Faz-2 çalışmaları tamamlanan yaygın kullanım için çalışmaları süren ilaca ilişkin İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek: “Biz bilinen ilacı farklı bir yolla, farklı bir endikasyonla uyguladık. Mükemmel bir klinik çalışmayla bu bilgiye ulaşıldı ve dünyada ilk” derken çalışmanın formülasyonunu üstlenen Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Faz-2 klinik çalışmayı tamamladık, hastaların hepsi sağlıklı olarak evlerine döndüler. Faz-3 çalışma onayını alıp aynı başarıyı elde edersek, en geç 2022 ortaları gibi acil kullanım onayı alıp hastalara ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Türkiye’nin ilk orijinal ilacı olması yolunda azimle çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.
Dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisiyle mücadele tüm dünyada aşılama ve ilaç çalışmalarıyla devam ederken İstanbul Üniversitesi’nden pandemiyle mücadelede çok önemli bir adım geldi. 16 kişilik bir ekiple gerçekleştirilen çalışmada düşük-molekül-ağırlıklı heparin maddesinin yumuşak buğu inhaler ile uygulanması halinde ilaç etkin maddesinin akciğerde gerekli tedavi edici etkiyi sağladığı görüldü.
Çalışmayla başarılı sonuçlar elde edilmesi üzerine Sağlık Bakanlığı ile “klinik etik onayı” süreci başladı. İlacın formülasyon çalışmalarını Avrupa Birliği Doktora derecesini Cardiff Üniversitesi’nden 2005’te akciğerlere ilaç hedeflemesi alanında yazdığı tezle alan, uzun yıllar akciğere ilaç hedeflemesi üzerinde çalışan İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz yürütürken bu yılın şubat ayında klinik çalışma onayı da alındı. Klinik çalışmalarını yapan Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erelel önderliğinde ilaç, İstanbul Tıp Fakültesi’nde yatan korona virüs hastalarına uygulandı. Günde iki doz olarak yumuşak buğu yöntemiyle verilen ilaç 40 gönüllü Covid hastası üzerinde denenirken, 40 kişide de standart tedavi süreci sürdürüldü.
“Biz bilinen ilacı farklı bir yolla, farklı bir endikasyonla uyguladık”
Pandemi sürecinde yapılan çalışmaların önemine dikkat çeken İstanbul Üniversitesi- İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek: “Koronavirüse karşı akciğeri korumamız gerektiğini ve çok kolaylıkla akciğerde enfeksiyona neden olup ciddi sorunlar oluşturduğunu biliyoruz. Erken dönemde pnömoni, ARDS gibi ölüme götüren sebepler olabileceği gibi geç dönemde de fibrozis dediğimiz birtakım sorunlara yol açıyor, ki bu hasta için bir süre sonra ölüm demek. Geçen sene mart ayından itibaren heparin tedavisinin biz de uyguladığını zaten devamlı konuşuyoruz. Bu molekülü normalde damar ya da deri altına uyguluyoruz. Biz bilinen ilacı farklı bir yolla, farklı bir endikasyonla uyguladık. Nasıl uyguladık; ağız ve bronş üzerinden alınması ve direkt akciğere ulaşmasını sağlayarak akciğer dokusunda oluşacak olan fibrin molekülleri ya da bir takım katılaşmayı önlemek amacıyla inhaler şekline dönüştürüp uygulamayı sağladı” diye konuştu.
“Dünyada ilk, çok sevinçliyiz”
Çalışmanın hastalar üzerinde olumlu etkiler oluşturduğuna dikkat çeken Tükek: “Yoğun, hastaneye yatmak zorunda olan ağır pnömoni geçiren kişilere inhaler yolla bu tedavi uygulandı. Sonuçta bakıldı ki hakikaten bu yolla tedavi uyguladığımız hastalar çok daha iyi hale geldi ve en azından daha kötü hale gitmediler. Bu da gerçekten sevindiriciydi böyle bir molekülün bu şekilde kullanılarak Covid’de faydalı olması, önemli kilometre taşlarından bir tanesiydi. Bu anlamda da çok sevinçliyiz. Mükemmel bir klinik çalışmayla bu bilgiye ulaşıldı ve yayın haline çevrildi. Dünya literatürüne kazandırıldı. Dünyada ilk benim bildiğim, Covid’de değil, başka alanlarda da ilk. Şu ana kadar heparinin bu şekilde uygulandığını ben duymadım. Sürecimizin bağımsız kurullar tarafından da olumlu kabul edilip yayın haline dönüşmesi bizi ayrıca mutlu etti” dedi.
“İlacı dünyada yeni olan bir teknolojiyle solunum yoluyla vermeyi başardık"
Çalışmanın klinik süreçlerini yürüten Göğüs Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erelel: “Mevcut vermiş olduğumuz ilaçlardan bir tanesini; normalde kas, damar içerisine kullanılan ilacı farklı bir şekilde, dünyada yeni olan bir teknolojiyle solunum yoluyla vermeyi başardık. Bunun partikül çapları incelendi, hedef dokuya kadar gidip gitmediğine bakıldı ve başarılı sonuçlar alındıktan sonra gönüllü insanlarda biz bunun çalışmasını yaptık. Hastalık başladığı zaman oluşan bizim inflamasyon dediğimiz halk arasındaki tabirde ’akciğer filminde buzlu camlar oluştu, zatürre gelişti’ diye tanımlanan bu safhada bu dönemi çok rahatlattığını gördük. Bu ilaç, bizim ön çalışmamızda o kadar etkili olarak ortaya çıktı ki biz ister istemez ilaç grubuna ağır hastaları aldık. Aslında biz eşit hasta ağırlığında çalışmaya almış olsaydık çok daha başarılı sonuçlarımız olurdu. Biz bu çalışma ilacında şunu gördük; hastanede ilk 10 günlük tedavi ile hastaların oksijen ihtiyacının ortadan kalktığını, yoğun bakıma gidiş oranının olmadığını ve ağırlıklı olan oksijen miktarlarının ve kullanılan cihaz ağırlık derecelerinin azaldığını gördük" diye konuştu.
Kullanılan Covidli hastalarda iyileşme tespit edildi
Her iki grup hastalar da oksijen saturasyonu değerlendirmesine göre sürekli takip edilirken yeni yöntemin uygulandığı hasta grubunda, 10 günün sonunda oksijen saturasyonu değerlerinde ve diğer klinik bulgularda iyileşme gözlendiği ifade edildi. Özellikle daha kritik durumda olan hastalarda uygulama sonucunda belirgin iyileşme olduğu belirtildi. Geliştiren tedavi yönteminin uygulandığı 40 hasta tedavileri başarıyla tamamlanarak evlerine gönderilirken, standart tedavisi süren hastalarda yoğun bakım gerekliliği ve hayatını kaybeden kişiler olduğu görüldü. Tedavi sonuçlarında, çalışmanın Covid-19 virüsünün yol açtığı oksijen ihtiyacı problemini büyük oranda ortadan kaldırdığı ve bağışıklık direnci kazanan hastaların iyileşebildiği gösterildi.
Faz-3 sonuçları başarılı olursa 2022’de acil kullanım onayı gelebilir
Çalışma ise dünyanın en prestijli dergilerinden hakemli Pharmaceutics dergisinde “Early Effects of Low-Moleculer Weight Heparin Theraphy with Soft-Mist Inhaler for COVID-19-Induced Hypoxemia: A Phase IIb Trial” başlığı ile Ekim sayısında da yer aldı.
“İnsanlığa kazandırmış olmanın verdiği mutluluğu yaşıyoruz”
Uygulanan tedavinin olumlu sonuçlarına dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Erelel: “Hastaların hipoksemi dediğimiz oksijen değerlerini kısa sürede düzelttik ve daha erken dönemde taburcu olmalarına yardımcı olduk. Bu yaklaşık yüzde 75 hastamızda oldu. Kontrol grubu dediğimiz klasik tedaviyi alan grupta ise ne yazık ki yüzde 10 civarında hastamız yoğun bakıma gitmek zorunda kaldı. Biz erken dönem sonuçları üzerinde çalışıyorduk bu makaleyi yayına hazır hale getirdikten sonra dünyanın iyi dergilerinden birine gönderdik. Gururla, dünyada ilk olarak uygulanan bu tedaviyi Türkiye’de İstanbul Tıp Fakültesi’nde, Eczacılık Fakültesiyle beraber yapmış olduğumuz ortak çalışmayla topluma ve insanlığa kazandırmış olmanın verdiği mutluluğu yaşıyoruz. Bunlar bütün hastalarda uygulanabilir. Bu bizim Faz-2 dediğimiz bir çalışmanın ayağı, bunun ilaç haline gelip bütün topluma ulaştırılabilmesi için Faz-3 dediğimiz çalışmanın yapılması lazım. Eğer biz bu hastalara bu ilacı verdiğimiz zaman hastanelere yatış sürelerini kısaltır, yoğun bakım ihtiyacını azaltır, oksijen ihtiyacını azaltırsak ki öyle olduğu çalışmamızda gözüktü. Çok başarılı bir tedavi uyguladığımızı ve insanların kısa sürede toplumsal hayatına döndüklerini görebiliriz. Bazen zorluklarla bazen kolaylıklarla bu hale kadar getirdik. Çok ciddi finansal kaynakları kendi imkanlarımızla kullandık” dedi.
“Faz-2 klinik çalışmasını da tamamladık”
Çalışmanın yaklaşık 2 yıllık bir sürecin ürünü olduğuna dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Bu çalışma mart 2020 yılında Covid pandemisi çıktığında başladı. Akciğerlere direkt solunum yollarından ilacı hedefliyoruz. Bu şekilde olduğunda çok daha küçük miktarlarda maddeyle biz akciğer hastalıklarını tedavi ediyoruz. Virüs solunum yollarına yerleşiyor ve oradan vücudumuzu bitiriyor. Tedavide var olan birtakım ürünleri taradık. Bunlardan bir tanesi de heparindi. Heparin aynı zamanda 15 sene önce Cardiff Üniversitesi’ndeki doktora tezimdi, akciğerlere heparin hedeflemiştik. Biz formülasyon kısmını özel aerosol formuna getirip çok yeni bir teknikle dünyada ilk kez bizim gerçekleştirdiğimiz bir teknikle geliştirdik ve hocamıza teslim ettik. Çok güzel, başarılı sonuçlarımız var, şu anda Faz-2 klinik çalışmayı tamamladık. Totalde 80 hastayla çalıştık, bizim tedavimizi alan hastaların hepsi sağlıklı bir şekilde evlerine döndüler ki ağır vakalardan oluşuyorlardı. Solunumu tek başına yapamayan, dışarıdan destekle solunum sağlanan hastalardı. Bu ilacı uygulamayıp standart tedavi alan hastalar da entübe hastalar ve kayıplar oldu” ifadelerini kullandı.
“Akciğerlerdeki lokalizasyonu yüzde 50’nin üzerinde”
Çalışmaya ilişkin bilgi veren ve Türkiye’de gerçekleştirmekten gurur duyduğunu ifade eden Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Solunum yoluyla alınan ürünler var piyasada bizim ki farklı bir dizayn, farklı bir uygulama sistemi. En yakını nebulizatörler ve Covid-19 pandemisinde İtalya’daki sağlık personeli kayıpları bu nebulizatörlerden oldu. Bizim çok daha farklı bir teknolojiyle akciğerlere eski tip teknolojiler dediğimiz nebulizatörlerden çok daha fazla oranda ilacı gönderebiliyoruz. Akciğerlerdeki lokalizasyonu yüzde 50’nin üzerinde oluyor bu da çok büyük bir gelişme. Biz hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız ben burada devlet okullarda okudum. Türkiye’nin ilk orijinal ilacı olması yolunda azimle çalışmalarımıza devam edeceğiz. Her ne olursa olsun, şu ana kadar da çok kapılar kapandı yüzümüze ama bu azimle, sabırla ilerleyeceğiz. Bu büyük ekibin azmiyle ilk Türk malı orijinal ürünü tüm dünyaya biz çıkartacağız. Bizim başvurumuz Covid-19 semptomlarını gidermede aldığımız bir onaydı Sağlık Bakanlığı’ndan, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’ndan Faz-2, ilerleyen günlerde bu onaylar da alınırsa diğer akciğer hastalıklarında da kullanılabileceğini düşünüyoruz” dedi.
“2022’de acil kullanım onayı alıp hastalara ulaşabileceğimizi düşünüyorum”
Faz-3 aşamasına yönelik konuşan Doç. Dr. Ayca Yıldız Peköz: “Faz-3 çalışmaları zaten şu anda en takıldığımız kısımlardan biri şimdiye kadar tamamen kendi finansal kaynaklarımızla bu aşamaya getirdik. Faz-3’te biraz daha büyük bütçelere ihtiyaç var, 300, 500 kişi veya binli kişilerle çalışmamız gerekiyor. Burada birtakım desteklere ihtiyacımız olacak. O yüzden şu anda çok mutluyuz, gururluyuz. Eğer Faz-3 çalışma onayını alıp, klinik çalışmaları tamamlarsak ve onda da aynı başarıyı elde edersek 2022 yılının içerisinde bunu yapabileceğimizi düşünüyorum. 2022 belki ortaları gibi en geç, bence daha erken bile olabilir.
Dolayısıyla acil kullanım onayı alıp hızlı bir şekilde hastalara ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Biz yeni bir molekül bulmadık. Biz var olan tedavileri dozaj formunu değiştirip hastaya uyguladık ve bu Covid-19 endikasyonunda uyguladık. Tamamen yeni bir teknoloji, dünyada da ilk kez kullanılacak bir teknoloji. Makalemiz çok prestijli bir bilim dergisinde yayınlandı. Yaklaşık 7 impact faktörü olan bir dergide yayınlandı. Bu da ne demek oluyor; dünyada artık bu geliştirmiş olduğumuz ürünü tanıdı, rüştümüzü yurt dışında da ispat ettiğimizi düşünüyoruz” dedi.