Mülk suresi (Tebareke) Arapça oku! Tebareke Arapça okunuşu (1.2.3. sayfa)

Hz. Peygamber, Mülk suresinin onu okuyanları kabir azabından koruyacağını ifade buyurmuşlar. Bu sebeple cenazelerin ardından Mülk suresinin okunması adet olmuştur. Bu hadisi, "sureyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı" şeklinde anlamak da mümkündür. Haberimizde Mülk suresinin (Tebareke) Arapça okunuşunu bulabilir, Mülk suresini dinleyebilirsiniz.

Mülk Suresi

Mülk suresi, Mekke döneminde inmiştir. 30 ayettir. Sure, adını birinci ayette geçen “elMülk” kelimesinden almıştır. Surede başlıca, Allah’ın azameti, Allah’ın birliğinin delilleri ve öldükten sonra dirilmeyi inkâr edenlerin akıbetleri konu edilmektedir.

Mülk suresi (Tebareke) Arapça okunuşu 1. sayfa

Mülk suresi (Tebareke) Arapça okunuşu 2. sayfa

Mülk suresi (Tebareke) Arapça okunuşu 3. sayfa

Mülk suresi dinle

Mülk suresi (Tebareke) Arapça oku ve Diyanet meali

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

تَبَارَكَ الَّذ۪ي بِيَدِهِ الْمُلْكُۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۙ١

Hükümranlık elinde olan Allah, yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. ﴾1﴿

اَلَّذ۪ي خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيٰوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّـكُمْ اَحْسَنُ عَمَلاًۜ وَهُوَ الْعَز۪يزُ الْغَفُورُۙ٢

O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. ﴾2﴿

اَلَّذ۪ي خَلَقَ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ طِبَاقاًۜ مَا تَرٰى ف۪ي خَلْقِ الرَّحْمٰنِ مِنْ تَفَاوُتٍۜ فَارْجِعِ الْبَصَرَۙ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ٣

O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân'ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kere daha bak! Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? ﴾3﴿

ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنْقَلِبْ اِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِئاً وَهُوَ حَس۪يرٌ٤

Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin halde sana dönecektir. ﴾4﴿

وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَٓاءَ الدُّنْيَا بِمَصَاب۪يحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُوماً لِلشَّيَاط۪ينِ وَاَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابَ السَّع۪يرِ٥

Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık. ﴾5﴿

وَلِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمَص۪يرُ٦

Rablerini inkar edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü varılacak yerdir orası! ﴾6﴿

اِذَٓا اُلْقُوا ف۪يهَا سَمِعُوا لَهَا شَه۪يقاً وَهِيَ تَفُورُۙ٧

Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. ﴾7﴿

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِۜ كُلَّمَٓا اُلْقِيَ ف۪يهَا فَوْجٌ سَاَلَهُمْ خَزَنَتُـهَٓا اَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذ۪يرٌ٨

Neredeyse cehennem öfkeden çatlayacaktır! Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, "Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?" diye sorarlar. ﴾8﴿

قَالُوا بَلٰى قَدْ جَٓاءَنَا نَذ۪يرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ مِنْ شَيْءٍۚ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ كَب۪يرٍ٩

Onlar da şöyle derler: "Evet, bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanlamış ve ‘Allah hiçbir şey indirmemiştir. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz' demiştik." ﴾9﴿

وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ اَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا ف۪ٓي اَصْحَابِ السَّع۪يرِ١٠

Yine şöyle derler: "Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık." ﴾10﴿

فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْۚ فَسُحْقاً لِاَصْحَابِ السَّع۪يرِ١١

İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah'ın rahmetinden uzak olsun! ﴾11﴿

اِنَّ الَّذ۪ينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُمْ بِالْغَيْبِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ١٢

Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır. ﴾12﴿

وَاَسِرُّوا قَوْلَكُمْ اَوِ اجْهَرُوا بِه۪ۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ١٣

Sözünüzü gizleyin, yahut onu açığa vurun; (fark etmez). Şüphesiz Allah, sinelerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir. ﴾13﴿

اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَۜ وَهُوَ اللَّط۪يفُ الْخَب۪يرُ۟١٤

Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. ﴾14﴿

هُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولاً فَامْشُوا ف۪ي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِه۪ۜ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ١٥

O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak onadır. ﴾15﴿

ءَاَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يَخْسِفَ بِكُمُ الْاَرْضَ فَاِذَا هِيَ تَمُورُۙ١٦

Göktekinin sizi yere geçirivermeyeceğinden emin mi oldunuz? (O zaman) bir de bakarsınız yer yüzü şiddetle çalkalanıyor. ﴾16﴿

اَمْ اَمِنْتُمْ مَنْ فِي السَّمَٓاءِ اَنْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباًۜ فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذ۪يرِ١٧

Yahut göktekinin, üzerinize taş yağdıran rüzgar göndermeyeceğinden mi emin oldunuz? O zaman, uyarım nasılmış bileceksiniz! ﴾17﴿

وَلَقَدْ كَذَّبَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَكَيْفَ كَانَ نَك۪يرِ١٨

Andolsun, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!? ﴾18﴿

اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ١٩

Üstlerinde kanat çırparak uçan kuşlara bakmazlar mı? Onları (havada) ancak Rahmân tutuyor. Şüphesiz O her şeyi hakkıyla görendir. ﴾19﴿

اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ جُنْدٌ لَكُمْ يَنْصُرُكُمْ مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِۜ اِنِ الْكَافِرُونَ اِلَّا ف۪ي غُرُورٍۚ٢٠

Yahut Rahmân'dan başka size yardım edecek şu ordunuz (taraftarlarınız) kimlerdir? İnkarcılar ancak bir aldanış içindedirler. ﴾20﴿

اَمَّنْ هٰذَا الَّذ۪ي يَرْزُقُكُمْ اِنْ اَمْسَكَ رِزْقَهُۚ بَلْ لَجُّوا ف۪ي عُتُوٍّ وَنُفُورٍ٢١

Peki, Allah rızkını keserse, kimdir size rızık verecek olan? Hayır, onlar azgınlık ve nefretle direnip durdular. ﴾21﴿

اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِباًّ عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِياًّ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ٢٢

Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi? ﴾22﴿

قُلْ هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَل۪يلاً مَا تَشْكُرُونَ٢٣

De ki: "O, sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve kalpler verendir. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!" ﴾23﴿

قُلْ هُوَ الَّذ۪ي ذَرَاَكُمْ فِي الْاَرْضِ وَاِلَيْهِ تُحْشَرُونَ٢٤

De ki: "O, Sizi yeryüzünde yaratıp çoğaltandır. Ancak onun huzurunda toplanacaksınız." ﴾24﴿

وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ٢٥

"Eğer doğru söyleyenler iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar. ﴾25﴿

قُلْ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِۖ وَاِنَّمَٓا اَنَا۬ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ٢٦

De ki: "O bilgi, ancak Allah katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım." ﴾26﴿

فَلَمَّا رَاَوْهُ زُلْفَةً س۪ٓيـَٔتْ وُجُوهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَق۪يلَ هٰذَا الَّذ۪ي كُنْتُمْ بِه۪ تَدَّعُونَ٢٧

Onu (azabı) yakından gördükleri zaman inkar edenlerin yüzleri kötüleşir ve onlara, "İşte bu, (alaylı bir biçimde) isteyip durduğunuz şeydir" denir. ﴾27﴿

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَهْلَكَنِيَ اللّٰهُ وَمَنْ مَعِيَ اَوْ رَحِمَنَاۙ فَمَنْ يُج۪يرُ الْكَافِر۪ينَ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ٢٨

De ki: "Söyleyin bakalım: Diyelim ki Allah beni ve beraberimdekileri helak etti, yahut bize acıdı. Peki, ya inkarcıları elem dolu bir azaptan kim koruyacak?" ﴾28﴿

قُلْ هُوَ الرَّحْمٰنُ اٰمَنَّا بِه۪ وَعَلَيْهِ تَوَكَّلْنَاۚ فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ٢٩

De ki: "O, Rahmân'dır. O'na iman ettik, yalnızca ona tevekkül ettik. Siz, kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!" ﴾29﴿

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْراً فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ٣٠

De ki: "Söyleyin bakalım: Suyunuz çekiliverse, size kim temiz bir akar su getirir?" ﴾30﴿

Mülk suresi (Tebareke) Türkçe okunuşu

Mülk suresini, Arap harfleriyle okuyamayanlar latin harfleriyle Arapça okunuşu ile okuyabilirler. Fakat bu gibi okuyuşlarda hareke ve bazı harflerin çıkarışı nedeniyle yanlış okumalar olabilir. Örneğin, kesme işaret olan yerler ayn harfi varmış şeklinde okunur.

1. Tebarekelleziy biyedihilmulku ve huve 'ala kulli şey'in kadiyrun.

2. Elleziy halekalmevte velhayate liyebluvekum eyyukum ahsenu 'amelen ve huvel'aziyzulğafuru.

3. Elleziy haleka seb'a semavatin tıbakan ma tera fiy halkırrahmani min tefavutin ferci'ılbasare hel tera min futurin.

4. Summerci'ılbasare kerreteyni yenkalib ileykelbesaru hasien ve huve hasiyrun.

5. Ve lekad zeyyennessemaeddunya bimesabiyha ve ce'alnaha rucumen lişşeyatıyni ve a'tedna lehum 'azabesse'ıyri.

6. Ve lilleziyne keferu birabbihim 'azabu cehenneme ve bi'selmasıyru.

7. İza ulku fiyha semi'u leha şehiykan ve hiye tefuru.

8. Tekadu temeyyezu minelğayzı kullema ulkıye fiyha fevcun seelehum hazenetuha elem yet'kum neziyrun.

9. Kalu bela kad caena neziyrun fekezzebna ve kulna ma nezzelellahü min şey'in in entüm illa fiy dalalin kebiyrin.

10. Ve kalu lev kunna nesme'u ev na'kılu ma kunna fiy ashabisse'ıyri.

11. Fa'teref'u bizenbihim fesuhkan liashabisse'ıyri.

12. İnnelleziyne yahşevne rabbehum bilğaybi lehum mağfiretun ve ecrun kebiyrun.

13. Ve esirru kavlekum evicheru bihi innehu 'aliymun bizatissuduri.

14. Ela ya'lemu men haleka ve huvelletıyfulhabiyru.

15. Huvelleziy ce'ale lekumul'arda zelulen femşu fiy menakibiha ve kulu min rizkıhi ve ileyhinnuşuru.

16. Eemintum men fiyssemai en yahsife bikumul'arda feiza hiye temuru.

17. Em emintum men fiyssemai en yursile 'aleykum hasıben feseta'lemune keyfe neziyri.

18. Ve lekad kezzebilleziyne min kablihim fekeyfe kane nekiyri.

19. Evelem yerev ilettayri fevkahum saffatin ve yakbıdne ma yumsikuhunne illerrahmanu innehu bikulli şey'in basıyrun.

20. Emmen hazelleziy huve cundun lekum yansurukum min dunirrahmani inilkafirune illa fiy ğururin.

21. Emmen hazelleziy yerzukukum in emseke rizkahu bel leccu fiy 'utuvvin ve nufurin.

22. Efemen yemşiy mukibben 'ala vechihi ehda emmen yemşiy seviyyen 'ala sıratın mustekıymin.

23. Kul huvelleziy enşeekum ve ce'ale lekumussem'a vel'ebsare vel'ef'idete kaliylen ma teşkurune.

24. Kul huvelleziy zereekum fiyl'ardı ve ileyhi tuhşerune.

25. Ve yekulune meta hazelva'du in kuntum sadikıyne.

26. Kul innemel'ılmu 'ındallahi ve innema ene neziyrun mubiynun.

27. Felemma reevhu zulfeten siy-et vucuhulleziyne keferu ve kıyle hazelleziy kuntum bihi tedde'une.

28. Kul ereeytum in ehlekeniyallahu ve men me'ıye ev rahımena femen yuciyrulkafiriyne min 'azabin eliymin.

29. Kul huverrahmanu amenna bihi ve 'aleyhi tevekkelna feseta'lemune men huve fiy dalalin mubiynin.

30. Kul ereeytum in asbeha maukum ğavren femen ye'tiykum bimain me'ıynin.

Mülk suresinin (Tebareke) nuzülü

Mushaftaki sıralamada altmış yedinci, iniş sırasına göre yetmiş yedinci sûredir. Tûr sûresinden sonra, Hâkka sûresinden önce Mekke’de nâzil olmuştur.

Mülk suresinin (Tebareke) konusu

Sûre genel olarak Allah Teâlâ’nın varlığı ve birliğini, azametini, evrendeki hükümranlığını, tek tanrı ve tek yaratıcı olduğunu, hayatın ve ölümün var ediliş amacını ve öldükten sonra dirilmeyi konu edinmektedir. Sûrede ayrıca insanlığın ilâhî vahyin uyarıcılığına muhtaç olduğuna işaret edilmekte, bunu kabul etmeyenlerin karşılaşacakları kötü sonuçla ilgili uyarılar yapılmaktadır.

Mülk suresinin (Tebareke) fazileti

Hz. Peygamber, Mülk sûresinin onu okuyanları kabir azabından koruyacağını ifade buyurmuşlar (Tirmizî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 9; Şevkânî, V, 296), bu sebeple cenazelerin ardından bu sûrenin okunması âdet olmuştur. Bu hadisi, “sûreyi okuyup amel edenlerin, kabir azabını gerektiren günahlardan uzak duracağı ve böylece azaptan kurtulacağı” şeklinde anlamak da mümkündür.