Miraç gecesi tüm İslam coğrafyasında Miraç gecesi 26 Ocak Pazar günü idrak edilecek. Miraç gecesine kavuşan Müslümanlar, bu geceyi hem dualarla hem de ibadetlerle geçirecekler. Bununla birlikte binlerce Müslüman Miraç gecesinde yaşananlar ve faziletleri hakkında detayları da merak ediyor. Ümmete hediyelerle geri gelen Peygamber Efendimiz (s.a.v) Miraç gecesi neler yaşadı merak ediliyor. Miraç, kelime anlamı olarak, yukarı çıkmak, yükselmek ya da göğe çıkış demektir. İslâm inancına göre ise Efendimizin (s.a.v), Allah’ın (cc) dâveti üzerine yedi kat semâyı aşıp O’nunla görüşmesi mûcizesidir. Peki, miraç ile ayetler hangileri? Miraç ile ilgili hadisler nedir? İşte Miraç ile ilgili ayet ve hadisler:
MİRAÇ İLE İLGİLİ AYETLER
İsra ve Miraç hâdisesi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) hicretinden 18 ay evvel vukû bulmuştur.
“Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” (el-İsrâ, 1)
“İnmekte olan yıldıza[1] and olsun.” (en-Necm, 1)
“Sâhibiniz (Muhammed Mustafâ) sapmadı ve bâtıla inanmadı. O, arzûsuna göre de konuşmamaktadır. O’nun konuşması vahiyden başka bir şey değildir. Çünkü (bildirdiklerini) O’na güçlü, kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (olan Cebrâîl, Rabbinin emri üzere) öğretti. Sonra en yüksek ufukta (Sidretü’l-Müntehâ’da) iken asıl şekliyle istivâ etti (doğruldu).” (en-Necm, 2-7)
“Sonra yaklaştı ve tedellî etti.” (en-Necm, 8)
“(Muhammed Mustafâ ile Rabbinin) araları, iki yay arası kadar, ya da daha yakın oldu.” (en-Necm, 9)
“Allâh o anda kuluna vahyini bildirdi.” (en-Necm, 10)
“(Muhammed Mustafâ’nın) gözleriyle gördüğünü kalbi yalanlamadı. (Ey inkârcılar!) O’nun gördükleri hakkında şimdi kendisiyle tartışacak mısınız?” (en-Necm, 11-12)
“And olsun ki (Muhammed Mustafâ), onu (Cebrâîl’i) Sidretü’l-Müntehâ’da bir defâ daha gördü.” (en-Necm, 13-14)
“Orada Me’vâ cenneti vardır. O Sidre’yi kaplayan kaplamıştı.” (en-Necm, 15-16)
“(Muhammed Mustafâ’nın) gözü, oradan ne kaydı, ne de sınırı aştı. And olsun O, Rabbinin en büyük âyetlerinden bir kısmını (da) gördü.” (en-Necm, 17-18)
MİRAÇ İLE İLGİLİ HADİSLER
Miraç gecesi yaşananlar tüm Müslümanlar tarafından merak edilir. Çağımızda merak edildiğini daha fazlasıyla Efendimizin zamanında da sahabeler tarafından merak edilmiştir. Sahabeler Miraç gecesi yaşananlar ile ilgili sürekli sorular sormuştur. İşte, hadis-i şeriflerle o gece yaşananlar:
Resûlullâh miraça çıkmadan sadrının temizlenmesini şöyle anlatır:
Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivâyet edildiğine göre, İsrâ gecesi Resûl-i Ekrem’a, birinde şarap diğerinde süt bulunan iki kâse getirildi. Hz. Peygamber şöyle bir baktıktan sonra süt kâsesini tercîh etti. Bunun üzerine Cebrâîl (a.s.):
ALEMLER ÖTESİ YOLCULUK: MİRAÇ
Miraç kelime anlamı olarak göğe yükseliş demektir. İşte konuyla ilgili hadisler:
Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.
« − Gelen kim?» denildi.
« − Cibrîl!» dedi.
« − Berâberindeki kim?» denildi.
« − Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi.
« − Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi.
« − Evet!» dedi.
« − Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı.
Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm.
« − Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi.
Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana:
« − Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı.
Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm- ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık.
« − Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi. Ben onu geçince, ağladı. O’na:
« – Niye ağlıyorsun?» denildi.
« − Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden Cennete girecek olanlar, benim ümmetimden Cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.
Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık.
Cebrâîl -aleyhisselâm-:
« − Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi.
Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra:
« − Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.
Daha sonra bana:
« − Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara Cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de Cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi.
Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.
Cebrâîl -aleyhisselâm- bana:
« − İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.”
Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir.
« – Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum. Cebrâîl -aleyhisselâm-:
« – Şu iki bâtınî nehir, Cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!» dedi…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)
Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm-:
“ – Ey Allâh’ın Resûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi. Resûlullâh:
“ – Niçin ey Cibrîl?” diye sordu.
O da cevâben:
“ – Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi. (Râzî, XXVIII, 251)
CENNETİN GİRİŞİNDEKİ AĞAÇ: SİDRET'ÜL MÜNTEHA
Sidret'ül münteha, yükselişteki son durakta bulunan ve cennetin girişindeki ağaç olarak tanımlanmıştır. Bazı hadislerde genişliğinin 70 arşın olduğu bildirilmiştir. "Sidret'ül münteha", son sedir anlamında Arapça tanım terkibidir.
Efendimiz’e soruldu:
“ – Yâ Resûlallâh! Sidre’yi kaplayan ne gördün?”
Buyurdular ki:
(Taberî, XXVII, 75; Müslim, Îman, 279)
Peygamberimizin Allah Teâla’yı görmesi
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-’tan gelen rivâyete göre Resûl-i Ekrem:
“Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur. (Ahmed, I, 285; Heysemî, I, 78)
Bir başka rivâyette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna cevâben:
“Bir nûr gördüm!” buyurmuşlardır. (Müslim, Îman, 292)