Fatma Matur
7 Ekim 2023 günü İsrail’in Gazze’deki saldırıları başladığında Plestia Alaqad 21 yaşında gencecik bir gazeteciydi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü’nü bitirmişti, sosyal medyadaki sayfasında 3700 takipçisi vardı ve Kıbrıs’tan, Gazze’deki günlük hayatından fotoğraflar paylaşıyordu Plestia, 8 Ekim 2023’te Gazze’de bir sivil toplum kuruluşunda içerik üreticisi olarak işe başlayacaktı.. Oysa 8 Ekim günü onun Gazze’deki durumu anlatmak için ilk kez ekrana çıktığı gün oldu.
Dünya ve bizler ise Plestia’yı ilk kez 9 Ekim günü ailesinin bombaların sebep olduğu sarsıntılar nedeniyle evde camlardan uzak noktalara sığındığını gösterdiği bir video ile tanıdık. Videoda Plestia evinde yürürken çok yakınına bombalar düşüyor, bombaların etkisi Plestia’nın şoke olmuş bakışlarında görülse de O çekim yapmaya devam ediyordu. Gazze’den ayrılıp Avustralya’ya iltica ettiği 22 Kasım gününe kadar da Motaz Azaiza, Bisan Owda gibi genç gazetecilerle birlikte Gazze’deki soykırımı hayatını riske atarak dünyaya anlatmaya devam etti. Sırtındaki -sonradan güvende değil hedef olmasına sebep olacağını düşünerek çıkardığı- mavi basın yeleği ve kaskı ile sadece katliamı değil, Gazze halkının direncini de gösterdi, çocukların her şeye rağmen gülen yüzlerini de, Plestia adı verilmiş bir ev kaplumbağasını eline aldığında yaşadığı sevinci de. Katliamın içinde umudu yaşatma ve Gazzelilerin insan olduğunu dünyaya hatırlatma çabasıydı bu. Plestia şu anda Avustralya’da yaşıyor. O’nunla Gazze’yi ve yaşadıklarını konuştuk.
Engellerin normal olduğunu düşünerek büyüyorsunuz
* Plestia, bana Gazze’de büyümenin nasıl bir şey olduğunu anlatabilir misiniz? Büyürken fark ettiğiniz günlük hayattaki zorluklar ve kısıtlamalar nelerdi? Çocukken ve daha sonra bir genç olarak bunları nasıl anlamlandırdınız?
Filistin 75 yılı aşkın bir süredir işgal altında ve işgal altında yaşamak inkar edilemez derecede zor. Ancak Gazze’de doğup büyüdüğünüz zaman, çocukken de gençken de bu zorlukların ve engellerin normal bir hayat olduğunu düşünerek büyüyorsunuz.
Filistinliler olarak bizlerin karşılaştığı zorlukların listesi saymakla bitmez, yine de bazı temel örnekler verebilirim: günde sınırlı saatlerde elektriğe erişebilmek, çoğunlukla elektriğin kesik olması, sürekli olarak sınırların kapalı olup seyahat edememe tehdidi altında olmak ve normal bir günde, dışarıdayken arka planda sürekli insansız hava araçlarının sesi olması. Sürekli korku içinde yaşamanın yanı sıra, “İsrail’in Gazze’ye bir sonraki saldırısı ne zaman olacak? Evimi ya da sevdiğim birini ne zaman kaybedeceğim?” sorularıyla yaşamaya çalışmak. Biz Filistinlilerin karşılaştığı zorluklar ve mücadeleler saymakla bitmez ve bu listeyi saatlerce uzatabilirim.
7 Ekim’den öncesini hatırlamak zor
* Bana rutinlerinizden, 7 Ekim’den önceki Gazze şehrinden bahsedebilir misiniz?
Bu hayatın artık sadece bir anı olduğunu bilerek 7 Ekim’den önceki hayatımı hatırlamaya devam etmek gerçekten çok zor. Doğduğum ve büyüdüğüm şehir olan Gazze artık hayalet bir şehir, anılarımın olduğu her yer bombalandı ve her gün gördüğüm birçok insan maalesef artık hayatta değil, sonsuza dek yoklar.
* Bir röportajınızda tanık olduğunuz en zor hikâyelerin kameraya kaydetmedikleriniz olduğunu söylemiştiniz. Şahit olup dünyaya göstermediğiniz en zor anlar nelerdi?
Bu soruya cevap vermek zor. Sadece 46 gün boyunca sahada haber yaptım, ancak sizinle paylaşabileceğim hikayeler saymakla bitmez. Asla unutamayacağım hikayelerden biri İsrail’in saldırıları nedeniyle bir kolunu ve iki bacağını tamamen kaybeden 29 yaşındaki bir kadın ve yakınlarıydı. Hala sık sık onu ve gelecekte hayatını nasıl sürdüreceğini düşünüyorum.
Gazeteciler dehşete ışık tuttu
* Çok kahramanca bir şey yaptınız, öldürülme riskini göze alarak dünyaya gerçeği göstermek için çalıştınız. Ancak soykırımın 37. günündeki Instagram paylaşımınızda “İnsanların izlemesi için film sahneleri yayınlıyor gibiyim, sıkıldıklarında başka bir şey izlemeye geçtiklerini hissediyorum” dediniz. Aynı şekilde hissetmeye devam ettiniz mi? Gazze’den sizin ve arkadaşlarınızın yaptığı gazeteciliğin etkisi hakkında şimdi ne hissediyorsunuz?
Ne yazık ki Filistinlilerin etnik temizlik, zorla yerlerinden edilme, açlık ve akıl almaz zulümlere maruz kalmasının üzerinden altı aydan fazla zaman geçti. Benim ve diğer gazetecilerin bu dehşete ışık tutma çabalarına rağmen, Gazze’deki soykırım ve İsrail İşgal Güçleri’nin eylemleri daha da kötüye gidiyor. Bu durum, bu kabusa son vermek için daha fazla ne yapılabilir ya da ne söylenebilir sorusunu sormama neden oluyor. Bu soykırımın durması için daha kaç Filistinlinin hayatını kaybetmesi gerekiyor? Dünya çapında Filistinlilerle dayanışma içinde olan ve onlar adına yorulmadan mücadele eden milyonları derinden takdir etsem de, bunun yeterli gelmemesi çok üzücü...
Gazze’de hedef alınmayı bekleyecektik
* Gazze’den ayrılmaya nasıl karar verdiniz?
Aslında bu bir seçim değildi. Ya Gazze’de kalıp İsrail işgal güçlerinin beni ya da aile üyelerimden birini hedef almasını bekleyecektim ya da oradan ayrılacaktım.
* Şu anda Avustralya’da hayatınız nasıl? “Survivor’s guilt” yani “hayatta kalanın suçlu hissetmesi” gibi bir durum hissediyor musunuz ve bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Fiziksel olarak Avustralya’da olabilirim ama kalbim ve ruhum Gazze Şeridi’nde. Hayatta kalmanın verdiği suçluluk hissini yaşıyorum. Gazze’de hayatta kalan herkes bu hissi yaşıyor. Sevdiği bazı insanları kaybeden bireyler yas tutarken bile derin bir suçluluk duyuyorlar. Çünkü başka kişilerin ailelerinin tamamını kaybettiğini ve sadece kendilerinin hayatta kaldığını biliyorlar. Benzer şekilde, üzüntü içinde olanlara hala enkaz altında kalanlar hatırlatılıyor ve bu insanlar, başkalarının acısına kıyasla kendi sıkıntılarını minimize ediyor, acılarını yaşayamıyorlar. Bu, yaşanan zorlukları sürekli kıyaslama döngüsü, birçok kişinin kendi duygularını, üzüntüsünü hissedememesine yol açıyor.
* İleride ne yapmayı planlıyorsunuz?
Birkaç ay önce, bir sonraki saat hayatta olup olmayacağımı bilmiyordum, bu yüzden şimdi güvenli bir yerde olmama rağmen, geleceğimin neye benzeyeceğini, neler yapacağımı hayal etmekte zorlanıyorum.
Umutsuzluk Filistin’i savunmaktan alıkoymasın
* Soykırımın başlamasının ardından bireysel olarak Filistin’i destekleme çabalarımızdan biri de tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek ve boykot yapmak oldu. İsrail menşeli ürünleri boykot etmenin faydalı olduğunu düşünüyor musunuz?
Boykotun gücüne kesinlikle inanıyorum, özellikle de bunu hepimiz yaptığımızda. Boykotun ne kadar güçlü olduğuna bir örnek vermem gerekirse, FinanceBuzz web sitesine göre Starbucks’ın bu yıl 61 şubesini kapattığını söyleyebilirim. Bu çok önemli.
* Haberleri izleyen ve Filistin’i desteklemek isteyen sıradan bir insana mesajınız ne olurdu? Ne yapabiliriz?
Birçok kişinin yaşadığı çaresizlik ve umutsuzluk hissini anlıyorum, özellikle de Gazze Şeridi’nde durumun daha da kötüye gittiğini göz önünde bulundurursak. Ancak bu hislerin sizi Filistin ile dayanışma içinde olmaktan ve Filistinlileri savunmaktan alıkoymasına lütfen izin vermeyin.
Terminoloji doğru kullanılmalı
* Sizce Gazze’deki insanların insan değilmiş gibi görülmesini (dehumanization) önlemek ve insanların haberlere karşı duyarsızlaşmasını engellemek için ne yapılabilir/yapılmalı?
Basın yayın kuruluşlarının Filistin’le ilgili haberlerinin adil ve doğru olmasını, uygun terminolojinin kullanılmasını sağlama sorumluluğu var. Bu, durumun karmaşıklığını yansıtan ve önyargıları ya da klişeleri sürdürmekten kaçınan dengeli bir haber yayını yapmayı gerektiyor. Medya, doğru dili ve çerçeveyi kullanarak Filistin anlatısındaki, Filistin’in hikayesindeki nüansların doğru şekilde anlaşılmasına katkıda bulunabilir ve böylece okurlara ve izleyicilere sahadaki gerçeklere dair daha kapsamlı bir bakış açısı sunabilir. Bu, Filistinlilerin deneyimlerini ve mücadelelerini doğru bir şekilde tasvir etmenin yanı sıra haklarını ve isteklerini fark etmeyi, benimsemeyi ve aktarmayı da içerir. Daha basit bir ifadeyle, medya Filistin ve Filistinliler hakkında haber yaparken etik gazetecilik ilkelerine uymalıdır.