Her yıl Ramazan ayında oruç ibadetiyle birlikte beslenme programları da gündeme geliyor. Vücut direncinin düşmemesi için beslenme tüyoları paylaşan Diyetisyen Tuğba Nur Selçuk, sahur öğününün mutlaka yapılması gerektiğini dile getirdi. Sahur yapılmadığı taktirde açlık süresinin 17-18 saate kadar uzayabildiğini belirten Selçuk, “Bu da özellikle metabolizma hızında yavaşlamalara sebep oluyor” dedi. Öğünlerin dengeli olması önemli. Özellikle sahur öğününde kas ve sıvı kaybının önüne geçebilmek için bunları yeterli miktarda karşılamalıyız" dedi. İftar öğününde ise vatandaşların yemekleri yavaş ve iyi çiğneyerek tüketmesi gerektiğini söyleyen Selçuk, çorba ile başlayıp mümkün olduğunca 10-15 dakika kadar ara verilebilmesi takdirde mideye bir anda yüklenilmeyeceğini açıkladı.
DENGELİ BESLENME OLMAZSA OLMAZ
Öğünlerin dengeli olmasının önemine dikkati çeken Diyetisyen Tuğba Nur Selçuk, Ramazan ayının gelmesiyle beraber beslenme alışkanlıklarının büyük ölçüde değiştiğine dikkat çekti. Açlık süresinin uzaması ile hem vücutta sıvı kayıpları yaşandığını hem de enerji alımında yetersizliklere bağlı olarak metabolizma hızında yavaşlama görüldüğünü söyleyen Selçuk, şöyle konuştu: “Sahur öğünleri daha çok protein ağırlıkta besinlerden oluşmalı. Yani yumurta, süt ve süt ürünleri, az tuzlu peynir gibi bunları mutlaka bulundurmalıyız. Bununla beraber tam tahıllı ekmek, sebze ve meyve çeşitlerini sahur öğününe dahil etmeliyiz. Hatta çiğ kuruyemiş, çiğ fındık ve çiğ badem gibi yağlı tohumları da beslenmenize eklerseniz tokluk süresi daha da uzayacaktır.
Gün içerisinde kan şekeriniz daha dengeli ilerleyecektir. Biz hiçbir zaman ekmeği tamamen kesin gibi bir yorum yapmayız. Ama tam tahıllı ekmek ve miktarına dikkat edildiği sürece tüketilmelidir.”
TUZLU VE BAHARATLI ÜRÜNLERDEN UZAK DURUN
Sahurda tuz ve baharat içeriği çok yüksek ürünlerin tüketilmemesi gerektiğinin altını çizen Selçuk, “Eğer kişinin kronik rahatsızlığı varsa tansiyon, şeker, diyabet gibi bunları tetikleyebilir. Bunlar gün içerisinde tansiyon dengesizliklerine yol açabilir. Su ihtiyacını arttırabilir. Karşılayamayacağınız için vücutta sıvı kaybına yol açar. Bununla birlikte kafeinli içecekleri sahur da mümkün olduğunca tüketmeyelim. Bunun yerine ayran, şekersiz komposto ve ev yapımı meyve suları yükleyebiliriz” dedi.
İftarı yavaş yapmalıyız
İftarın yavaş ve çok çiğneyerek yapılması gerektiğini söyleyen Diyetisyen Tuğba Nur Selçuk, “İftardan sonra halk arasında ağırlık dediğimiz durum olmaması için iftar öğünlerini olabildiğince yavaş ve çok iyi çiğneyerek tüketmemiz lazım” şeklinde konuştu. İftara bir çorba ile başlayıp mümkün olduğunca 10-15 dakika kadar ara verilmesini önerdiklerini söyleyen Selçuk, şunları söyledi: “Çorba içtikten sonra da ana yemekle başlayabiliriz ama bu ana yemek kesinlikle kızartma ve kavurma gibi yağlı yöntemlerle pişmiş olmamalı. Bunun yerine haşlama, fırında ya da ızgara pişirme yöntemi olabilir. Öğünün yanında mutlaka bir salata olmalı. Bu da kan şekeri dengelenmesini sağlar ve tokluk süresini uzatır. İftar sonrası herkeste tatlı ihtiyacı görürüz. Yemeğin hemen ardından tatlı tüketmek çok da doğru bir tercih değildir. En az 2 saat geçmesini bekleyerek yapacağınız hafif bir ara öğünle bunu dengeleyebiliriz. Bu ara öğün de taze meyve ve kuru meyve olabilir. Yanında da süt ve yoğurt grubu bulundurabiliriz. Tatlı tüketimini de haftanın bir günü ev yapımı tercihen sütlü tatlıları küçük porsiyonda tüketebiliriz. Hamurlu, şerbetli ve kızarma yöntemiyle yapılmış tatlıları mümkün olduğunca tüketmemeye çalışalım bu süreçte.”
KRONİK HASTALAR DOKTORA DANIŞMALI
Kronik hastalığı olanların doktoruna danışmadan kesinlikle tutmaması gerektiğini kaydeden Selçuk, “Eğer doktoru müsaade ediyorsa ve tutacaksa özellikle iftar sahur gibi öğünlerinin her besin grubundan içermesine ve vücudunun ihtiyacını karşılayacak kadar besin içermesine dikkat etmeli. Kuru baklagil, et, sebze, yoğurt ve süt ürünlerini mutlaka öğünlerinde bulundurmalıdır” ifadelerini kullandı.