Hitit Üniversitesi tarafından sosyal medya hesapları üzerinden “Pandemi Söyleşileri”ne katılan Doç. Dr. Özlem Sir Gavaz, “Tarihte Kaydedilen İlk Pandemi: Hititlerde Veba” konulu bir sunum yaptı. Gavaz, belki de tarihteki ilk biyolojik savaş örneğinin de Hititler zamanında kaydedildiğine dikkat çekti.
Hititçe belgeler sayesinde dünyayı kasıp kavuran pandemi günlerinde, günümüzden yaklaşık 3 bin 500 yüz yıl önce o dönemin dünyasına bir süreliğine de olsa hükmeden Hititlerin, zor salgın günlerinde neler yaşadıklarını tahmin etme şansı yakalayabileceklerini dile getiren Gavaz, ayrıca o dönemde kaydedilen birçok çivi yazılı belge sayesinde, pandeminin yayıldığı coğrafya, nasıl bulaştığı ya da çözüm yolları ile ilgili de ipuçlarını bir araya getirerek birfotoğrafın ortaya konulabileceğini ifade etti.
Ayrıca Tıp biliminde endemi, epidemi ve pandemi terimlerinin salgın ve bulaşıcı hastalıkları ifade etmek için kullanıldıklarını belirten Gavaz, “Endemi, küçük çapta salgınlara denilmektedir. Epidemi, daha büyük çaplı neredeyse bir ülkenin tümüne yayılım gösteren salgınlara denilmektedir. Son zamanlarda çok sık duyduğumuz Pandemi ise bulaşıcı bir hastalığın ülke sınırlarını aşarak, ülkeler arası yayılım göstermiş halidir. İşte Hititler döneminde baş gösteren salgın bir pandemidir” dedi.
Gavaz, pandeminin yayılım gösterdiği coğrafyanın ise Mısır, Mezopotamya (Mitanni, Babil), Kuzey Suriye (Buradaki yerel krallıklar) hatta Alaşiya (Kıbrıs) ve Anadolu olduğunu dile getirdi.
Gavaz, özellikle Tel-El Amarna arşivinin yani Mısır kraliyet arşivlerinin yaklaşık olarak M.Ö. 1335’lerde bu salgına odaklandığını ve bazı belgelerde salgının başlangıç yeri ve ciddiyeti ile ilgili bilgiler içerdiğini vurguladı.
İlk ciddi pandemi
Amarna tabletinde, Simyra’daki herkesin Byblos’a girmesinin yasaklandığı ve eşek kervanlarının zararları ile ilgili bir belge olduğunu ve bu belge ile Byblos kentinin karantinaya alındığını belirten Gavaz, bir belgede de Babil’de bir aristokrat kadının vebadan öldüğünün kaydedildiğini ifade etti.
Gavaz, her ne kadar Mısır’daki kaynaklar salgının Mısır ülkesini çok etkilediğine dair bir belge vermese de özellikle MÖ. 1135-1330 tarihlerinde ülkenin bir kaos içinde olduğuna dair arkeololjik ve filolojik belgelerin var olduğunu, M.Ö. 14. yy’da. Hititlerin İmparatorluk döneminde I. Uppiluliuma’nın son saltanat yıllarında baş gösteren ve hem kralın hem de tahta geçen II. Arnuwanda’nın ölmesine sebep olan ve II. Murili döneminde doruk noktasına ulaşan salgının, tarihte yaşanan ilk ciddi pandemi örneği olduğunun altını çizdi.
II. Murili döneminde kralın bizzat tanrılara yakarışının konu edildiği salgın dualarında, bir salgın hastalığın varlığından, bu sebeple yirmi yıldır Hitit ülkesinin can çekiştiğinden, bazı şehirlerde kontrol altına alınmasına rağmen, bazı şehirlerin bu sebeple birer mezarlığa döndüğünden ve bununla başa çıkamadıklarından bahsettiğini anlatan Gavaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Metinlerde kaydedilen bazı ritüellerin sırf salgını ortadan kaldırmak üzere icra edildiğini ifade eden Sir Gavaz, ilginç bir majik yönteme dikkat çekerek, “Ülkedeki veya ordudaki bir salgın hastalığı ortadan kaldırmak için yapılan bir ritüelde, bulaşının (yani mikrop, virüs, hastalık vs.) majik yöntemlerle, yüklendiği koçların, düşman ülkeye salındığından bahsederek belki de “Tarihteki kaydedilen ilk biyolojik savaş örneği olabileceğine” değindi.
Gavaz, diğer taraftan salgından kurtulabilmek için izlenen en akılcı çözümün ise bazı şehirlerde uygulanan karantina yöntemi olduğunu sözlerine ekledi.