Yeniden Refah Partisi MKYK üyeleri Zafer Emanetoğlu, Erkan İlyas Helvacı ve Hüseyin Terzi partiden istifa etti. Aynı zamanda Genel Başkan Yardımcısı da olan Zafer Emanetoğlu, Yeni Şafak’ın sorularını yanıtladı. Partinin "dava şuurunu kenara bıraktığını, siyasi çıkarlara göre hareket ettiğini" vurgulayan Emanetoğlu, ayrılık gerekçelerini aktardı.
İstifa ettiğini kamuoyuyla paylaştığı açıklamasında; "yönetici kadroların tavır, tutum ve Yeniden Refah Partisi’nin siyasi çizgisi ile uyuşmayan beyanları"na dikkat çeken eski Genel Başkan Yardımcısı Emanetoğlu, “İsrail ile ticaretin devam etmesini” savunan tartışmalı isim Doğan Aydal’ı Fatih Erbakan’ın nasıl desteklediğini ve taltif ettiğini anlattı.
Zafer Emanetoğlu’na yönelttiğimiz sorular ve cevapları şöyle:
Yeniden Refah Partisi’ni kurarken bir takım ilkeleri parti programına almış, bu ilkeleri de Millî Görüş anlayışı ile şekillendirmiştik.
Bu ilkeler; özellikle ekonomi, dış politika, eğitim, kültür gibi alanlarda öne çıkmış, milli ve manevi değerleri esas alan, İslam Birliğini kurmayı hedefleyen, faize karşı ve üretime dayalı ekonomiyi önceleyen ilkelerdi.
Büyük bir heyecan ve azimle başladığımız bu yürüyüşün ve kurduğumuz Yeniden Refah Partisinin, süreç içerisinde alınan kararlar ve özellikle son dönemde oluşturulan Genel merkez kadrosuyla bu ilkelere bağlı olarak hedeflerine ulaşabilmesinin mümkün olmadığı ortaya çıktı.
Görev yaptığımız dönem boyunca birçok sorunu Sn. Fatih Erbakan’la paylaşmış, bu sorunların ortadan kaldırılması, bu sorunlara sebep olan yönetici kadroların tavır, tutum ve Yeniden Refah Partisinin siyasi çizgisi ile uyuşmayan açıklamaları dolayısıyla görevden el çektirilmesi için çaba sarf etmiş olmamıza rağmen müspet bir sonuca ulaşmak mümkün olmadı.
Ortaya çıkan sorunların kaynağı olan yönetici kadroların bırakın uyarılmasını sürekli tercih, taltif ve takdir edilmesi, bu şahıslardan duyduğumuz ve itiraz ettiğimiz açıklamaların bazılarını Sn. Fatih Erbakan Bey’den de duymaya başlamamız, 14 Mayıs ve 31 Mart seçimlerinde ortaya konulan tutarsızlıklar ve nihayetinde Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı seçimlerinde İBB Başkanı Sn. İmamoğlu’na verilen destek ve encümen listesine Şanlıurfa BB Başkanının dahil olması.
Bütün bunları ana sebepler olarak sıralayabiliriz.
Tabii bizim yaptığımız bu itirazların aynılarını yapan İl Başkanlarımız da oldu ancak tüm bu samimi itirazlar maalesef Sn. Fatih Erbakan tarafından dikkate alınmadığı gibi bu itirazlar itaatsizlik olarak değerlendirildi ve bu itirazları yapan İl Başkanları az önce ifade ettiğim “Yönetici Kadrolar” tarafından tehdit edildiler ve nihayetinde görevden alındılar.
Kastettiğimiz isimler bugün hala Genel Başkan Yardımcılıkları yapıyorlar maalesef.
Bu isimlerden bir tanesi Doğan Aydal.
İslam Birliği, Filistin, HAMAS, İsrail, NATO başlıklarında kabul edemeyeceğimiz görüşler Doğan Aydal tarafından Sn. Fatih Erbakan’ın önünde Yeniden Refah Partisi’nin MYK, MKYK toplantılarında dile getirilip, İl Divan toplantılarında teşkilatlara anlatılmış, ancak bu görüşleriyle Yeniden Refah Partisinde asla bulunmaması gereken bu kişi bir kez dahi uyarılmamış ve nihayetinde Genel Başkan Vekili olarak taltif edildi.
Bir diğer isim Mehmet Altınöz.
Siz partinizin İBB Başkan adayı olacaksınız. Rakiplerinizden birisi mevcut İBB Başkanı olacak ve rakip olduğunuz İBB Başkanı size Belediye kaynaklarından ücretsiz iftar verecek ve siz de bunu kabul edeceksiniz.
İftar yemeğinde masaya boykot edilen içecekler konuluyor, sosyal medyadan gelen itirazlara bir cevap vermek için parti hesaplarından açıklama yapılarak iftarın ücretsiz verildiğini ve bu yüzden müdahale edemediklerini söylüyorlar. Özürlerini beyan ederken suçlarını da itiraf ettiler.
Bir Genel Başkan Yardımcısı düşünün; sosyal medyada sahte hesap açıyor, partinin sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımların altına bu sahte hesaptan yorum yazarak kendini övüyor.
Şimdilik bunlarla yetinmiş olalım. Tabii burada asıl mesele Sn. Fatih Erbakan’ın tüm bu yaşananlara karşı kayıtsız kalmasıdır.
Kendisiyle 2. Olağan Kongre öncesinde görüştüm. Bazı konuları kendisiyle paylaştım. Bir takım önerilerim oldu ancak bunların hiçbirine olumlu bir karşılık alamadım. Hatta bir cevap dahi alamadım diyebilirim. Sadece dinlemekle yetindi.
Kongrede ortaya çıkan MKYK listesi ve sonrasında muhtemel MYK tercihini göz önüne alarak Kongre sonrası bir görüşme daha gerçekleştirdim. Bu görüşmede Genel Başkan Yardımcılığı görevini istemediğimi kendisine ilettim. Yine dinledi. Tekrar görüşürüz dedi ancak bir daha kendisiyle görüşmedik. O gün itibarıyla benimle irtibatı kesti. Öyle anlaşılıyor ki bizim itirazlarımızı da itaatsizlik olarak değerlendirdi.
Bizim dile getirdiğimiz itirazları aslında çeşitli kademelerde görev yapan birçok arkadaşımız da dile getiriyorlar. Hatta bizim kullanmaktan imtina ettiğimiz çok daha sert sözlerle bu itirazlarını yapıyorlar. Bizim onlardan farkımız; biz ortaya bir tavır koymuş olduk.
İtiraz eden, bizim gösterdiğimiz tavra teşekkür eden ancak tavır koymayı gerek görmeyen hiçbir arkadaşıma kızmıyorum.
Zira bunca yıl emek sarf etmiş, çilesini çekmiş, sıkıntısına katlanmış, sahiplenilmiş ve belli bir noktaya getirilmiş olan partiyi bırakmak kolay olmuyor. Şikâyet ettiği yanlışların düzelmeyeceğini kesin olarak biliyor, bunu söylüyor ama yine de bir ümit beklemeyi tercih ediyor.
Siz bir parti kuruyorsunuz ve bu partiyi bir dava olarak, hatta hak davanın temsilcisi olarak tanımlıyorsunuz. Teşkilatlarınızı bu şekilde motive ediyorsunuz. Bu partiye katılan insanların birçoğu bundan dolayı geliyor ve samimiyetle çalışıyor.
Peki şimdi ben de soruyorum.
Sn. Fatih Erbakan 14 Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakına katılma sebeplerini açılarken “14 Mayıs’ta milletimiz, terör örgütü PKK’nın, FETÖ’nün her gün destek videosu yayınladığı 7’li masaya asla geçit vermeyecektir. Almanya Düsseldorf’ta PKK elebaşısı Cemil Bayık’ın açık bir şekilde seçim kampanyası yürüttüğü, destek istediği Sayın Kılıçdaroğlu ve 7’li masaya geçit vermeyecektir. ‘Okul öncesi 5 yaşındaki çocuğa Kur’ân öğretmek de neymiş? Bu çağdışılıktır. Taliban zihniyetidir’ diyenlere gereken dersi verecektir. Ayasofya’yı yeniden müze yapacağız diyenlere, diyanet işlerini inanç işleri başkanlığı yapmak isteyenlere milletimiz geçit vermeyecektir.” diyor.
Kim için söylüyor bu sözleri; CHP, HDP, İYİ Parti ve diğerleri için.
Sonra 31 Mart seçimlerinde tüm bu ağır eleştirileri yaptığınız 6’lı Masa’nın baş aktörü CHP’nin İBB Başkanı Sn. İmamoğlu’nun bedava iftarını kabul ediyor ve Sn. İmamoğlu’nun Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığını destekliyor, oy veriyor ve encümen listesine giriyorsunuz.
Bu kararlardan hangisi hak davayı temsil ediyor?
14 Mayıs’ta alınan karar ve yapılan açıklama mı, 31 Mart seçimlerinde ve sonrasında yapılanlar mı?
Bu durum büyük bir tutarsızlık ve bu tutarsızlıklar ilk günden beri devam ediyor maalesef.
Şimdilik bunlarla yetinmiş olalım. Tabii burada asıl mesele Sn. Fatih Erbakan’ın tüm bu yaşananlara karşı kayıtsız kalmasıdır.
Doğan Aydal bu fikirlerini hiç gizlemedi. Partinin tüm platformlarında dile getirdi. Bizim tüm itirazlarımıza rağmen Sn. Fatih Erbakan hiçbir tedbir almadı. Kaldı ki Sn. Fatih Erbakan Aydal’ın bu yaklaşımlarından etkilenmiş olacak ki 23 Nisan 2022 tarihinde Haber Türk televizyonundaki programda “Doğu Akdeniz’deki kaynaklar için ortak bir noktada buluşulsun, İsrail’le ticaret de yapılsın” demişti.
Ben bu konuda kendisine itiraz ettiğimde “Niye? İsrail’le ticarete karşı mıyız?” diye sormuş ben de “Biz İsrail’in varlığına karşıyız. Nasıl ticarete karşı olmayız?” demiştim.
Şimdi İsrail’le ticaret kesilsin deniliyor. Neden? İsrail Gazze’de bir soykırım yapıyor. İsrail bunu ilk kez yapmıyor ki. 1947’den bu yana sürüyor işgal ve soykırım.
Sn. Fatih Erbakan ve Doğan Aydal "İsrail’le ticarete karşı değiliz" derken de işgal, abluka ve soykırım vardı. İşte bir tutarsızlık daha.
Ve bir kez daha hatırlatayım ki; maalesef Doğan Aydal bugün partinin Genel Başkan Vekili.
Dava şuurunu bir kenara bırakmış, siyasi çıkara göre hareket eden, kararlarını buna göre alan, kadrosunu buna göre kuran sıradan bir siyasi parti haline geldi maalesef.
Biraz yetki alınca dengesini kaybeden bazı insanların hırslarını tatmin ettikleri bir parti oldu.
Tabii bu da bir tercihtir. Sorun olan; tercihlerin siyasi çıkarlar üzerine yapılıp hak dava temsilcisi olduğunun iddia edilmesidir.
Biz elimizden geleni yaptığımızı, usulüne ve hiyerarşik yapıya uygun bir şekilde uyarılarımızı dile getirdiğimizi, sabredilmesi gerekecek kadar sabrettiğimizi düşünüyoruz. Bu kadar sabretmemizin ana nedenlerinden biri de samimiyetle çalışan teşkilat mensubu kardeşlerimizin varlığı idi. Bu süreçte istifa etmemek için bir tane olsun sebep ararken, istifa etmemiz için birçok sebep karşımıza çıktı.
Dolayısıyla bizim için başka bir ihtimal kalmamıştı.
Ben 1992 yılında Refah Partisi Gençlik Kollarında göreve başladım. Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızla yakın çalışma fırsatımız oldu. Kendisinin son Genel Başkanlığında Genel İdare Kurulu üyesiydim. Herkesin bildiği özelliklerine yakından şahit oldum. Dava Adamı olmanın hamasetini yapan değil, ‘dava adamı’ olarak yaşayan insandı. Allah rahmet eylesin.
2011 yılından bu yana devam eden mücadelemizin bu şekilde noktalanmış oluşu elbette bizde büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı oluşturdu.
Ancak 1992 yılında ilk göreve başladığımız günkü azmimizi ve kararlılığımızı etkilemedi.
Biz hala 1992 yılında durduğumuz noktadayız. Kendisine güven duyduklarımızın bize yaşattıkları hayal kırıklıkları bizi mücadele etmekten vazgeçirmez.
Vazgeçmeyeceğiz.