Osmanlı tarihinin satıraralarını okuduğumuz en önemli kaynaklardan biri Osmanlı'yı ziyaret eden Batılı seyyahların yazdıklarıdır. 1670'te Osmanlı topraklarına gelen İngiltere kralı II. Charles'ın sefaret papazı olan Dr. John Covel, 7 yıl süreyle burada kalmıştı. Sultan IV. Mehmed devrinde Edirne Sarayı'nı ziyaret eden Covel, sosyal hayat, adetler, alışkanlıklar, saraydaki merasimler vs. dair bilgiler veren ayrıntılı bir seyahatname kaleme almıştır. Dergâh Yayınları tarafından “Bir Papazın Günlüğü” adıyla Türkçeye tercüme edilen bu eserden sünnet törenlerine dair, sonra derece ilgi çekici bilgiler ihtiva eden pasajı takdim ediyorum: “Genç Şehzade Mustafa'nın sünnet töreni onuruna yapılan geçit törenini görmeye gittik. Önemli bir adamın oğlu sünnet edileceği zaman kesme işleminden birkaç gün evvel gayet şık bir kıyafet giydirilir ve onunla beraber sünnet olmayı bir onur kabul eden, gayet iyi giydirilmiş, fakir çocuklarla beraber at üstünde şehirde dolaştırılır. Önlerinde Türk müziği çalgıcıları olan büyük bir kalabalık şarkı söyleyerek, dans ederek ve bağrışarak takip eder. Bu genç adam için yapılan resmi geçit de bu türdendi ama saray tarafından tertip ediliyordu; Büyük Efendi de oradaydı ve orada imparatorluğun bütün haşmetini gördük. Devletin bütün görevlileri ve müteferrikalar [levazım amirleri] (ki ayrı bir sınıftır, Yüce Hakanın korumaları, onlardan bir devşirmeyi tanımıştım) ve diğer görevliler, vezir gibi statülere göre kavuklarını takmışlardı. Şimdi rahvan ve orta boy atlar moda olmasına rağmen hepsinin atları mükemmeldi. Pek çoğu, dışı kumaş kaplanmış kürkler içindeydiler (büyük adamların yaz sıcağında olsa bile kürk giymeden sokağa çıkması ayıptır); kürkün dış tarafı saten, kadife veya altın veya gümüş simiyle dokunmuş kumaşla kaplanırdı. Atların giysileri de çok görkemliydi; arka örtüsü altın, gümüş, inci vs. en mütevazı olanı ipek işlemeliydi; eğeri aynı şekilde, üzengisi gümüş, bazısı altın işlemeli, başlıklar altın, gümüş veya bakır olup değerli taşlar ve altınla süslenmiş, bilhassa alın ve kulaklıklar aşırı süslüydü. Önden yeniçeri grupları, yanlarında yaya olarak çeribeyleri veya albaylar olurdu. Sonra vezirin uşakları gümüş kemerli çiçekli kırmızı kadife cübbeler giymiş olarak (aynı papaz cübbesi gibi) ayrı bir grupta birbirlerinden ayrı ve mesafeli olarak geçerlerdi; hepsi düzgün ve sağlam adamlardı. Sonra belindeki kemerin kalınlığı en az 1,5 ayak olan çavuşlarının at üstünde onları takip ettiği başka yeniçeri grupları gelirdi, sonra çeribeylerinin at üstünde gittiği başka yeniçeriler.”