Her romanın olmazsa olmaz temalarından biri içinden geçtiği şehirdir. Dünya ve Türk edebiyatından birçok roman, konusu kadar konu olduğu şehrin anlatımı ve aktarımıyla da okurunu yakalar. Hatta kimi yazarlar şehirleriyle özdeşleşmiştir. Charles Dickens’ı Londra’dan, Balzac’ı Paris’ten, Dostoyevski’yi St. Petersburg’tan, Kafka’yı Prag’tan, Tanpınar’ı İstanbul’dan bağımsız düşünemeyiz.
GEÇMİŞİN RENGİNE SIĞINIYORUZ
Kültür ve Turizm eski Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı şehir ve roman arasındaki ilişkiye değindi. “Şehir olmadan roman olmaz” diyen ve bugünkü romanların temelini oluşturabilecek şehirlerin kalmadığına dikkat çeken Avcı, “Bugün artık şehir dediğimiz zaman eskiden şehir dediğimiz şeyi anlamıyoruz. Zaten böyle şehirler kalmadı. Romanın doğuşuyla şehirlerin oluşumu arasında simbiyotik bir ilişki var. Kendiliğinden şehirleri konu alan, ister istemez belli şehirleri de anlatısına dahil eden romanlar bir tarafa bir de şehir üzerine kurulan yahut şehri anlatmak üzere kurulan romanlar var. Bugünkü şehirlerden çok eski şehirlerden söz ediyoruz. Çünkü artık roman kahramanı olacak kadar şahsına münhasır şehirler kalmadı. Bütün dünya tek düze şehrin görüntüsüne görünüyor. Yazarlar da ne yapsın, roman kahramanı olarak işe yarayamayan şehirlerin yerine geçmişin renkli hem bir bütün olarak başka şehirlerden ayrı hem de kendi içinde renkler taşıyan mahallelerden oluşan şehirlerine dönüyorlar” şeklinde konuştu.