Kutsal emanetler

Kutsal emanetler denildiğinde akla İslam dini ve tarihi bakımından büyük önem taşıyan, Peygamber efendimiz ile ashabına ait bazı mübarek şahsi eşya ile hatıralara gelir...

Kutsal emanetler

Eshab-ı kiram ihtimam ve hürmetle Resulullah efendimize ait hatıraları muhafaza ettiler. Dört büyük halife devrinden sonra

Emevi, sonra da Abbasi halifeleri; Peygamber efendimizden, ümmehat-ı müsliminden (Peygamber efendimizin mübarek hanımlarından) ve Eshab-ı kiramdan kalan her çeşit eşya ve hatıraların toplanmasına ve saklanmasına çok itina gösterdiler.

YÜZYILLARDAN TOPKAPI'DA

Kutsal emanetlerin Osmanlı'ya geçişi ise Yavuz Sultan Selim Han'ın 1517 tarihinde Mısır'ı fethedip halife ünvanını aldığı sırada olmuştur. Yavuz Sultan Selim Han, Kahire'ye girdiği zaman, halife el-Mustansır Billah'ın muhafazasında bulunan ve daha önce Bağdat'tan Hülagu'nun elinden kaçırılan Mukaddes emanetleri teslim aldı. Ayrıca Mekke-i mükerreme şerifi Ebü'l-Berekat'ın oğlu Ebu Nümeyya ile gönderdiği mukaddes emanetleri de teslim alarak İstanbul'a gönderdi. Mısır'dan getirilen ve Suriye,

Filistin, İran'dan toplanan diğer emanetler ve teberrükat eşyası da önce iç hazineye kondu, sonra hasodaya alındı.

Hırka-i seadet dairesi kurulunca, bunların saklanması ve bakımları özel usule bağlandı. Yavuz Sultan Selim Han, Mukaddes Emanetlerin muhafazasını kırklar diye bilinen Hasodalılara vermişti. Kırk kişiden meydana gelen Hasodalılar,

Hırka-i seadet dairesinde nöbet tutar, burada devamlı Kur'an-ı kerim okurlardı. Günümüzde de Kur'an tilaveti geleneği devam ettiriliyor...