Savaş fotoğrafçısı denildiğinde akla ilk gelen isimdir Coşkun Aral... Bu zamana kadar Türkiye'de 60 ve 80 darbelerine, dünyada ise Lübnan, Mısır, Filipinler, Çin gibi birçok ülkedeki yönetim değişikliğine tanık oldu. Savaş ortamında çektiği fotoğraflarla tarihin akışını değiştirecek kareler ortaya koyan Aral, 15 Temmuz gecesini farklı bir kategoride değerlendiriyor. Tanık olduğu darbelerde halkın sokaklara çıkamadığını söyleyen Aral, "O gece Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir sözüyle halk sokaklara döküldü. Dünya'ya iradesiyle önemli mesajlar verdi. TRT Haber'de yayınlanan korsan bildiri halkın mücadelesinin yanında sönük kaldı. Eğer bu darbe girişimi gerçekleşseydi Türkiye'yi kimse kurtaramazdı. İçimizde bizim bilmediğimiz birçok terör örgütü çalışıyor. Onların nasıl planları olduğunu da bilmiyoruz. FETÖ, PKK gibi çocuk yaşlarda beyin yıkıyor. İnanç ve ideolojiyle yıkadıkları beyinleri zamanla birer ölüm mekanizması haline getiriyorlar" diyor.
Savaş fotoğrafçısı olarak siz 15 Temmuz gecesini nasıl geçirdiniz?
Uzun zamandır ailemle tatile çıkmamıştım. Tatilimizin ikinci günü akşam gezmesine çıktığımızda meydanlarda moda haberleri izlenirken bir adam yanıma yaklaştı ve İstanbul'da tankların yürüdüğünü söyledi. Hemen CNN Türk'teki arkadaşlarımı aradım. Bilgilerin yeni yeni geldiğini söylediler. Onlar da tedirgindi. Eve geldik. TRT Haber'deki Tijen Karaş'a okutturulan korsan bildiriyi duydum. Bir zaman sonra Hande Fırat'ın yayınına Erdoğan'ın canlı bağlantısını izledik. İşler ciddileşmeye başlamıştı. Cumhurbaşkanı'nın yaşıyor olması çok önemliydi. Endişelenmiştim. Uçuşlar iptal olduğu için İstanbul'a ertesi gün anca gelebildim.
EN KANLI DARBEYİ MISIR'DA YAŞADIM
Bu zamana kadar birçok ülkede yapılan darbelere tanık oldunuz. Hangi darbeleri gördünüz?
Ben 60 darbesinde 4 yaşındaydım. Bu darbeden ailem çok etkilenmiş. Çin, Filipinler, Mısır, Lübnan gibi birçok yerde darbeyi yaşadım. Savaş alanlarında fotoğraf çektim. 12 Eylül darbesini de bizzat yaşadım. Bu darbeler içinde Mısır en kanlısıydı. Mursi'nin ihvan hareketine karşı Sisi'nin tavrı birçok can aldı.
Gördüğünüz darbeler birbirine benziyor mu? O süreçte neler yaşadınız?
Hiçbir darbe birbirine benzemez. 60 darbesi albaylar nezninde yapıldı. 80 darbesi daha ürkütücüydü. Fakat 15 Temmuz bir darbeden daha fazlasıydı. Ülkede sistem değiştirilmeye çalışıldı. 12 Eylül darbesinde halk sokağa çıkamıyordu ama bu darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir sözüyle milyonlar sokaklara döküldü. Lübnan'da, Maruni Hıristiyan Falanjist Partisi yanlıları ve Suriye'nin desteklediği Şii Amel örgütü yanlıları olmak üzere, ordu ikiye bölünmüştü. Çin ise en korkutucu darbeyi yaşadı. Demokrasiyi isteyen gençlerin yanında olan ordu, 1989 yılında Tiananmen Meydanı'nda, ülkeyi yöneten komünist parti denetimindeki Mançurya'dan gönderilen bir başka ordu tarafından adeta yok edildi. Komşumuz Suriye'de de, Esad, Suriye dışında Lübnan'da tuttuğu ordunun bir bölümüyle Hamas'da ayaklanan kendi ordusunu yerle bir etmişti.
15 TEMMUZ FOTOĞRAFLARLA HATIRLANACAK
Bu zamana kadar gördüğünüz darbelerde halkın sokaklara çıkamadığını söylüyorsunuz. 15 Temmuz milletin zaferiydi. Bunun için neler söylersiniz?
O gece halk dünyaya iradesiyle önemli mesajlar verdi. Bizim şu an kafamızda kalan fotoğraflar önemli. Tankın önüne dikilen, üstüne çıkan insanları hatırlıyoruz. Kimi ezildi kimi de kendi askerinin namlusundan çıkan kurşunla şehit oldu. Bu darbe girişimi fotoğraflarla hatırlanacak. Halkın iradesi darbeyi başarısız kıldı. TRT Haber'de okunan korsan bildiri halkın mücadelesinin yanında sönük kaldı.
Dünyada pek çok terör örgütüyle burun buruna geldiniz. Gülen ile bir bağlantınız oldu mu?
90'lı yıllarda Afrika'da bir arkadaş beni Türk biriyle tanıştıracağını söyledi ve evine götürdü. Söz konusu kişi Orta Afrika ülkelerinde savaş ve salgın hastalıklarda hayatını kaybedenler için toplu mezarlar kazıyordu. Beni tanıştırdığı kişi, Uganda'ya Türk okulu açmak için geldiğini söyledi. Birkaç yıl sonra tekrar ziyaret ettiğimde okul yapılmıştı. Afrika coğrafyasında bu kadar kısa sürede modern bir okulun nasıl açılabildiğini günlerce düşünmüştüm. İlk tanışmam bu şekilde oldu. Mesela Vietnam'daki okulda liderlerin çocukları okuyordu. Cizvit eğitiminde olduğu gibi gittiği her yere kolayca uyum sağlayan insanlar yetiştirmeyi amaçladılar. Tıpkı PKK gibi, FETÖ örgütü de çocuk yaşlarda beyin yıkayıp, inanç ve ideoloji ile yıkadıkları beyinleri, birer ölüm makinası haline getirdiler.
GÜLEN'İ ZİYARET ETMEMİ İSTEDİLER
Size herhangi bir teklifleri oldu mu?
ATV'den ayrıldığımda onlarla çalışmam için bir teklifleri oldu. Onların güçlü olmasından korktum. Ayrıca 16 yıl önce Samanyolu kanalına belgesel yapmamı istediler. Pensilvanya'ya giderek Gülen'i ziyaret etmemi istediler. Hiçbirini kabul etmedim.
21 yıl önce tanıştığınız bu oluşumun yıllar sonra böyle bir girişimde bulunacağını tahmin etmiş miydiniz?
Ben hiçbir zaman ordu içinde bu kadar güçlü olduklarını tahmin edemedim. İlk tanıştığımda da onların gücünü görünce çok korkmuştum. Yıllarca plan yapmışlar. Gittiğim her ülkede ilk olarak büyükelçiliğe giderim ve her kurumda adamları vardı. Gülen her kurumda kendi yolundan gidecek ve ölecek insanlar yetiştirmiş. Havacılık alanını bile ellerine geçirmişler. Şimdi pilot eksiğimiz var.
Bu darbe girişiminin gerçekleşmesi ne gibi sonuçlar doğururdu?
100 yıl geriye giderdik. Altından kalkamazdık. Dünya'da en korkunç şey ordunun bölünmesi. Türkiye'yi kimse düzeltemezdi. Türkiye'de bizim bilmediğimiz birçok terör örgütü çalışıyor. Onların nasıl planları olduğunu da bilmiyoruz. Eğer darbe gerçekleşmiş olsaydı belki onlar da ayaklanacaktı ve dünya tarihinin en kanlı günlerini yaşayacaktık. İç savaş çıkacaktı. Lübnan'daki gibi sokak savaşları olacaktı. Türkiye kozmopolit bir ülke. Şu an içimizde 3 milyon Suriyeli var. Bunun 300 bini savaş içinde büyümüş. Silah kullanmayı biliyor. Dünyada iki tane evrensel örgüt var. Biri terör örgütü olduğunu kanıtlamış PKK, diğeri de 15 Temmuz darbesiyle evrensel olduğunu kanıtlayan FETÖ. Bu iki örgüt de siyaseti kullandı.
Hıristiyanların yolundan gidiyorlar
Böyle sistemli bir oluşum size neler düşündürdü?
Kullandıkları sistem Hıristiyan Cizvitlerin tarikatını gösteriyor. Cizvitler 16. ve 17. yy'da başlayıp Allah için her yere gidecek olan, her şeyi yemeye hazır, her türlü ortama girebilecek insanları yetiştiriyorlardı. Eğitim amaçlı yurtdışına çıkıyorlardı. Böyle böyle Cizvitler büyüdü. Fethullah Gülen cemaati de böyle. Gülen cemaatindeki kişilerde gittileri yerlere her şeyi yeme koşuluyla gitti. Bunu çok iyi kullandılar. Cemaat bu insanları kendi yetiştirdi. "Bizim okullara bağış yaptığınızda sizin istediğinizi yaparız" mantığı var.
Ötekileştirmekten kaçınılmalı
Devlet içinde devlet kurmak iseyenlerin bu oluşumlarının önüne geçmek için ne yapılabilir? Üst aklı kendi içimizde oluşturmalıyız. Kendi insanına tankla, uçakla saldıran ateş eden insanlar yetiştirilmesine izin vermemeliyiz. 8 yaşındaki çocukları yurtlarına bıraktığımız zaman beyinleri yıkanmaya başlıyor. Ülke bu formasyonu sağlamalarına göz yumdu. Biraz da bu tür oluşumlar üzerinde denetim sağlanmalı. Ülkelerin bu tür zeminleri hazırlamaması gerekiyor. Ötekileştirmekten kaçınmamız gerekiyor. Tarikatlara saygımız var ama bunların siyasete bulaşmaması gerekiyor.