AHA Derneği Türkiye çağdaş sanatın tanınırlığını ve bilinirliğini artırmayı hedefliyor ve bu alanda çeşitli projeleri hayata geçiriyor. Pandemi sürecinde en çok etkilenen alanlardan birisi hiç şühhesiz kültür sanat dünyasıydı. SAHA- Çağdaş Sanatı Destekleme Girişimi bu dönemde pandemi yüzünden işleri kesintiye uğramış ya da bu sürece özgün yeni işler ortaya koymak isteyen sanatçılara açık çağrıda bulunarak maddi destek sağlayacakları çağrısında bulundu.Başvurular 2 Temmuz’da sona erdi. Biz de SAHA Derneği Direktörü Çenek Bafra ile online olarak bu projeyi ve pandemi döneminde yaşanan sıkıntıları konuştuk. Buyrun.
* Pandemi süresinde en fazla kültür sanat camiası etkilendi. Öncelikle bu pandemi sürecini hem sanatçılar hem de kurumlar açısından ele alırsak bu dönemle ilgili izlenimlerinizi merak ediyorum?
Mekânlar kapanıp da izleyicilerle buluşmak ya da etkinlik düzenlemek imkânsız hale gelince sanat alanında kurumsal altyapının, hukuki düzenlemenin ve yapısal mâli desteğin gerekliliğini bir kez daha idrak ettik. Kültür sanat sektörü yalnız bırakılıp adeta kaderine terkedilmiş oldu. Ne olursa olsun sanat alanı dayanışma ve katılımcılıkla yani imece usulü ayakta kalmaya çalıştı, sanatçılar ve düşünürler en zor zamanlarda bile kendilerini ifade etmenin ve fikirlerini ortaya koymanın mutlaka bir yolunu bulurlar, bu kez de buldular. Sanat oldukça bağımsız ve bireysel bir alan gibi görünse de sanat emekçisinin desteklenmeye ihtiyacı olduğunu unutmamak gerek. Elbette, sanatçının ifade özgürlüğüne müdahale etmeden yani içerikten bağımsız olarak bu yapılmalı. Bu noktada bizim SAHA’da ön plana çıkarmaya çalıştığımız gibi sivil topluma, bireysel bağışçılığa yani filantropik anlayışa şüphesiz ihtiyaç var.
DEVLET TEŞVİK VE MALİ DESTEK SAĞLAMALI
Tabii ki yıllardır görsel sanatlar alanını nerdeyse tek başına sırtlanmış özel sektörün desteğine de. Ama bu yeterli değil. Kültür sanatta devletin pandeminin etkisini azaltacak, sanat profesyonellerinin ve sanat kurumlarının çalışma imkânlarını geliştirip düzenleyecek ve sanatsal araştırma ve üretimi teşvik edecek yapısal ve mâli altyapıyı oluşturması artık şart. Hiç değilse vergi bağlamında kolaylaştırıcı olması mutlaka gerekiyor. Kamu otoritelerinin kültür sanat sektörünün temsilcileriyle görüşüp bu konuda çalışma yaptıklarını umuyorum. İBB’nin kapsayıcı bir kültür platformu oluşturma girişimi pandemiden önce başlamıştı ve İKSV’nin pandemi sırasında kültür sanat alanının ihtiyaçlarına yönelik bir politika metni çalışması oldu. Bütün dünyada kültür endüstrisine kamu kaynaklarından, yerel ve merkezi yönetimlerden pandemi dönemin hasarlarını azaltmaya yönelik hem düzenlemeler hem de destekler geldi. Bunlar olmazsa kültür endüstrisinin ayakta durması mümkün değil. Araya yaz dönemi girdiği için sonbaharda durumu daha iyi anlayabileceğiz ama küçülmenin ötesinde bir kriz bekleniyor maalesef.
SAHA Haziran ayında pandemi sürecinden etkilenen sanatçılara maddi destek sağlayacağını duyurdu. Bu açık çağrıya nasıl bir dönüş aldınız sanatçılardan?
SAHA – Çağdaş Sanatı Destekleme Girişimi olarak Haziran ayı başında görsel sanatlar alanında üretim süreci pandemiden olumsuz etkilenen ya da pandemi nedeniyle ortaya çıkan sorunları ele almak isteyen sanatçı ve inisiyatiflere destek olmak amacıyla yeni bir fon duyurduk. SAHA Sürdürülebilirlik Fonu’na, pandemi yüzünden kaynaklarını kaybeden, iptal edilen veya yarım kalan sergi, program ve projelerini tamamlamak için ek desteğe ihtiyacı olanların yanı sıra pandemi döneminde görsel sanat sektöründe ortaya çıkan sorun ve ihtiyaçlara yönelik yeni bir proje hayata geçirmek isteyenler başvurabiliyor. Sanatçılardan da sanat çevrelerinden de hem olumlu yorumlar hem de pek çok soru ve öneri alıyoruz, bu yönde bir ihtiyaca ve talebe kısmen de olsa cevap verebildiğimizi görmek güzel. Daha fazlasını yapmak mutlaka gerekiyor.
Aynı zamanda pandemi sürecini işlerine yansıtacak sanatçılara da destek vereceğinizi söylemiştiniz. Bu alanda nasıl dönüşümler aldınız?
Çok değerli girişim ve projelerin bilgisi şimdiden gelmeye başladı. Bu fonu oluşturmadan önce ellinin üzerinde sanatçı, küratör, yazar, bağımsız sanat inisiyatifi ve sanat kurumu yöneticisiyle birebir görüşmeler ya da grup sohbetleri yaptık. Bu biçimde sanat alanında çalışanlarının acil ihtiyaç konularını tespit etmeye çalıştık. Tam da bu nedenle fonun ikinci kısmının pandemi dönemini sorgulamaya ya da ona cevap vermeye çalışacak yeni fikir ve girişimlere de destek yaratmasını istedik. Bu projelerin sergi, kamusal program, araştırma, arşiv, ağ oluşturma ve dayanışma platformu gibi modellerle pandemi ve sonrasında bağımsız sanat üretiminin sürdürülebilirliğine odaklanmasını önemsiyoruz.
MEKANLAR KAPANIYOR ETKİNLİKLER ERTELENİYOR
İstanbul dışındaki sanatçılara destek veren kurum olarak da öne çıkıyorsunuz. Bu süreçten Anadolu’daki sanatçılar nasıl etkilendi sizden bu anlamda destek isteyenler var mı?
Türkiye genelinde genel bir olumsuz etkilenme söz konusu ama örneğin sonbahardaki Mardin Bienali önümüzdeki yıla ertelendi, pek çok mekan bir daha açılmamak üzere kapandı. İstanbul dışındaki sanatçı ve sanat mekanlarını bu süreçte görünürlük, kaynak ve mekan bulma sorunları daha da arttı. SAHA olarak Türkiye’nin sadece İstanbul’dan ibaret olmadığını vurgulamaya çalışıyoruz. Tam da bu nedenle, İstanbul Bienali’nin yanı sıra Çanakkale, Sinop ve Mardin bienalleri ile düzenli iletişim halinde desteğimizi sürdürüyoruz. SAHA Sanat İnisiyatifleri Sürdürülebilirlik Fonu kapsamında 5 farklı kentimizde ve dijital mecrada faaliyet gösteren 8 bağımsız sanat inisiyatifine destek sağlıyoruz. Bu fon, kâr amacı gütmeyen bağımsız sanat inisiyatiflerinin gelişimine katkıda bulunmak, kamuya açık program ve etkinliklerinin sürekliliğini gözetmek amacıyla oluşturuldu. Umarım bu fonu sonbaharda yeniden başvuruya açabiliriz zira bu dönemde bu alandaki ihtiyaç da daha çok arttı.
Bu süreçte ülkemizde ve dünyada pandemiden ilhamla çağdaş sanatta ne tür işler üretiliyor görüşlerinizi merak ediyorum. Bundan sonra pandemi süreci sanata hangi boyutuyla yansıyacak sizce?
Sanatçılar zorluklara rağmen bu dönemi çok verimli geçiriyor. İçinden geçmekte olduğumuz süreç özelinde pek çok konuya baktıklarını, örneğin özel alan ve kamusal alan kavramlarını ya da doğa ve ekolojiye odaklandıklarını düşünüyorum. Evlerde geçirdiğimiz ya da dışarıya çıkmaya korktuğumuz zamanda mekan ve alan konusunu hepimiz farklı biçimlerde düşündük. Ortak yaşam alanı nasıl olmalıdır, kamusal alan nasıl düzenlenmelidir, bir arada yaşamak nasıl mümkün olur, ev kime aittir, nasıl bir yerde yaşamak, çalışmak ve hatta sanat görmek istiyoruz gibi sorular sormuş olmalılar. Alıştığımız gibi müze ve galerilerden ziyade açık havada, doğada ve kent yaşamının içine geçmiş biçimde sanat işleri görmeye başlarsak şaşırmayalım. Benzer şekilde, ekolojik katliam, iklim krizi, küresel ısıtma, çarpık kentleşme ve modern kent yaşamının toplum ve birey üzerindeki olumsuz etkilerine de bakıyor olmalılar. Dünyayı bitmek tükenmek bilmeyen üretim ve tüketim hırsımızla yaşanmaz bir hale getirmiş durumdayız. Sanat acele etmeden güncel meseleleri derinlemesine yorumlama gücüne sahip, bu dönemde ortaya çıkacak sanatı ben de heyecanla bekliyorum, eminim daha önce hiç düşünmediğim incelikte yeni ufuklar açacak önümde.
Mecradan önce bağlam ve içerik önemli
Pandemi ile birlikte görsel sanat bir yandan kapılarını kapatırken diğer yandan yeni ve daha farklı bir online ziyaretçiyle tanıştı. Bu ziyaretçi profilini ve online iletisimin sanata ve sanatçıya yansıyan boyutunu siz nasıl yorumluyorsunuz?
Sanat kurumları ve sanat üreticileri adına geçen süreçte eğitim programlarını, atölye çalışmalarını, kütüphane ve arşiv servislerini, koleksiyon ve sergilerini, konuşma ve panellerini, film gösterimlerini, gösterilerini, üyelik ve destek programlarını yani özetle tüm faaliyet alanlarını nerdeyse dijitale ve çevrimiçine adapte etmiş durumdalar. Bu sadece görsel sanatlar için değil diğer disiplinler için de geçerli. Pandemi sanatı üretme, sunma ve deneyimleme biçimlerimizi çeşitlendirip demokratikleştirecek bir değişime yol açtı mı bunu zamanla göreceğiz. Bu bağlamda, dijital ve çevrimiçi mecraların taze ve kolaylaştırıcı cazibesini yadsımasam da asıl belirleyici olanın mecra değil, bağlam ve içerik uyumu olduğunu unutmuyorum. Aksi kolaya kaçmak gibi geliyor. Hız ve tüketim odaklı düzenimizi tekrarlamanın ötesinde bir şey ifade etmiyor bana. Özetle, bence izleyici için belirleyici olan bugüne ve geleceğe cevap verecek nitelikli içerik ya da seçkiler sunabilmek, iyi bir içeriğin hakkını izleyici mekânda da çevrimiçi de mutlaka verir.