Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da konserlerde şarkıcı ve dansçılar, Kabe'nin dijital görüntüsü önünde sahne aldı. Ekrana yansıtılan skandal görüntü, sosyal medyada hızla yayılarak kamuoyunda geniş çaplı tartışmalara yol açtı.
Organizatörlerin Açıklaması
Etkinliği düzenleyen ekip, Kâbe’nin dijital olarak kullanılmasının “manevi değerleri sanat yoluyla yüceltme” amacı taşıdığını belirtti. Açıklamada, performansın izleyicilere duygusal ve derin bir deneyim yaşatmayı hedeflediği ifade edildi. Ancak bu açıklama, eleştirileri yatıştırmaya yetmedi. Özellikle dinî hassasiyetleri yüksek çevreler, kutsal bir sembolün eğlence bağlamında kullanılmasının kabul edilemez olduğunu savundu.
Tepkiler çığ gibi büyüdü
Kısa sürede sosyal medyada viral olan görüntüler, farklı kesimlerden çeşitli tepkiler aldı. İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı ve Uluslararası İslam Düşünce Vakfı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de yaşanan rezalete tepki göstererek sosyal medyada paylaşımda bulundu.
Önceki dönem Diyanet İşleri Başkanı görevinde de bulunan Prof. Dr. Mehmet Görmez, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları söyledi:
Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da, İslam’ın hiçbir değeriyle bağdaşmayan bir eğlence festivalinde, Kâbe silüetinin tahkir edici basit bir sahne dekoru olarak kullanılması ve bunun birkaç kez tekrarlanması, bütün müminleri derinden yaralamıştır.
Müslümanların en yüce şiarının, bu tür gayr-i meşru ve gayr-i ahlaki etkinliklere alet edilmesi, kelimenin tam manasıyla İslam’ın harimi ismetini ihlaldir.
'O, Mescid-i Haram’dır yani saygın ve dokunulmazdır'
Kâbe, hiçbir kavmin, aşiretin, milletin ya da devletin malı değildir. Yeryüzündeki iki milyar Müslümanın en büyük kutsalıdır. Kâbe-i Muazzama, Hz. Adem’den Hatemü’l-Enbiya Hz. Muhammed Mustafa’ya (sav.) kadar bütün peygamberlerin en yüce mabedidir. Ümmetin kıblegâh ve ziyaretgâhı, İslam’ın en büyük şiarı, en mukaddes simgesi, tevhidin ve vahdetin yegane nişanesidir. O, Mescid-i Haram’dır yani saygın ve dokunulmazdır.
'Suud ulemasının sessizliği ise bir başka fecaattir'
Bu saygısızlığa İslam dünyasından yükselen itirazlar üzerine kimi yetkililerin yaptığı açıklamalar ise kelimenin tam anlamıyla “özrü kabahatinden büyük” nevidendir. Söz konusu tutarsız açıklamalar ya Kâbe’nin değerini yeterince bilmediklerini ya da bildikleri halde bunu kasten yaptıklarını ortaya koymaktadır ki her ikisi de ayrı ayrı birer fecaattir. Çocuklara hac ve umre eğitimi vermek için dahi Kâbe maketini kullanmayı yıllardır caiz görmeyen Suud ulemasının sessizliği ise bir başka fecaattir.
'Kâbe-i Muazzama’nın azametini korumak her bir ferd-i müminin en tabii hakkıdır'
Bu fecaatin Müslümanlar açısından yakın tarihin en zor günlerinde Gazze’de, en zalimane cinayet ve katliamın yaşandığı bir vakitte gerçekleşmesi ise bütün yüreklerde ve hafızalarda silinmesi imkânsız acılar bırakmıştır.
Müslümanların en büyük ve en kutsal şiarları olan Kâbe-i Muazzama’nın azametini korumak, Kâbe’nin Rabbine aklı, kalbi ve ruhuyla iman eden her bir ferd-i müminin en tabii hakkıdır.