Türklerin methini çok duydum

Macaristan Ulusal Filarmoni Orkestrası, klasik müzikseverlerin buluşma noktası olan İş Sanat'ta iki gece üst üste sahne alacak. Zoltan Kocsis yönetimindeki topluluğa ilk gece sahnede dünyaca ünlü keman virtüözü Baiba Skride eşlik edecek. Türkiye'ye ilk kez gelecek olan Skride, 'Türkiye'de klasik müzik dinleyicisinin çok bilgili olduğunu biliyorum' diyor.

Harun Karaburç
Türklerin methini çok duydum

Klasik müzik severlerin buluşma noktası olan İş Sanat, Nisan ayında Macaristan Ulusal Filarmoni Orkestrası'nın iki gece üst üste vereceği klasik müzik konserlerine ev sahipliği yapacak. Zoltan Kocsis'in 1997 yılından bu yana müzik direktörlüğünü yürüttüğü ve konserlerde yönettiği topluluğa ilk gece Letonyalı keman virtüözü Baiba Skride eşlik edecek. 1 Nisan'da Skride'ın da eşlik edeceği topluluk, Beethoven ve Dvorak'a ayırdıkları özel bir repertuvarla dinleyici karşısına çıkacak. İkinci gece ise Mozart, Çaykovski ve Haydn'dan eserler seslendirilecek. Zoltan Kocsis ve Baiba Skride ile klasik müziği ve müzik kariyerlerini konuştuk. Türkiye'ye ilk kez gelecek olan Skride, Türkiye'nin

kendisi için yepyeni bir tecrübe olduğunu söylüyor.

KEMAN ÇALMAYA DÖRT YAŞINDA BAŞLAMIŞIM

Müzikal bir ailede büyümek kararlarınızı ve seçimlerinizi nasıl etkiledi?

Müzikle çok erken yaşta tanıştım. 3 yaşında bir müzik okuluna kaydettirmişler beni, 4 yaşında da keman çalmaya başlamışım. Ve o günden bu güne kemanımdan hiç ayrılmadım. Müziğe ailemin yönlendirmesiyle başlamış olsam da aklım ermeye başladığı zaman bu seçimimden dolayı her zaman çok mutlu oldum.

Macaristan Filarmoni Orkestrası ile beraber İş Sanat'ta sahneye çıkıyor olmak nasıl bir duygu?

Gerçekten çok heyecanlıyım. Daha önce Türkiye'de hiç çalma fırsatım olmadı, ilk kez geleceğim. Dolayısıyla benim için yepyeni bir tecrübe. Macaristan Ulusal Filarmoni Orkestrası ile geçtiğimiz sonbaharda kız kardeşim ile beraber çalmıştık. Dolayısıyla çok iyi bildiğim bir orkestra ve tanıdığım müzisyenler. Beethoven'ın re majör keman konçertosunu seslendireceğim. Bence gelmiş geçmiş en güzel konçertolardan. Kısacası İstanbul'daki konseri de merakla bekliyorum.

KALİTELİ MÜZİK DİNLEYEREK BÜYÜDÜM

Çok fazla seyahat ediyorsunuz. Türkiye'ye ise ilk kez geliyorsunuz. Ufak bir araştırma yaptınız mı? Türkler ne dinlerler, nasıl yaşarlar gibi...

Böyle bir araştırma yaptığımı söyleyemem. İlk kez gideceğim ülkeler benim için bir keşif gibi oluyor. Ne ile karşılaşacağımı merak ediyorum. Ama kız kardeşimin Türk arkadaşları var ve oradaki klasik müzik dinleyicisinin gerçekten çok bilgili olduğunu biliyorum. Yeni seslere, yorumlara çok açık olduklarını söylemişti bir besteci arkadaşımız. O nedenle bir an önce gelip kendi gözümle görmek ve deneyimlemek istiyorum.

Hangi besteciyi kendinize daha yakın hissediyorsunuz? Bir ayrım yapabiliyor musunuz?

Çocukluğumdan beri hep çok kaliteli ve güzel müzikler dinledim. Duyduğum tınılar, kulağıma çalınanlar hep çok güzeldi. İnsanın müziği keşfi, yeni melodileri keşfi hayatı boyunca devam ediyor. Her gün yeni bir şey öğreniyorum. Dolayısıyla çok belirgin bir ayrım yapamıyorum. Ama Beethoven ve Shostakovich'ten çok etkilendiğimi söyleyebilirim.

Sahnede orijinal olanı mı kendi yorumunuzu mu yoksa doğaçlama yapmayı mı tercih ediyorsunuz?

Bu aslında icra ettiğim esere ve besteciye göre değişiklik gösteriyor. Çok klasik besteciler söz konusu olduğunda, onlar tam olarak neyi yansıtmak istediyse onu çalmaya çalışıyorum. Hiçbir zaman notaları değiştirmiyorum ama kendi duygumu katmaya çalışıyorum. O besteyle ilgili kendi izlenimimi yansıtmaya gayret ediyorum. Çünkü müzisyenin bir besteyi nasıl algıladığı çok önemli, sonuçta herkesin algısı farklı oluyor. Burada önemli olan müzisyenin kendini o duygu akışına bırakabilmesi bence.

LETONYA MÜZİKTE ÇOK ZENGİN

Letonya'nın kültürü sizin müziğinizi nasıl etkiledi?

Ülkemin çok zengin ve farklı bir müzik birikimi olduğunu söyleyebilirim. Letonya'nın halk ezgilerinin, çok sesli korolarının yanı sıra klasik müzik konusunda da çok aktif bir ülke. Bu

alanda yeni ve çok yetenekli besteciler yetişiyor. Bu da tabii hem Letonya hem de dünyadaki müzik çevresi için çok önemli. Genç müzisyenlerin desteklenmesi ve üretimin sürdürülmesi sanat ve müzik adına çok önemli.

Zoltan Kocsis Mozart'ın yeri başka

1997 yılından beri Macaristan Ulusal Filarmoni Orkestrası'nın müzik direktörlüğünü yürüten ve konserlerde topluluğu yöneten Zoltan Kocsis, piyanosuna tutkuyla bağlı bir müzisyen. Kocsis için ise Mozart'ın yeri apayrı. Onun eserlerinin bir virüs gibi insana tesir ettiğini söylüyor.

Beethoven, Mozart, Çaykovski bunların en çok hangisini çalarken heyecanlanıyorsunuz?

Mozart'ın benim için yeri ayrı. Yaklaşık 40 yıldır Mozart'ın konçertolarını yorumluyorum. Mozart'ın müziği pek çok küçük ayrıntıdan oluşur. Bunlar tüm hayatının özeti gibidir. Seslendirdiğim Mozart repertuvarı evladiyeliktir. Hatta virüs gibidir. Bir kez kanınıza girerse, bir daha çıkmaz. Gençliğinizde bir kez dinlemeye görün, hayatınız boyunca tutkuyla dinlersiniz bu eserleri. Örneğin bu açıdan Wagner müziğine hiç benzemez. Herkes hayatının bir aşamasında Wagner'in bir eserini sever. Fakat çoğunluk birkaç kez dinledikten sonra yavaş yavaş uzaklaşır. Yani damarlarınıza giren virüs, Mozart'ınki kadar etkili değildir. Mozart'ın müziği size hayatınız boyunca eşlik eder. Çünkü insanın günlük yaşamından kaynaklanır, malzeme açısından çok zengindir, size her gün bu müzik içinde farklı bir macera yaşama fırsatı sunar. Bir kenara bırakamazsınız. Mozart öyle bir bestecidir ki eserlerini herhangi bir zamanda, herhangi bir ruh halinde, herhangi bir koşulda zevkle dinleyebilirim.

Türkiye'de iki gece art arda sahneye çıkacak olmak nasıl bir duygu?

Çok heyecan verici olduğunu söyleyebilirim. İş Sanat'ın davetiyle geliyorum. Aslında çok daha önce gelmeyi dilerdim ama ancak bu yıl mümkün olabildi. İlginç bir rastlantı da varmış, ben de yeni öğrendim. Bizden bir gün sonra benim kurucusu olduğum Budapeşte Festival Orkestrası'da İstanbul'da konser verecekmiş. Bu çok mutluluk verici. Bir tür Macar müzik festivali olacak. Umarım İstanbulluları da memnun eder konserlerimiz.

ŞEFLİK BİR HOBİ DEĞİL

Orkestra şefliği dışında insanlar sizi piyanist, besteci olarak da tanıyor. Siz kendinizi en çok hangisine ait hissediyorsunuz? En özgür olduğunuz alan hangisi?

Açıkçası böyle bir ayrım yapmakta zorlanıyorum, hepsinin yeri ayrı. Şeflik benim için bir hobi değil. Tam 220 kişinin mesleki hayatından sorumluyum. 104 kişilik bir senfoni orkestramız, 80 kişilik koromuz ve idari personelimiz var. Ben hem müzikal direktörlük hem şeflik yapıyorum. Korodan da sorumluyum. İdari işler çok zamanımı alıyor. Ayrıca kurumun temsilcisi olarak pek çok etkinliğe katılmam gerekiyor. Orkestrayla çok çalışmam gerekiyor. Bunun karşılığını aldığım için mutluyum. Karşılığı tam anlamıyla sözümü dinleyen, arzulu, istekli bir orkestra…

Bu durumda piyanonuz sizi çok özlüyor olmalı…

Kesinlikle haklısınız. Fakat ister inanın, ister inanmayın, konserim olmasa bile her gün üç saat piyanoda çalışırım. Yakında planlanmış konserim olmasa bile. Bugünlerde Rahmaninof'un birinci sonatı üzerine çalışıyorum. Kaydetmek istiyorum bu eseri. Belki yakın gelecekte Bartok'un korolu eserlerini de kaydederiz.