/imagecrop/2016/06/23/09/27/resized_52e4a-6a6e48eefatihinhuzurundaalikuscu.jpg

Saraydan şiirlerZira kimisi marangozlukta, kimisi kuyumculukta, kimisi müzikte, kimisi de şiirde mühim eserler vücuda getiriyordu. Ancak bu işler içinde şiir kabiliyeti neredeyse bütün padişahlarda ortak bir istidattı. Pek çoğu “Divan” adı verilen şiirlerini topladıkları bir kitaba sahipti ve diğer klasik şairler gibi mahlas kullanıyorlardı. Mesela Fatih Sultan Mehmed, Avnî; Kanuni Sultan Süleyman, Muhibbî; Genç Osman, Farisî; II. Mahmud, Adlî mahlaslarını kullanarak şiirlerini kaleme almışlardır.Kültür A.Ş. Yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde bir kitap neşredildi: “Saraydan Şiirler”. Rahmetli tarihçi Vahit Çabuk tarafından kaleme alınan eser, işte bu şair padişahların hayat hikâyelerine ve şiirlerinden örneklere yer veriyor. Yıldırım Bayezid'den Sultan Mehmed Reşad'a toplam 25 padişahın şiirlerinden örnekler ihtiva eden kitabın sayfalarını rast gele açıyorum: İstanbul'un fatihi çıkıyor karşıma. “Avni” mahlasını kullanıyor şiirlerinde. Mesela şu şiir Fatih'in “niyetini” ne de güzel anlatıyor: İmtisal-i cahidu fillah olubdur niyyetüm Din-i İslam'ın mücerred gayretidür gayretümFazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i rücalullah ileEhl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdür niyyetümEnbiya vü evliyaya istinadum var benümLutf-ı Hak'dandur heman ümmid-i feth ü nusretümNefs ü mal ile n'ola kılsam cihanda ictihadHamdülillah var gazaya sad hezaran rağbetümEy Mehemmed mucizat-ı Ahmed-i Muhtar ileUmaram galib ola a'da-yı dine devletümBir kez daha açıyorum kitabı rastgele. Bu sefer de karşıma “Muhibbi” mahlaslı Kanuni Sultan Süleyman'ın meşhur beyti çıkıyor: “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibiOlmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” Hat levhası olarak da tesadüf edilen bu beytin devamı pek bilinmez. O halde devamını da yazalım, şöyle: Mefharet didükleri ancak cihan gavgasıdurOlmaya baht u saadet dünyede vahdet gibi Ko bu ıyş u işreti çünkim fenadur akıbetYar-ı baki ister isen olmaya tâ'at gibi Ola kumlar sağışınca ömrüne hadd ü adedGelmeye bu şişe-i çarh içre bir saat gibiGer huzur itmek dilersen ey Muhibbî fâriğ olOlmaya vahdet cihanda kûşe-i uzlet gibiKanuni Sultan Süleyman'ın Osmanlı edebiyatının en çok şiir yazan şairlerinden biri olduğunu söylersem, bazı padişahların bu işi sadece “basit bir hobi” olarak görmediği açıkça ortaya çıkar. Bugün, sanatla, edebiyatla ve bilimle bu kadar iç içe olan, sanatkarı ve bilim adamını koruyup kollayan, aynı zamanda kendisi bu işlerin içinde olan bir devlet adamı gösterebilir miyiz? Zor, çok zor…