Metis’in yayınladığı ilk Talal Asad kitabı Sekülerliğin Biçimleri’ydi – Formations of the Secular. İkinci kitap ise Dinin Soykütükleri: Hıristiyanlıkta ve İslamda İktidarın Nedenleri ve Disiplin – Genealogies of Religion: Discipline and Reasons of Power in Christianity and Islam. Kitaplarda yazar ismi haricinde ilk göze çarpan ortaklık isimlerinin Türkçe’ye çevirilerinin şüphe uyandırmasıdır. İlkinin Sekülerin Biçimlenmeleri olması daha doğru olabilirdi. İkincisindeki dikkat çekici nokta ise altbaşlıkta. Hıristiyanlıkta ve İslamda İktidarın Hikmetleri ve Disiplin şeklinde çevrilmesi daha uygun gibi. Şimdi bu iki çeviri tercihi/hatası üzerine düşünmeyi, Dinin Soykütükleri’ni ve Talal Asad’ı Türkçe okumaya giriş olarak görmeyi öneriyorum. Asad, Dinin Soykütükleri’nin girişinde ikili bir yöntem ilan ediyor. Yazar kendi ifadesiyle Hıristiyanlık ve post-Hıristiyanlık tarihinin “kavramsal jeolojisinin, günümüzde Batı-dışı geleneklerin gelişim ve değişim imkânları açısından derin içerimler taşıdığı”nı düşünüyor. Asad burada tabiri caizse “metodolojik Avrupamerkezci” gibi görünmektedir. Zira Asad bugün dini veya seküler olana dair düşünmeye bu kavramların Avrupa’daki kavramsal jeolojisinden, yani biçimlenmelerinden başlıyor. İkili yöntem Friedrich Nietzsche ve Michel Foucault ile beliren meşhur soykütük yöntemiyle tamamlanıyor. Kavramlar tarihine yaklaşımını jeoloji metaforuyla açık etmesi zaten soykütük yöntemini ima ediyordu. Sekülerliğin Biçimleri’nde ise Ludwig Wittgenstein’ın “gramer” kavramını tercih ediyor Asad. Kavramların mevcut şartlar altındaki anlamlarının değil de tarih içinde farklı durumlarda ne anlamlara geldiklerinin, nasıl anlaşıldıklarının veya yanlış anlaşıldıklarının peşine düşmek anlamında burada gramer. Buna “tarihsel gramer” diyebiliriz. Şimdi jeoloji metaforu, soykütük ve gramer yöntemlerini herhangi bir kavrama dair işlettiğimizde üçü birden bu kavramın bir süreç içinde oluşumunu ve biçimlenmesini ima ediyor. Tam da bu sebepten formations kelimesinin forms kelimesinin karşılığı olan biçimler ile tercüme edilmesi şaşırtıcı. Daha az önemli olsa da sekülerliğin ibaresi de sekülerin şeklinde olabilirdi, çünkü İngilizcesi secularity değil the secular.
DİNİN SOYKÜTÜKLERİ’NE YENİDEN BAKIŞ
Dinin Soykütükleri’nin orijinal isminde yer alan Discipline and Reasons of Power ifadesindeki reason kelimesi de burada ne kendi anlamı ne de Türkçe söyleyiş özellikleri bakımından neden kelimesiyle tercüme edilebilir görünüyor. Uzatmadan meşhur Fransızca kavram olan raison d’état’yı hatırlayalım. Makbul tercümesi hikmet-i hükümet, İngilizce harfiyen tercümesi ise reason of state. Talal Asad’a Foucaultcu bir düşünür diyebiliyorsak, devlet anlamına gelen state yerine, Foucault lügatinin temel kavramlarından iktidar anlamındaki power’ı kullanmış olmasını da yadırgamayız. İşte bu sebeple iktidarın hikmetleri demek daha doğru değil, bizatihi doğru olurdu. Burada reason kelimesini mantık, zihniyet ve hâlihazırdaki tercümesi hikmet kelimelerinin anlam alanlarıyla birlikte düşünebiliriz. Kitabın takdimine geçmeden önce Dinin Soykütükleri’ni Türkçe okumayı kolaylaştırmak için son bir kavramın tercümesinin tashihi üzerine düşünmek gerekiyor. Kitapta istidat kelimesiyle tercüme edilen ve sık sık “dini istidatlar” ya da “seküler istidatlar” tamlamalarıyla karşımıza çıkan kelimenin aslı disposition’dur. Foucault lügatinin temel kavramlarından dispositif ile yakından ilişkilidir ve Türkçe tasarruf kelimesiyle tercüme edilmelidir. Giorgio Agamben, Monokl’dan çıkan Dispozitif Nedir? adlı çalışmasında Foucault’nun dizpozitif kavramını incelerken disposition kavramını açıyor önce.
ANTROPOLOJİ VE DİN
Agamben’e göre Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında ortaya çıkan teslis düşüncesini kabul ettirmeye çalışan teologlar, tektanrıcılıkta ısrar eden ve teslisi putperestliğe geri dönüş olarak yorumlayanları ikna etmek için oikonomia kavramını kullanıyor. Oikos ve nomos kelimelerinden oluşan bu ifade “ev idaresi” demek kısaca ya da “yasası”. Yani ekonomi. Nasıl bir baba evin hâkimidir ve evde yapılacak bazı işleri oğluna teslim edebilirse Tanrı da bu dünyanın faal idaresini oğluna bırakmıştır diye iddia ediyorlar. İşte buradaki oikonomia’nın Kilise Babaları tarafından Latinceye tercümesi dispositio. Yani disposition kavramı yetenek anlamındaki istidat kelimesiyle pek de alakalı değil. Tasarruf ise hem ekonomi alanına ait bir kavram olmasından hem de Talal Asad’ın kullanımını karşıladığından, zor bir kavram olan disposition’un Türkçeye çevirisinin sorumluluğunu üstlenmeye yaklaşabilmektedir. Dinin Soykütükleri’nin girişinde pek şaşırtmasa da ayırt edici olan Asad’ın antropolojiyi, yöntemin kuramsal temellerini Avrupalılar’ın Rönesans’ta “yabani” olan ile karşılaşmalarında konumlandırarak tarihselleştirmesidir. İnsana dair çeşitlilik “insani” olanın ayırt edilmesini, dolayısıyla insanın icadını gerektirmiştir. Kitapta açıkça ifade edilmese de antropolojiyi kuran süreçler ile antropolojinin uğraşacağı nesneyi yani kabaca Batı-dışı insanı kuramda icat eden süreçler paraleldir.
“Dinin Antropolojik Bir Kategori olarak İnşası” Talal Asad denince ilk akla gelen metinlerden biri. Antropolojinin dine bakışının 19. yüzyıldan 20. yüzyıla nasıl değiştiğinden başlayarak bizatihi dini tanımlama ihtiyacının Hıristiyanlık tarihinde karşılaşılan belirli bir sorunun çözümüne ilişkin ve dolayısıyla tarihsel olduğu sonucuna varıyor yazar. Asad bu bölümde tüm dinlerde ortak olan üzerinden dinin evrensel bir tanımını yapan Clifford Geertz’i eleştirerek ilerliyor. Bir sonraki yazı da ise sözü antropolojinin merkezi kavramlarından “ritüel”in bugünkü anlamının yine antropoloji tarafından kurulduğuna getiriyor. “Ritüel” bir zamanlar ibadetlerde okunacak dua ve ilahilerin yazılı olduğu kitap anlamındayken, antropoloji marifetiyle her türlü simgesel eylemin karşılığı oluyor.
“Arkaizmler”in altındaki iki bölüm ortaçağ Hıristiyanlık düşünce ve yaşayışı üzerinden “Soykütükleri” başlığı altındaki din tanımı eleştirisinin sürdürülmesi olarak okunabilir. Asad’ın mükerrer iddiası ortaçağ ve modern dönem Hıristiyanlıklarının aynı olmadığıdır. İşte burası Talal Asad’ın Avrupa’nın tarihsel antropolojisi ile uğraştığı bölüm.
Altıncı bölümde ise İslam’da eleştirinin mümkün olmadığını iddia edenlere karşı çıkan Asad, Kant’ın eleştiri kavramının devlete koşulsuz itaati dışlamadığını gösteriyor. Ekseriyetle Salman Rushdie olayı ve içerimlerine dair olan son iki bölüm bugün Charlie Hebdo vakası akılda tutularak okunmalı.
Dinin Soykütükleri en nihayetinde modernliğe ve şimdiye dair bir kitap.
Kitabın künyesi:
Dinin SoykütükleriTalal Asad Metis Yayınları 2015 376 Sayfa