YAVUZ SELİM KÜÇÜK
Son Osmanlı Paşası olarak tanınan Halil Kut, kimdir, eğitimini nerede tamamlamıştır, hangi bilgi ve tecrübelere vakıftır, Osmanlı ordusunun hangi kademelerinde vazife yapmıştır, İttihat ve terakki cemiyetiyle nasıl tanışmıştır, Enver Paşa ile nasıl bir dostluk bağı vardır... Bu sorular, Halil Kut Paşa'nın hatıralarında cevap buluyor.
Batılı ülkeler kirli oyunlarını ve planlarını hazırlayarak Osmanlı devletine karşı amansız, ölçüsüz ve ahlaksızca bir saldırı başlatmıştı. Cihan devleti, Devlet-i Al-i Osman'ı ortadan kaldırmak için plan hazırdı. Afrika'dan Kafkaslara, Balkanlardan Yemen'e, Filistin'den Çanakkale cephesine uzanan savaşlar başlamıştı. Oysa Osmanlı Devleti dünya ülkeleri için bir denge unsuruydu. Barışın huzurun adaletin insanlığın ve medeniyetin koruyucusuydu. Osmanlı devleti mazlum coğrafyaların, milletlerin adeta bir sığınağı bir tutanağı bir barınağıydı bir anlamda. Bilge Tarihçimiz Ahmet Cevdet Paşanın İfadesiyle; Osmanlı Devleti, İnsanlığın Son Adası'ydı.
KUTÜ'L-AMARE NEREDE?
Osmanlı sınırları içerisinde, Dicle nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi'nin 350 km kuzeyinde Bağdat'ın 170 km güneyinde bulunan 6.500 civarında nüfusa sahip olan küçük bir kasabaydı. Kutü'l-Amare cephesi muhteşem ve muazzam bir mücadelenin destanıdır. Tüm imkânsızlıklara olumsuzluklara karşı düşmanın silah ve asker üstünlüğüne rağmen, Osmanlı ordusunun ve askerlerinin ortaya koyduğu azminin inancının gayretinin ve kahramanlıklarının destansı zaferin adıdır.
Kutü'l-Amare, Kurtuluş Savaşı'nda kazandığımız Çanakkale'den sonra ikinci büyük zaferimizdir. Ve böylece Kutül Amare zaferi de tarihimizdeki şerefli yerini almıştır. İngiliz imparatorluk egosu ise büyük bir darbe almıştır ve bundan ötürü on yıllarca tarihsel hafızasının unutulmadığı bir kâbus olmuştu dünya kamuoyunda ve kendi sömürgelerindeki prestiji ciddi bir şekilde sarsılmış oldu.
Bağdat'ın İngiliz işgalinden korunması ve kurtarılması için yola çıkmıştı Halil Paşa. İngiltere, askerlerinin büyük çoğunluğunu sömürgesi altındaki Hindistan, Pakistan, Bangladeş'ten getirdikleri birliklerden oluşturuyordu. Bunların bir kısmı İngilizler tarafından kandırılmış olan Müslüman askerlerdi.
Kasım 1914'te, Kutü'l-Amare cephesini Albay Nurettin Paşa ile Halil Kut Paşa birlikte kumanda ediyorlardı. Bir süre sonra ordunun tüm idaresi komutan Halil Paşa'ya devredildi. Modern ve ağır silahlarla Osmanlı ordusuna saldıran İngiliz askerleri sayıca üstün olmalarına rağmen moral ve motivasyonu, maneviyatı yüksek imanlı, inançlı, kararlı Osmanlı ordusu karşısında ağır yenilgiler vermeye başlamıştı. Öyle ki zaman zaman boğaz boğaza süngü süngüye bir boğuşma meydana geliyordu. Her saldırıda ağır zayiatlar veren İngiliz kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı. O anları Halil Paşa şu ifadeleri ile anlatıyor: “Siperlerimize giren düşman kuvvetleri süngü süngüye boğazlaşmalarda son neferine kadar imha edildi, muharebe sert, çetin safhalar geçirdi. Fakat cephem sarsılmadı.”
Halil Paşa, hasta olduğu halde harekatı sedye otomobilinde idare ediyor ve böylece askerlere moral ve motivasyon vererek ordunun maneviyatını yüksek tutuyordu. Çadırda yatması dinlenmesi gereken Paşa, tam aksine kendisini bu hasta haliyle cepheye atarak bir kahramanlık ve takdire şayan vatanseverliğini ortaya koyuyordu. Kut'a çekilen İngiliz birlikleri bekledikleri silah, asker ve iaşe, yardımı alamayınca daha fazla zayiat vermek istemeyerek, Halil Paşa'nın teslim olun mektubuna olumlu cevap vererek teslim olmak zorunda kaldılar. İngiliz ordusu hiç beklemedikleri bir yenilgi ve hezimet yaşıyordu Kutül Amare de.
İNGİLİZLER RÜŞVET TEKLİF EDİYOR
Halil Paşa'nın ilk teslim olun çağrısına rüşvet teklif eden İngiliz General Townshand; Halil Paşa'nın şahsına 1 milyon İngiliz sterlini vermek, ellerinde bulunan 40 top ve bütün silahları Osmanlı ordusuna teslim etmek istiyordu. Bu teklifi reddeden Halil Paşa'ya ikinci bir rüşvet teklifi daha yapılıyor ve bu defa para iki katına çıkarılarak 2 milyon sterlin oluyordu. Bu 2. mektubu getiren şahıs, casusluğu ile meşhur İngiliz casusu Lawrance idi.
Halil Paşa'nın son kez kayıtsız şartsız teslim olmaları gerektiğini iletince İngiliz general tüm askeri ve silahları ile beraber Osmanlı askerine teslim oluyor 26 Nisan 1914. Bu tarihi Kut Bayramı olarak ilan ediyordu. İngiliz ordusu 5 general, 300'den fazla subay ve 13.000 askeri ile teslim olarak tarihindeki en büyük esir olayını yaşıyordu. Böylece yenilmez görülen İngiliz orduları tarihin en büyük ve en ağır yenilgisini ve esirini Osmanlı'ya veriyordu.
Kutü'l-Amare cephesi adeta var olmak ve yok olmak mücadelesinin verildiği cephedir. Ve böylece Bağdat, İngiliz işgalinden kurtulmuş oldu. Bu cephede Osmanlı ordusu 10.000 şehit ve binlerce yaralı vermiştir. Esir General Townshend hatıralarında şu bulunur: “Osmanlı askerleri dini değerler çok önem vermektedir. Balkan savaşları sırasında bu askerlerin dini duyguları zayıflatılmış dini eğitimlerine önem verilmemişti. Aldıkları mağlubiyetin sebebi bundan kaynaklanıyordu. Bizim karşımıza gelen Osmanlı ordusu ise dini bakımdan mükemmel yetiştirilmişti. Bu bakımda bizi mağlup ettiler. Dini duyguları sağlam olan Osmanlı ordularına karşı savaş kazanmak mümkün değildir.”
Kitapta ayrıca Kutü'l-Amare cephesinden Kurtuluş Savaşı'na giden yolda verilen mücadelede birçok olayın perde arkasına açıklık getiriyor. Halil Paşa ayrıca bu mücadele içinde Talat Paşa, Enver Paşa, Kazım Karabekir'den Mustafa Kemal'e İngiliz casusu Lawrence'a kadar birçok kişinin bilinmeyen ilişkilerine ilk kez bu hatıra kitabında anlatıyor.
• • •
Kutü'l-Amare Kahramanı Halil Kut Paşa'nın Hatıraları
Haz: Erhan Çifci
Timaş Yayınları
2015
256 sayfa